- 1623 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
" GAT MÜZELLEF" ARDAHAN ÖYKÜLERİ 103
Kendi gününe ağlamayan mı var?
Kendine gün ağlamayan mı var?
Ardahan deyişi olan söz yüz de yüz bir Ardahanlıdan coş eylerse:
...Şemistan Koçulu Kars’ın en zenginiydi. Ardahan’da zenginlerden birisi: Müzellef Efendiydi.
Suriye, Irak, İran, Rusya altmışlı yıllara kalmadı hayvancılık kesildi.
Hüdüt gapılarından hayvan alma bitti. Şerif Okumuş, İstif Efendi kısır inek alır, dağa sürerdi. Kavurmayı mezbahanada yapardılar. Sarfiyatı Karadeniz’de gerçekleştirirdiler. Bunlarda zamanla öldü yitti gitti."
"Hayvanın yanında bal para etmezdi.
Yağ değerliydi ama. Ne yalan söyleyeyim. Ellibeş’te koyun götürürdüm İstanbul’a kilosu yetmiş seksen kuruşa. Yirmi liraya ey erkek alırdın. Ellibeş altmış arası İstanbul Sütlüce’de üstü kapalı ahırlara; cağ demirli kesili bölmelere on bin koyun yığıldığını bilirim.
" -Ne deyirsen yahu!"
"-Gene dedüğümdayım!"
"-Söz senin olsun dayı yani ki de."
Komisyoncular gelirdi. Erkekleri alır. Romanya’ya vapurla götürürdüler. Yunan’a da gitmiştir.
Hopa’dan vapurla giderdik. Erzurum’a Ardahan’dan on güne vasıl olurdu koyun. Onbeşine de Hopa’ya şeycan. Erzurum tarafta sıkıntı yaşardık ama Hopa’da cam bardak nasılsa ayni ele.
Biteviye giderdik.
Yılda her güz giderdik.
Peşin toplardık. Kırmızı koyun kuyruklu etli otlayan koyun Ardahan koyunu "Tuj" dediklerinden işte.İranlılar kuyruklu koyunu isterdi. Şimdik millet " Kuyruktan" kaçıyor. Ben doktor gibi adamım antika adamım anlayacağın. Fenni yem yiyen koyunun kuyruğu yenmez. Eşşedibillah! Fakat kırmızı koyunun kuyruğu yenir. Kuyruğu o ki ocağa vurmaz mıydık? Yegen can, taaoooo!
"- Ne dedin Şahbaz!"
"- Hay lolo!..."
" - Elleşme balam lelen yorgundu!"
Kazanda kaynadıp kuyruğun yağını aldıktan sonra gerisini cızdak olarak çorbaya katardık. Anık yapardık yani.
Kırk beşler de İshak vardı. Camuş’un derisi; camuşun etinden değerliydi. Demeğe camuş’un eti dağda kalırdı. Deri çok para ederdi. İshak Efendi deriyi toplar Ecnebilere veriridi. Fransa, İtalya, İngiltere’ye vermiştir.
Sütlüce’de koyunu sattık. 1958’de Topkapı’ya geldik. Etli yemeğin kabı 20 kuruş. Oturduk. Açız yiyoruz. Sağ elinin üç parmağı yoktu. Gat İshak’ın.
"- Sen İshak mısın?" dedi babam. " Evet" dedi.
Babam: " - Bir yemeğimi ye! İshak efendi." dedi.
O da cevapladı:
-Rize’de şu kadar, İstanbul’da bu kadar varım ( servet) var. Hiçbir şeyim olmasaydı. Ağzımın tadı olsaydı... Yağsız sütlen simit yiyebildiğini, söyledi."
Fahrelli Gülahmet Göğçe anlatmıştır.
Gat Müzellef’te zengin adamdı. Genç yaşta Ardahan’a gelmişti. Çalıştı çabaladı. İsrafı yoktu. Namazında, niyazında temiz bir insandı. Müteahhitlik yaptı. Et verdi. Ot verirdi. Asaf Atmaca’nın dükkanında yağ peynir alırdı. Rize’ye sahile yağ kaşar kavurma yollardı. Kavurmayı mezbahanada yaptırırdı. Ontane dükkan kazandı. Asaf Atmaca’dan aşağı ve yukarıya sayıyı say işte. Camlı Köşk’te onundu İşbankasının yeri. Memet Işıklının yanında gösterişli kıdıl Orhan’nın ev, orda otururdu. Kıyak evdi. Rahat ve sıcak olurdu ev kışın.
İki oğlu okudu, mühendis çıkanı, İbrahim isimli olanıydı.
Müzellef’in Ardahan İktisat Tarihine binaen eylediği söz:
- Öz kaynaklarımla çalışmadım. Bankaya düştüm. Ve bayındır olamadım.
İşini bilen, başkaca ihtiyatı olmayan temiz bu tüccarı banka borçları kredileri yıkmıştı. Kendi deyişi.
Oğulları İstanbul’a götürdüler. On altı dükkan, malikane, tesis, tesisatlar hepsi gitti. Fakat Ardahan insan’ının zihninde ve ekonomi tarihinde bir isim bıraktı.
Başarı ve başarısızlık kardeş gibidir.
Yaylacıklı Tapucu Şerafettin Yılmaz anlatmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.