- 1058 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
AHH GENÇLİK...!!! - 3
Annemin bir emektarı vardı: Güler Hanım. Zamanında, bazı sebepler yüzünden, Kars’tan göç etmişler. Sağda-solda çalıştıktan sonra, tavsiye üzerine, bizim evde çalışmaya başlamıştı. Görmüş, geçirmiş kadındı rahmetli. Anneme tapar, ağzından “ Hanımefendi “ den başka söz çıkmazdı. Annem hanımefendi havalarında olduğu için değil tabi ki. Saygısından öyle derdi.
Ben evlenip de oğlum doğduktan sonra Güler hanım’ın kızı da bana yardımcı olmaya başladı. Yaşar. O yıllarda dört çocuğu vardı. Dört kız çocuğu. Ama illa ki oğlan olacak ya? Bir daha hamile kaldı ve şükürler olsun ki; oğlan oldu. Tam bitti derken, bir daha hamile kaldı. Beşinci kızı da doğurdu ve toplamda altı çocuk sahibi olmuş oldu. Yaşarla abla-kardeş gibiydik. O yıllarda, hatırlarsınız, Hanedan diye bir dizi vardı. Gider üç-dört bölüm kasetini alırdım. Oğlumu uyutur, bütün işleri bırakır, diziyi izlerdik. Oğlum, deli oluyordu onun için. Beş buçuk sene sonra doğan kızımın da ikinci annesi gibiydi. Son derece çağdaş, uyanık bir kadındı. Giyinişi, konuşması ile çok aydın bir insandı.
Her yaz olduğu gibi, evi Yaşar’a emanet edip yazlığa gittim. Kış başı döndüm, okullar açılmadan önce. Evim buzlar gibi tertemiz, dolabımda yemekler. Allah razı olsun, Yaşar kendi evi gibi, her şeyi düşünmüş. Garanti çocukların rahatı için yapmıştı… Sabah kapı çaldı, açtım. Aman Allahım! Yaşar, üstünde; uzun bir pardösü, başında; çenesinin altından iğne ile tutturulmuş bir eşarpla karşımda duruyor.
“ Ne oldu sana?”
“ Gece rüyama bir dede geldi. “Örtün” dedi.”
“ Kızım sen deli misin? Dede deseydi ki; Soyun. Soyunacak mıydın? “
“ Sus, çarpılırsın bak! “
“ Allah Allah, bu dedeler neden hep varoşlarda dolaşır da şehir merkezine inmezler, anlamadım gitti? “
O, onun hayatı. Çok anlamam gerekmese de dökmediğim dil kalmadı. Ama nafile. Baktım olmuyor, saygı duydum ve sustum.
Kızlar büyüdüler. Ne yazık ki, Yaşar’ın istediği gibi tahsil yapmadılar. Sadece dört numara sivrilebildi, aralarından. Çünkü ne zaman gece çocukları bırakmak için birine ihtiyacım olsa o’nu çağırıyordum. Her geldiğinde de karşıma alıyor, uzun uzun konuşuyordum. Sonraları yazlığa giderken de yanımda götürmeye başladım. Yüzme öğrettim. Gittiğimiz her yemeğe yanımda götürdüm. O, benim kızımdı. İşe girdi ve kendi seçtiği bir evlilik yaptı.
En küçükleri on altı yaşına gelmişti. Annem, Yaşar ve bir tanıdığımız evlendirmeye karar verdiler. O tanıdığın, tanıdığı çok iyi bir aile varmış. Ailenin de terbiyeli bir oğlu varmış. İkisi birbirlerine pek uygunmuşlar. Üç Silahşörlerin kararı böyleydi. “ Yapmayın, etmeyin, daha çok küçük. Bırakın okusun. Oğlanı bu kadar beğendiyseniz, boşayın kocalarınızı siz evlenin. “ dediysem de dinletemedim. Evlendirildiler. Oğlan, Almanya da çalışıyormuş. Kız, gurbete gitti, anlayacağınız.
Bir sabah, kahve içerken, Yaşar’la sohbet ediyoruz. Konu, malum!
“ Tabi, ben cahilim. Sana gereken cevapları veremiyorum. Ama Güloş Almanya’dan gelsin. Sana getireyim de o anlatsın” dedi.
“ Ne? Güloş da mı? “ dedim.
“ A! asıl bilgili olan o. Ablalarına da anlattı. Onlar da örtündüler.” Şok… Şok…
” Benim kızım? “
“ Adı üstünde; senin kızın işte. Bir o’na anlatamadı. Zaten kocası da asla izin vermiyor.” Ohhhh…
Bakın, burada söz konusu olan başörtüsü değil. Sakın ola ki, yanlış anlamayın. Zaten beni de ilgilendirmez. Herkesin hayatı, kendisine. Benim tepkim başka bir şeye. Anlatacağım.
