- 813 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
SİZE NE İYİ GELİR?
Bizi en iyi kim tanır? Bizi kendimizden iyi kimse tanıyamaz. Bazen en yakınımızdaki insanların bile bizi tam olarak tanıyamadığını farkeder üzülürüz. En çok yıkıldığımız noktalardan biri de bu değil midir hayatta?
O kadar açıkken, herşeyimizle ortada olduğumuzu düşünürken niye böyle olur anlam veremeyiz. Acaba kendimizi tam olarak tanıtamıyor muyuz? Ya da kendimizde gizli kalan bir şeyler mi var, bizim farkında olmadan sakladığımız. Cevabımız "hayır"dır genelde, ama neden oluyor da tam olarak anlaşılamıyoruz? Bu sorunun cevabı çoğu zaman asılı kalır havada...
Kendimizi yorgun hissettiğimiz zaman ne yaparız? Bize ne iyi gelir? Bu da kişiye göre değişir. Bana göre; demli, sıcacık bir çay, size göre orta şekerli bir kahve, öbürüne göre ıhlamur... Nasıl ki vücudumuzu tanıyoruz ve ne iyi geldiğini biliyoruz. O zaman sıkıntılı anlarımızın da ilacı sadece kendimizdedir. Ne kadar insanlar yardımcı olmaya çalışsa da, başaracak olan sadece ve sadece kendimiziz.
Hayat görüldüğü kadar kolay değildir. İnişler çıkışlar, üzüntüler, gereksiz ayrıntılar bazen tükendiğimizi hissederiz ve o anda başvurduğumuz şahsımıza özel taktiklerimiz vardır. Çünkü beden sağlığı ne kadar önemliyse ruh sağlığımız da o denli önemli...
Ben bugüne kadar ki yaşam serüvenimde bazı şeyleri öyle ya da böyle ama mutlaka bir şekilde uyguladım. Bana mantıklı gelen her şeyi denedim bazılarını da kendim keşfettim. Denemekten ne zarar gelir ki? Küçükken ateşimiz düşsün diye annemizin zoruyla az mı içtik acı acı şurupları... Mecbur kalınca "hatır için nasıl çiğ tavuk bile yenir" sözünü uygularız, ruh sağlığımız için de yapmalıyız.
Geçenlerde eşimin boyun ağrısı sebebiyle doktora gittik. Doktorun muayenesi esnasında söylediği bir söz benim yaşam felsefeme bir madde daha eklememe neden oldu.
Eşim "sırtımdaki ağrı boynumu tetikleyebilir mi? diye sordu. Doktor dedi ki; "hiçbir zaman alttan üste doğru değildir ağrılar, hep yukarıdan aşağıya doğrudur". İnanın çok etkilendim.
Evet biliyoruz aslında sinir sisteminin vücudunu yönettiğini ama bu söz beni daha da hayata bağladı. Yani ne yapıp ne edip, ruhsal sağlığımızı koruyacağız ve geçit vermeyeceğiz bizi üzen şeylere, dur demeyi bileceğiz.
Benim hayata karşı duruşum nedir? sizinle paylaşmak istedim.
- Gündüz çözülemeyen bir olay yatağa girince çözülmez. Yani sorunlarımızı gündüz halletmeliyiz.Eğer halledememişsek bir sonraki gün, daha sonraki güne bırakmalıyız. Yani yatağa yattığımız zaman hafızamızı sıfırlamalıyız. Hiç bir şey düşünmeden yatağa yatmalıyız. Çünkü deliksiz ve derin bir uyku vücudu yeni güne bomba gibi hazırlayacaktır.
- Çok ama çok sinirliysek hemen pencereyi açıp temiz havayı iliklerimize kadar almalıyız. Oksijeni ciğerimizde, beynimizde hissetmeliyiz. Daha olmadı tempolu bir yürüyüş... Adım adım ilerlerken, ağır ağır da üstümüzdeki dertleri boşaltmalıyız. Sadece kendimize odaklanıp, doğayla içiçiçe olmanın zevkini çıkarmalıyız.
- Sıkıntımız varken, dertli ruh karartıcı müzikler açmamalıyız. Çünkü daha çok kasvet düşecektir içimize o da daha depresif hale sokacaktır.
- Değiştiremeyeceğimiz hiç kimseyi değiştirmek için uğraşmayacağız. İnsanın alışkanlıkları değişebilir ama huy değişmez. Maddenin özelliği gibi fiziksel kurallar insani ilişkilerde de geçerlidir. Onun için "tahtayı; demir’e", "demiri; cama" dönüştürmeye çalışmamalıyız. Çünkü; maddenin yapısına aykırı. İnsanları mümkün olduğu kadar olduğu gibi kabul etmeliyiz ve beklentilerimizi kısıtlamalıyız. Hatta değiştirebiliyorsak kendimizi duruma göre değiştirmeye çalışmalıyız. Bu daha kolaydır.
