- 914 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SESİN ARMONİSİ
korku içinde uyandım geceye. penceremin çerçeve içinde gök yüzü çiçeklenmişti. yıldızlar parlıyordu. yoktu ay. kayalarda, ağaçlardasoluk bir ışıltı beliriyordu. miğdemde dolaşan müzik yoktu şimdi. müzik istediğim her zaman canlıydı, bundan emindim. bir eseri yorumlamak, üzerinde daha fazla daha fazla çalışmak. çelloyu almak ellerime. tiz bir sesin armonisini yumuşatmak. her notanın tam zirvesine ulaştığını duyana kadar çalışmak. her şeyimi vermek için, eserdeki boşluğa kendi yaşamımın özünü vermek için, aynı baş döndürücü arzuyu duymak için çaba harcıyordum.
bütün bunların yanı sıra New york artık benim değildi. içimdeki çalma arzusunu katbettiğimden beri türkiyeye geri dönmek için çabalıyordu yüreğim. gitmek istiyordum yalnızca. nereye gideceğimi bilmeden gitmek. türkiye ise özlediğim ama gidemediğim bir yerdi.
ertesi sabah menajerimin tefonlarına cevap vermedim. açtığımda kaçışım olmayacaktı biliyorum. amsterdam’da concertgebow salonunda yapılacak ses kaydını iptal ederek, valizime ihtiyacım olan bir kaç eşya koyarak New york havaalanına yola çıktım. ardından anladım ki, bir araba ile tek başıma yolculuk yapmak daha iyi gelevekti.
her yerde duyduğum sesi gizliyordum yüreğime. Meksika’da bir otele yerleştim. ikinci sınıf bir otele yerleşerek ruhumun gitmek istediği yerleri dinledim. sabah olduğunda otelin lobisine inerek etraf hakkıda bilgi edinmeye çalıştım. içimde hiç olmadığı kadar büyük bir huzur vardı.
ardında onu gördüm. anlayamadığım bir şekilde müzik çalmak istiyordum. elime aldığımda yeni bir beste yapabilirdim. robin ve ben birlikte otelin barında çalmaya başladık. ne çabık yakınlaşmıştık. ayrılık vakti çok çabık gelmişti. geriye dönmeden önce Amerika’nın kuzeyini dolaşabilir miyim diye düşünüyordum. fakat ondan ayrılmak hayatımda yaptığım en zor şeydi. hislerimin ne olduğunu anlayabilmem çok uzun sürmedi. lakin gözleri, onun gözleri hep içimdeydi. onun bakışlarını düşündüğümde içimden hüzünlü bir beste merhaba diyordu. zor olan da buydu aslında. nerede nasıl olduğunu bilmediğim bir adama aşık oluvermiştim. seneler öyle hızlı geçiyordu ki. canım yanıyordu. bu arada evlendim. sevdiğimi sanmıyorum. bu bir limana sığınmak gibiydi. lodostan korunana, yağmurda ıslanmayacağım bir liman. yinede aşık oldum tek erkeği unutabilmiş de değildim. hayat basitleşmişti. meksika’dan ayrıldığım günden beri başka bir yere gitmemiştim. aklımda Ameri’kanın kuzeyini gezmek vardı. fakat ondan ayrılmak yüreğime büyük bir keder salmıştı.
ondan bana kalan tek şey nefesini ruhumda hissettiğim masum bir öpücüktü. onun hakkıda bilgi edinmeye çalıştım ama tek öğrendiğim Connecticut’a doğmuş olduğuydu. onsuz olmak öyle zordu ki. Menajerimin düzenlediği bir konser için hazırlanıyordum. altı yıldır konserlerden uzaktım. New york ’t düzenlenen bir yardım konseriydi. sokaklarda afişler, büyük hazırlıklar. saatlerce yapılan provalar. yakalanan armoniler. tiz sesi yumuşatma çabası. keman yerine piyano çalmak istemesi bestecinin. gelip geçiyordu zaman. akşam çıkacağım konser canımı yaterince yakıyordu. onsuz yaşamak istemiyordum. kalbim robin’i istiyordu.
ve zaman geldi. gözlerimde bir geçmiş zaman görünümü onun ismiyle tanışıyordum. büyük kalabalığın ortasına çıktığımda başım döndü. ilk kez açık alanda bir konser veriyordum. bu heyecan vericiydi. ne çok insan gelmişti. ayrıca oturacak sandalyeleri bile yoktu. fakat dinlemek için yapabilevekleri her şeyi yapıyorlardı. benim için ayrılan sandalyeye oturdum. adım anons edildiğinden beri heyecan bütün hücrelerimi sarmıştı. önce saçlarımı sağ omzuma attım. ardından ise çelloyu aldım kucağıma. gözlerimi kapattım anımsadığım tek şey oydu. gelse keşke diye yalvarıyordum kendime. bestemi bitirdiğimde büyük bir ses yankılandı. ardından yanımda belirdi bir anda, elinde gitarı önünde mikrafon harika bir müzikle hüzne boğuyordu etrafındaki herkesi. oydu, robin hayatımın tek aşkıydı. kalbim yerinden çıkacaktı.
şarkı bittiğinde ise oradaydı. bana bakıyordu. neden olduğunu bilmeden ona doğru yaklaştım. beni büyük bir tutkuyla kendisine doğru çekti. adımı öğrenmişti. beni aramıştı ve sonunda bulmuştu. usulca öptü dudağımda. dudakları yumuşacıktı. nefesi harika bir mayhoşlukla bana yaklaşıyordu. alkışlar kulaklarımda çınlıyordu. o ise gözlerini gözlerime sarmalamış "buradayım" diyordu...
YORUMLAR
Çok güzel bir yazı.
Ne var ki edebiyatseverler bilhassa nesir türünde yazım kuralları konusunda çok titizler benim gibi. Büyük harfleri kullanmamanızda sanırım haklı bir sebebiniz vardır.
Paylaşım için teşekkür ederim.
Saygı öncelikli sevgiler