Güloş geldi. O arada babaları vefat etti. Baş sağlığı için Yaşar’ın evine gittim. Ne zaman dini vecibeler hakkında bir konu açılsa Güloş, bilmiş haliyle başrolde. Bir sabır, iki sabır. Ama bana da günah, yani! Patladım sonunda.
“ Kızım, sen kaç senedir Almanya’dasın? “
“ Yedi sene oldu Eser abla.”
“ Almancayı öğrendin mi? “
“ Yok, öğrenmedim.”
“ Oğlun kaç yaşında?”
“ Beş yaşına girdi.”
“ Yani okula başlamasına az kaldı?”
“ Hayırlısı ile seneye başlayacak “
“ Sen, bildiğim kadarı ile ortaokul mezunusun. Bu çocuk okula başladığında, çözemediği bir problem ya da bilemediği bir soru olduğunda kime soracak?”
“ Bilmem? Babasını bekleyecek, her halde “
“ Yedi sene, bir taraflarını gezdireceğine, neden Almanca öğrenmedin? Neden içinde yaşadığın topluma uyum sağlamaya çalışmadın? Çok bilmem, okumuşluğum yoktur, ama benim kabul ettiğim Müslüman kadını aydın, okumuş, bilgili, kültürlü olur. Benim dinim ilim de, fen de bütün dinlere, insanlara öncülük ederken nasıl oluyor da sen bu kadar geri kalabiliyorsun? Üstelik bir de biliyorum havalarındasın. Size akıl veren o hocalar, neden sizi doğru birer Müslüman kadını olmaya yönlendirmiyorlar? Okuyun, tahsilinizi tamamlayın, eşinize, çocuğunuza yol gösterecek, destek olacak birer kadın olun demiyorlar? Ha bu demek değil ki dininden uzaklaş. Asla. Onun da gereklerini yerine getireceksin. Ama daha çok anlayarak, daha bilinçli, daha akılcı, daha olması gerektiği gibi yerine getireceksin. Bir de annen diyordu ki; Güloş gelsin, sana anlatır. Ben senin değil cümleni, kelimeni bile dinlemem. Cahillerle uğraşacak, dinleyecek zamanım yok benim.” Dedim ve bu uzun tiradın arkasından kalktım, gittim.
Güloş, Almanya’ya geri döndü. Aradan ne kadar zaman geçti? Bilmiyorum. Geçmiş gün, unutmuşum. Bir sabah yine Yaşar’la sohbet ederek iş yapıyoruz. Telefon çaldı. Benim ellerim kirli olduğu için Yaşar açtı. “ Sana değil, Güloş arıyor “ diye seslendi. Bir süre konuştu, kapatıp mutfağa geldi.
“ Nasılmış, Güloş Hatun?” dedim.
“ İyiymiş. Sana selam söyledi. Almanca kurslarına başlamış. Bir yandan da araştırmış, dışarıdan lise bitirme sınavlarına girecekmiş. Dershane ye yazılmış. Kocası, sınavları kazan söz sana araba alacağım demiş. Eser ablama selam söyle, ellerinden öpüyorum dedi.”
“ Eeee hadi bakalım Yaşar Hanım, yap bir yandan çarklı da şöyle sigaramı tüttürerek içeyim, keyifle.”
Eser Akpınar
İzmir
14.04.2010
YORUMLAR
Ah..Bu yazıları ne yapıp da tüm gençlerin okumasını sağlamalı..Bilgi ile dine de daha saygılı olabilirler, daha aydın ve çağdaş yaklaşabilirler..Küçücük bir bez parçasına odaklanmak yerine içeriğini anlamaya çalışırlar..
Tebrik ediyorum..
Saygı ve sevgilerimle
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Saygılarımla
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum...Saygılar
Hımm! Bu bölümden kendi adıma aldığım ders; bir anne olarak öncelikli vazifen çocuğunun geleceği için kendini daha çok geliştirmeli ve daha çok araştırmalısın. Kendin için ise; inandığın bir şeye körükörüne değil araştırarak ve bilgilenerek bağlanmalısın. İslamın gereklerini yerine bir Müslüman olarak elbet getirmeliyiz ama cahilce değil, okuyarak, araştırarak.
Ben kendi payıma düşeni en iyi şekilde aldım, anladım. Teşekkürler.
Ve tabii ki çokça sevgilerimle...