- Sevinçlerimizi de, üzüntülerimizi de içimizde boğmamalıyız. Mutluysak rahat rahat kahkahamızı atmalı, üzüntülüysek de hüngür hüngür ağlayabilmeliyiz. Bu bir rahatlama yöntemidir çünkü. Eğer bize iyi gelecekse kime ne? Doya doya yaşamalıyız.
- İçinizi rahatça dökebileceğiniz bir yakın dostunuz mutlaka olmalı. Çekinmeden anlatıp rahatlamalıyız. Genelde anlatılmayan şeyler içi kemirir ve çıkmaza düşürür. Burada amaç paylaştığımız kişinin bize söyleyecekleri değil aslında çünkü kişilik sahibi insanlar; başkalarının sözüne göre hareket etmez. Amaç sadece dertlerin içerden bir şekilde dışarıya çıkması...
- Her şeyi olumsuz tarafından düşünen insanlardan mümkün olduğunca uzaklaşmalıyız. Çünkü karanlığa sürüklerler insanı. Oysa hepimizin güneşe ihtiyacı var. Onları da mutlu olmaya davet etmeliyiz. Ama olmuyorsa kendi ruh sağlığımız için uzak durmalıyız.
- Hepimizin bir şekilde çok sevdiği bir kişi vefat ediyor. Yıkımların en büyüğü ve en zoru. Onu da yüce Allahımızın takdiri olarak göğüsleyebilmeliyiz. Tabiki çok zor. Ben de zamanında anneciğimi kaybettim. Çok çok ağlamaktansa, çok daha çok dualar etmeliyiz ki, ruhlarına gitsin. Nur içinde yatsınlar.
- Bir yerde okumuştum diyordu ki "başıma iyi şeyler de geldi o zaman neden Allahım ben demedim. O zaman kötü şey geldiğinde de neden Allahım ben diye sorma lüksüm yok". Yani her şey Allahtan...
Madem geldik bu dünyaya sevincimiz de olacak, üzüntümüz de.. Önemli olan üstesinden geleceğimize olan inancımızın tam olmasıdır.
Sevdiklerinizle birlikte mutlu bir yaşam temennisiyle sevgilerimi sunuyorum.
Aysel AKSÜMER
YORUMLAR
bu dolu kalemden daha çok öğreneceklerimiz var.....her yazısı bir boşluğumuzu dolduruyor....sitenin çıtasını yükseltenlerden saygılar ustam çok hoştu......
Aysel AKSÜMER
Çok iyiydi.Hangi bir noktaya onay vereyim bilmiyorum güzel ve doğru tespitler yapmışsınız.Size ne iyi gelir ? demişsiniz.Bana bu gece bu yazı iyi gelir Aysel hanım.Çok teşekkürler...
Aysel AKSÜMER
Aysel hanım, öncelikle bana huzur veren bir yazı okudum, tebrik ederim.Benim prensiplerimi sıralamışsınız,saygı ve sevgiyle katılıyorum.İnsan çok öfkelendiği zaman, beyninde çok miktarda hücrelerin bundan zarar gördüğü söyleniyor.Uygulamak zor olsa da, önerilerinize katılıyorum.
Üç günlük dünyada kavgasız yaşamaktan yanayım, sabır çok büyük erdem, uygulayabilsek,daha huzurlu, mutlu, aydınlık günler olsun geleceğinizde, sevgilerimle.
Aysel AKSÜMER
öncelikle yazınız insanı ferahlatan bir yazıydı. tebrikler. hayat çoktan seçmeli bence. seçim tamamen bana ait. neyi seçersem, nasıl görür ve nasıl düşünürsem öyle yaşarım. hayat, iyi yada kötü başladı ve bitecek. madem ki iyi yada kötü bir sonu var, neden filmin sonu kötü bitsin ki? hem daha az üzülmenin de bir yolu var bence; olayları fazla sorgulamamak, olana hayırlıdır inşallah diyerek yaklaşmak, gereksiz kuruntu yapmamak, **lardan ve savsaklardan uzak durmak ve son olarak da kim olursa olsun değerinden bir gram fazla önem vermemek. çünki ne söylersen söyle söylediklerin karşındakinin anladığı kadar ve ne olursa olsun düşüncelerin bakış açın insanların senianladığı kadarsın.
