Hayalin Bedeli
Sessiz sokak, çakıl taşları bile dilsiz... Yalın hasretlerini yıldızlara dizdim, yıldızlar kaymamak için yeminli sanki, ay ise nöbette belli ki. Bundan böyle kelimelerin sustuğu, insanların ölüme meydan okuduğu yerdeyim. Elimde kana bulanmış barış elçin, bayrağın. Gözümde hatırlayamadığım varlığın... Bir seni unutmuş yazarlar, bir de beni. Yazacak kelime bulamamaktan. Renkler karelenmiş, ömür hedeflenmiş ve sevda kalakalmış sarı saçlı bir kız çocuğunun avuçlarında...
Söylesene aşk mutluluk mu acıtan, yoksa acı mı mutlu kılan? Her acıdığında yüreğimiz, aşkın acısını aşk ile kapatma çabalarımızın, altında yatıyor ezberlediklerimiz...
Biliyor musun, çocukken sallanan salıncakların beni hep göklere uçuracağını sanırdım, hızlanırdım. Ama sadece nefesimi keserdi bu heyecan, çıkamazdım göklere, yalnızca ayaklarım yerden kesilirdi. Aşkının hazzı tıpkı yükselme heyecanlarıma yenildiğim salıncaklara benziyor. Uçacağım zannederken ben, hiç ummadığım bir anda beni yere çakıyor. Şimdi seni susturmalı mı, yoksa biraz daha konuşmana izin mi vermeli bilmiyorum. Omuzlarında mı ağlamalı, yoksa seni gökyüzündeki meleklerin yarattığı boşluğa mı emanet etmeli onu da... Kalan kalıyor sanırım bu gece hoyratlığında, klavyenin ateş çıkaran yangınlarında...
Sana neden bu kadar yazma isteği duyduğumu bilmeden yazıyorum. Kaldırım taşlarına kazınan gerçeklerin yanı sıra bir de yaşatmanı istediğim hayal dünyası var ki, içinden çıkmamak için, her gün yıldızlara adıyorum kendimi. Yenileyerek bedeninde bedenimi... Her hayalperest bilir, yoktur hiçbir hayalin bedeli...
Elif SEZGİN