Eser Akpınar
Sevgilerimle.
Eser hanım, anlatımınız sürükleyici, umarım hatıralarınızın devamı gelir, hanımlar olarak dinimizin gereklerini de yapmalıyız, kültürel açıdan da kendimizi geliştirmeliyiz.Çocularımız mutlaka okumalı, kız erkek ayırımı yapmadan, mutlaka bir iki yabancı dilleri olmalı.Eşimin işi gereği Almanya'da kaldığımız sürece, kendisinin yabancı dili İngilizce olduğu için, tercümanlığını hep ben yaptım.(Avusturya Lisesi mezun olduğum için Almancam iyidir)
Sasygı ve sevgilerimle.
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum. Sevgilerimle.
Sevgili Eser Hanım ; çok olumlu birikiminiz, pozitif yüreğiniz ve güçlü kaleminizle, özellikle bizim toplumumuza ne kadar yararlı olabildiğinizin / olabileceğinizin, sanırım siz de bu yazının sonunda daha çok farkına varmışsınızdır.
Yazılar, kitaplar yazmalısınız. Türk Edebiyatı sizden böyle bir görev bekliyor. Lütfen ihmal etmeyin ve asla vaz geçmeyin.
Bence bunu bir sorumluluk ve görev olarak kabul etmelisiniz.
Haddimi aştımsa, affola..
Eser Akpınar
Değerli görüşünüz için çok teşekkür ediyorum. Saygılarımla
Ne oldu sana?”
“ Gece rüyama bir dede geldi. “Örtün” dedi.”
“ Kızım sen deli misin? Dede deseydi ki; Soyun. Soyunacak mıydın? “
“ Sus, çarpılırsın bak! “
“ Allah Allah, bu dedeler neden hep varoşlarda dolaşır da şehir merkezine inmezler, anlamadım gitti? “
Bırakın okusun. Oğlanı bu kadar beğendiyseniz, boşayın kocalarınızı siz evlenin. “
Konuşursa kitabın ortasından....karanlığı aydınlatacak ışığı herkes görsün diye yüksekte tutuyor....her gün keyif aldığım bir sayfa uslubu düz bir otobanda sürat yapan araç gibi hızlı ve kusursuz saygılar.....
Eser Akpınar
Saygılarımla
Eser Hanım; bütün gençlere;
- Sadece bedenen değil, fikren de gelişmeleri,
- İnsanın kendisini mutlaka geliştirmesi,
- Bir ışık gibi herkese okumak gerektiği
yolunu hep gösterdiğiniz için ben size teşekkür ediyorum. Evet kimse cahil kalmamalı bu ülkenin bütün genç beyinleri illaki okumalı aydın bir gelecek bırakmalıyız yarınlara... Kutluyorum. Sevgi ve saygılarımla...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum Aysel Hanım. Sevgilerimle
Canım arkadaşım, yazılarını okumak bana zevk veriyor. Tebrik ediyorum seni. Sevgilerimle :)
Eser Akpınar
Sevgilerimle
“ Allah Allah, bu dedeler neden hep varoşlarda dolaşır da şehir merkezine inmezler, anlamadım gitti? “
Yazıya damgasını vurmuş;ana fikir gibiydi bana göre...
Türk toplumununkaderi işte bu sarıklı dedelere bağlanmış durumda...Okuryazarlık oranı % 90 gösteriyor istatistiklerde;kitap okuyan sıfır...Ekonomi yerinde,enfslasyon dokuz gösteriyor;işsizlik hat safhada...Her şey tekelleşmiş,kapitalistler,tatillerini Havayi adalarında yapıyor,benimyoksul insanım ise sarıklı dedelerin peşinde umut arıyor...
Bu uyutma politikasından tez zamanda sıyrılıp kurtulmalıyız...
Yazın hoşuma gitti, Eser kardeş...Bir önceki yazıda(! sert çıkış yapmıştım ama kusura kalma...
Selam ve saygılarımla efendim...
Eser Akpınar
Saygı ve teşekkürlerimle...
Eser Hanım,anılarınız okunmaya değer.Devamı gelecek mi acaba...Yazı tekniğin oldukça yerinde.Yalnız cümleler arasında boşluk bıraksanız daha iyi olmaz mı...
Sevgilerimle efendim...
Eser Akpınar
Teşekkür ediyorum, Ayten Hanım. Sevgilerimle
hocam tebrik ediyorum ve o değerli yorumlarınızı sayfamda görmeyi umut ediyorum saygı ve dua ile allaha emanet olun selamlar
Eser Akpınar
Sağlık ve mutluluk dileklerimle...