- 907 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEFAAT YA RESULULLAH!!!
Sevgili Gönül Dostlarım!
İnsanlığın tek kurtuluşu Peygamberimizin yaşam tarzını onlara aktarmakla mümkündür. Peygamberimizi hayatında yaşadığı bir taif seferi vardır ki bu sefer iyi anlaşılmalı, aslında beyinlerimize kazınmalı. Kazınmalı diyorum çünkü Allaha Rasülü’nün burada üzerine gelen taşlara gülle (dua) ile cevap vermesi akılların alacağı bir hadise değildir.
Önce bir hadiseye bakalım;
Efendimiz (sav) Taif’e Zeyd’i alarak gider. Taif’in giriş noktasına geldiğinde:
"Ey insanlar ben size Allah’ın kitabını getirdim" cümlesini sarfettiği andan itibaren Taifliler Efendimiz’i taşlamaya başlarlar. Bu taşlama hâli, Hz. Zeyd’in büyük imtihanlarından biri olur. Çünkü koca bir kentin, Efendimiz’i taşlamak üzere, azap vermek üzere yaptıkları o harekâtın karşısında Efendimiz’i koruyabilecek tek insan rolüne düşmüştü Hz. Zeyd. Hz. Zeyd hemen “yapmayın, bana vurun, Resûlüllah’ı ellemeyin, Resülüllah’a taş atmayın” çığlıkları ile Efendimiz’in önüne geçer” Bu esnada Zeyd tam yüz iki yara alır.
Efendimiz ve Zeyd Taif’den uzaklaşmak zorunda kalırlar. Uzaklaşırlar, bir bahçenin kenarında dururlar, dinlenmek için. Hz. Zeyd’in yaralarını sarmak için. Efendimiz de ayağından yaralanmıştır. Efendimiz’in yaralamasıyla zuhur eden hâdisede Hz. Zeyd’in her tarafından kan akıyordur, kıpkırmızı olmuştu elbiseleri. Bana ne oldu acaba, kafam mı çıktı, gözüm mü kör oldu? Diye düşünmek yok Zeyd’de. O Efendimiz’in ayağından aldığı iki tane yara için elbisesinin kansız kalan kısmından koparıp yaralarını sarmaya çalışıyor. Sevgi budur, Sevda budur işte, unutmayın. 0 kanının akmasını bir zevk ve dünyada kavuşulması çok zor bir mutluluk olarak biliyordu. Daha sonra da Efendimiz Zeyd’in birkaç yarasını sarar.
Böyle bütünleşmiş bir aşk-ı ilâhî muhabbeti içerisinde o bağın kenarında dururken, Hz. Zeyd o güne kadar Fahr-i Kâinat Efendimiz’i, yalnız bir sevda ile seviyordu. Özündeki sırrı Muhammediyi seyredememişti. 0 gün bu çektiği sıkıntılar yüzü suyu hürmetine olsa gerek ki, Fahr-i Kâinat Efendimiz, kendi perdesini açarak, kendini seyrettirdi.
Hz. Zeyd, Resûlüllah dua ediyor, şimdi görür o Taifliler onların hepsi helâk olacak diyordu. Resûlüllah elini açarak;
"Aman Yarabbi lütfen sevdiklerin yüzü hürmetine Taife belâ verme! Çünkü onlar bilmiyor, onların bir kabahati yok. Aman ya Rabbi çare denizi sensin, burada gelip yerleşemediysek çare bitmez, sen çarelerin âlâsısın!" diye dua etti.
Hz. Zeyd o zaman anladı Resûlüllah kimdir. Bütün tasavvuf âleminde büyük veliler derler ki; Eğer Resûlüllah elini kaldırıp da aman ya Rabbi demeseydi Rabb-ül Alemin Taifi, belki de Mekke’yi yerle bir ederdi. Fakat Efendimiz onların helâkine değil, iyiliğine dua etti. 0 zaman Hz. Zeyd’de hayret etti, böyle bir merhamet nasıl olabilirdi?
YORUMLAR
ürpererek okudum yazınızı.
kah coştu yüreğim..
kah taştı...
eline sağlık.
Allah şefaatine nail eylesin cümlemizi.