yitik zaman
Hoyrat kalabalığın istila ettiği bir şehirdeyim: kaybolmasam da duygularım teselliye muhtaç.
Hayat, denediğim; durmadan sinsice denendiğim bir kent: ucuz romanlar, ödünç martılar, taklit çalgılar, hayasız naralar, iğreti gülüşler…
Şehir, yorgun ve yaşlı atların çekiştirdiği bir ceset ! Şehrin söz’ü, kırbaca dönüşmüş halde; amansız acıtmalarıyla...
Şefkatin ritmik temaslarla sarmalaması derin diplerde gizli; Ölçülü dokunuşların müşfik sahili, duygusuz dehlizlerde yok olmuş durumda...
Evlerin prangalı arka odalarında merhametsizce çiğnenen incelik, bir yara içimde !
Islık, çocukluğumda kalan bir sevinç nişanesi; kar, unuttuğum bir ferahlık; su, berrak karşıtı bir mayi; öpüşler naylon, sevmeler gri…
Kadifeyi unuttum ben; sedef aynaları; topuğunu zarif süzülüşlerle gökyüzüne çizen güvercinleri de !
Kalemim yontulmuyor; mürekkebim soluk; şirazesi yitik kitaplarımın !
Raflarım, “Çizik Anılar Fihristi”yle dolu; tümü yırtık, bölük pörçük…
Nerede söyler misin : Karanfil açılımlı o tebessüm ?
Hayatı doğallaştıracak bir mazi;
Alışkanlığa benzemeyen bir akış; Ucuz ve sıradan olmayan bir coşku… g e r e k...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.