Aysel AKSÜMER
Yazzınız çok güzeldi. Öncelikle onu ifade etmek isterim. Hayata pozitif bakmaya çalışan biri olarak önerileri yapmaya çalışsak da çevremizdeki ansanların da en zından böyle bir bakış açısı olması gerektiğini düşünüyorum. Kızdığınızda derin nefes alıp içinizden ona, yirmiye kadar saymayı ben becerebilsem de karşımdaki bunu bilmeyince arıza yine ortaya çıkıyor.
Genellikle tek tarafın bunu bilmesi ve uygulaması yeterli olmuyor.
"Oku mutlu ol" türünden kitapları beğenerek okurum. Hem mutlu hem de motive olurum. Pozitif olmamın en büyük sebeplerinden biri de bu tarz kitaplarla yeniden şarj olabilmemdir. Bazı kitapları zaman zaman tekrar okurum. Norlar çıkarır ve çevremle de paylaşırım. Bir kişiye bile faydalı olabilmişsem bu bile yeter.
Paylaşım için teşekkürler.
saygıyla selamlar.
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER
Her sorunun iki yanıtı vardır diye düşünürüm:
1- Vermememiz beklenen yanıt: Bu aslında kendimiz için de bir kandırmacadır. Çünkü inandığımız değil doğru olmak adına verdiğimiz yanıttır.
2- Vermek istediğimiz yanıt : Gerçek yanıt bu dur. Tüm yan etkilerden sıyrılıp, mükemmel ve doğru olma telaşından uzaklaşıp içimizden geldiğince, gerçek biz olarak verdiğimiz yanıttır.
Yazınızda ki önerilere katılmamak mümkün değil. Katılıyorum da. Ama uygulama da ne durumdasın? derseniz, işte orada yukardaki 2 seçeneği devreye sokmak durumundayım. 1. seçeneği seçersem polyannacı bir duruş sergilerim ki, ben bu değilim. Bu yüzden tercih hakkımı 2. den yana kullanıyorum. Evet, sözleriniz, önerileriniz yazarken ve konuşurken son derece doğru. Akıl ister ki; kırgın, kızgın, üzgün anlarda onları hatırlayabilsin. Ama mümkün değil. Kendi adıma konuşuyorum elbette. Bu neye benziyor biliyormusunuz? Hastaneye gider hastaları görürüz; Aman deriz sağlık gibisi yok. Sonra da bir sigara yakarız. Ya da kabristana gider yaşıyor olmanın kıymetini anlarız. Hiçbir şeyi dert etmeyeceğim deriz. Yanmış kekin başında ağıt yakarız.
Belki bu yüzden " Beni oku mutlu ol " tarzı kitapları kütüphaneme dahil etmem. Hele ki; evlilikte mutlu olmanın yollarını anlatan bir kitabın yazarının boşandığını duyduktan sonra....:-))
Pozitif bakış açısı ile yazılmış güzel bir yazıydı. Sanırım ben bu gün biraz eksilerdeyim.:-)) Sevgilerimle.
DONKİŞOT
BU PARAĞRAFINIZA KATILMIYORUM...O YAZARA GÖRE YAŞANTIMIZ ENDEKSLİ DEĞİL...HER ŞEY YAŞAYARAK ÖĞRENİLİR...
SEVGİLERİMLE...SELAMLAR...
Eser Akpınar
Saygılar
Aysel AKSÜMER
Değerli yorumunuz ve katkılarınız için çok tekrar teşekkür ederim Eser Hanım saygı ve sevgilerimle...
Her şeyi olumsuz tarafından düşünen insanlardan mümkün olduğunca uzaklaşmalıyız. Çünkü karanlığa sürüklerler insanı. Oysa hepimizin güneşe ihtiyacı var. Onları da mutlu olmaya davet etmeliyiz. Ama olmuyorsa kendi ruh sağlığımız için uzak durmalıyız.
ÖNERİLERİNİZ GÜZELDİ,AYSEL HANIM...O SEVECEN YÜREĞİNİZ HER ZAMAN GÜLSÜN E Mİ...BÖYLE POZİTİF YAZILAR,OKUMAK İNSANI MOTİVE EDİYOR...
SEVGİLERİMLE... PUANIM TAM:+10
AŞKA SELAM tarafından 4/15/2010 2:25:03 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Teşekkür ederim beğeniniz için. Sevgilerimle...
Aysel AKSÜMER
Ama sevdiğimiz bizi anlasın yeter.. Değerli yorumun için teşekkürler. Saygı ve selamlarımla...