- 2742 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Hoş(t)ça-kal
Acının musallat olduğu bir yaşantıyı geçiştirmeye çalışırken acele tavırlarla, üzgünüm severken mütevazi olamıyorum hiç. Üzerime yağan bir rahmettin sen, bir melek. Evet, kanatlarının altında yalanlar gizlediğini göremeyecek kadar kör etmişti beni ışığın ve rol yaparkenki içtenliğin, sıcaklığın bütün hücrelerimi kavuru...yordu adeta. Alkışlamaktan avuçlarım patlarcasına seviyordum seni. Zararlı alışkanlıklar koleksiyonuma bir yenisini daha iliştiriyorum şimdi; yokluğuna alışmak. İşin doğrusu, ‘herkesin önüne ruhunu sermek’ rafında şık durdu. Beni merak etmene gerek yok artık, dudakların şeytana değil tanrıya dönük olsun her daim. Çünkü ben iyiyim, iyi olmaya çalışıyorum. Yalnızlığımla çok eğleniyorum gecelerde. Boş ve ucuz şarap şişelerinden labutlar yapıp bowling oynuyorum mesela. Mesela Pink Floyd dinliyorum ama şarkılar senin sözlerin kadar sert çarpmıyor kulaklarıma nedense. televizyon kumandasıyla dalga geçer gibi kanallar arası ışınlanıyorum. Biraz da bize benzetiyorum bu televizyon-kumanda ilişkisini. O kadar hızlı geldin, o kadar hızlı gidiyorsun sende.
Şiirler yazmak istiyorum fakat kanamamı durduracak kadar pamuk sahibi değilim, sahip olduğum pamuk rezervi öldürdüğün ümitlerin götüne yetecek kadar kısıtlı. İlân verdim gazeteye onursuz bir imam arıyorum selalarını okuyacak onca cesedin. Sıcak bir yaz günü, yarım kalan ılık bir viski şişesini fondip yapmak gibiydi kapımın önüne bıraktığın yalnızlık. Ve umutlanmak da yan daireden kulaklarıma sızan hoş bir Beatles parçasıydı. Tatlı ve derin... Babadan yadigâr sararmış bir mektup gibi sarıp sarmalamak istedikçe seni, sen bütün sayfalarımın kenarlarını kırıştırdın, ilkokul öğrencileri kadar anlayışlısın. Ve şeytanı sömürebilecek kadar masum...
Karanlığın en yoğun olduğu kısmında gecenin, karşı kıyıdan gelen bir işaret ateşiydin benim için. Ya da hatalı çalınan bir tehlike çanı, aslı olmayan bir ihbar, astarsız bir elbise... Ne yüzmeliydim kıyılarına doğru çırılçıplak, ne de inanmalıydım ele verdiğin mutluluğa. Hatta o astarsız elbiseyi giymemeliydim üzerime, bütün hücrelerim kaşınıyor şimdi nedense? Çanlar? Çalması doğruydu. Bir şeylerin tehlikesine çalıyordu ama neye? Niye? Kime? Dupduru değil miydin biz? Ve suflesiz bir doğaçlama... Belki alzheimer acılardı bizi hataya mecbur kılan! Hatalarından ders almayan bir adam ve hatalı adamları sömüren bir kadınnın trajikomik öyküsü. Çürük bir sitcom’um arka planında verilen zorla gülme efektleri kadar seviyordun sende. Velhasılı yaşandı ve bitti.
Kızmıyorum sana, kızamıyorum. Sonuçta aşk kapitalizme çok benziyor ve ne kadar çok emek harcıyorsak, o kadar çok itekliyor birileri penisini yüreğimize...
Son olarak;
Birgün elbet güneşler benim üzerime doğacak. İkinci bir sur üfleyecekler üzerime, ben topraktan silkineceğim sen cehennem yalnızlığına uyurken asırlarca...
Hoş(t)ça- kal...