- 770 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANCI
SANCI
Ayşe teyze elindekileri zor taşıyordu. Birkaç adımda bir dinleniyordu. Gideceği yer uzak olmasına rağmen azimle ilerliyordu.
Kızı evleneli henüz bir sene olmuştu. Yeni sayılırdı. Yol soyu kızını düşünüyordu. Damadı hayırlı biri çıkmıştı. Ne içkisi vardı ne kahvehaneye gitme alışkanlığı.
Söylendi.“Böylesine can kurban”
Kızı Hediye o gün annesini kendi evine kaynanasının yanına davet etmişti. Telefonda “Anne gel. Seni çok özledim.” Demişti.
Biricik kızını gelin ederken çok ağlamıştı. San ki kızı ölmüşte mezara koymuş gibi acı çekmişti.
“Yaa yah” diye söylendi.
Kız kısmı büyüdü mü durmaz evden uçar giderdi. Geride dindirilecek hüzünler kalırdı.
O gün hüznünü içine atmış susmuştu. Dünya haliydi bu. Bir gün kara toprağa girdiğinde hüznün en büyüğünü bırakacaktı. Orada ki yatağında sessiz ve kıpırdamadan duracak başında Fatiha okunacak kim bilir üzerine hangi çiçeği ekeceklerdi. Zamanla etleri çürüyecek geriye kemikleri kalacaktı. Şu mezarın dili olsa hangi acıları söylemez hangi sevdaları haykırmazdı.
“Yaa yah.” Diye yeniden söylendi.
Ellerindekileri yere bıraktı. Bir müddet dinlendi. Sonra ilerlemeye devam etti.
Kan ter içinde kalmıştı. Ama kızına bahçesinden kopardığı meyveleri götürdüğünü düşünmek yükünü hafifletiyordu.
Söylendi. “Kurban olurum ben O’na.”
Kızını büyütmek için neler çekmişti. İşte kızının evliliği bir seneyi dolduruyordu. Kızının evliliğine yavaş yavaş alışacaktı. Ama içinden “Onca eziyetini çek dur. Biri gelsin. Kızını elinden kapsın.” Diye düşünüyordu. Bunu hazmedemiyordu. Kızının saadeti için düşüncelerini terk etti.
Arkasından teker sesi geldi. At arabasıydı.
Arabacı yanaşınca “Yenge gel bin. Seni gideceğin yere götürüvereyim.” Dedi.
Ayşe “Sağ ol” Dedi. Elindekileri yükledikten sonra at arabasına bindi.
Evin önüne geldiklerinde kızı Hediye yol gözetler haldeydi. Annesine arabadan inmesi için yardım etti. Sonra meyve dolu poşetleri alıp içeriye taşıdı.
Ayşe teyze o an at arabacıya taşıma ücretini verecekti.
“Dayı kaç lira istersin?” Dedi.
“Bir lira versen yeter.”
Ayşe teyze ücreti cüzdanından çıkardı. Arabacıya verdi.
Arabacı diliyle “Nüc nüc dehhhh.” Diyerek ata kamçı vurdu. Oradan uzaklaştı.
Akşam henüz yeni oluyordu. Yemek yenecekti. Hediye mutfaktan getirdiği sofraltıyı serdi. Odadan çıktı.
Ayşe’nin burnuna sofraltıdan koku geldi. Mis gibi bir çeşit yemek kokusuydu. Hafif şebit ekmeği de kokuyordu.
İçeriye tekrar kızı girdi. Önce elindeki kasnağı koydu. Sonra boş siniyi üzerine yerleştirdi.
Ayşe “Kızım ekmek mi pişirdiniz. Sofraltın şebit kokuyor.”
Hediye “Yok anne. Sofraltı şebitin üzerindeydi. Şebitler geçen aydan kalma.”
Hediye odadan çıktı. Bir süre sonra ıslanıp yumşamış şebitlerle geldi.
O an içeriye dünürü Şaziye girdi.
Şaziye “Kusura bakma Ayşe ilgilenemedim. Mutfakta yemeklerle uğraşıyordum dedi ekledi. Hoş geldin.”
“Hoş bulduk.”
İki dünür elleri ile salavatlaştılar. Ellerini yüzlerine sürdüler.
Sofrada herkes vardı. Kızının kaynatası, kaynanası, kızının eltisi, çelebisi.
Önce kızarmış tavuk yediler. Sonra yemekler. Ardından tatlılar.
Sofradan henüz yeni kalkmışlardı.
Ayşe “Kızım akşam oldu. Ben gideyim. Babanın haberi var ama onu bekletmeyeyim.”
Hediye’nin kocası Mevlüt “Anne ben seni araba ile götüreyim.”
“Sağol oğlum.”
Ayağa kalktılar. Dışarıya çıktılar. Ayşe dünürü Şaziye ile vedalaştı.
“Buyurun bize gelin bekleriz.”
Şaziye’nin kocası Bünyamin araya girdi. “Sağol dünür. İnşallah geliriz.”
Ayşe arabaya binmeden önce kızı Hediyeye sıkı sıkı sarıldı. O an Hediye’nin gözlerinden yaşlar geldi.
Ayşe “Ağlama kızım. Şaziye senin annen. Baban da seni çok seviyor.”
Şaziye araya girdi. “Hayırlısı ile çocuk doğarda Sacımız biter.” Dedi.
Hediye eliyle göz yaşlarını sildi. Annesini hüzünle uğurladı. Sanki içinden bir parça kopmuş gibi acı duydu.
Hüseyin her zamanki gibi yemekten sonra kendine kahve yapmış içiyordu. Kızını düşünüyordu. O’na yarın kendiside gitmeliydi. Annesi gitmiş gelmiş “babam niye gelmedi” diye kendisini sormuş. Oraya gitmemek olmazdı. Yakışık almazdı. Yarın ilk iş oraya gitmeliydi.
Ayşe odaya girdi. Hüseyin sordu. “Dünürlere elmaları verdin mi?”
“Verdim. Bünyamin ‘niye zahmet ettin’ dedi.”
Hüseyin “Akşam ne yediniz?”
Ayşe “Tavuk vardı. Topalak vardı. Sonra kabak tatlısı yedik.”
Hüseyin “Hediye’nin yanına yarın bende gideyim diyorum. Ne dersin. Kız biz gelip gidiyoruz diye evine alışmakta zorluk çeker mi ki?”
Ayşe “Aman sende evine niye alışamasın dedi. Tekrar sordu. Bu gün sen ne yaptın?”
“İçeri Çumra’ya gittim. Birine borç vermiştim. Onu aldım geldim.”
Ayşe “İyi bari. Adam paranı da vermiş.”
Güneş doğmuş iyice yükselmişti.
Hüseyin uyandığında yüksek ses ile “Ayşe” diye seslendi.
Ayşe evin dışında bahçedeydi. “Buyur” diye o da yüksek sesle söylendi. Bahçeden çıktı. Eve girdi.
Hüseyin “Ben çayımı içince tarlaya gideceğim. Sonra dünürlere uğrayacağım. Sen dünürlere telefon et. Bünyamin bir yere gitmesin. Evde kalsın.”
Ayşe “Tamam.” Dedi. Tekrar bahçeye işinin başına döndü.
Hüseyin öğleye doğru traktörü ile tarlanın yarısını sürmüştü. Traktörünü tarladan çıkardı. Dünürlerine doğdu uzaklaştı.
Hediye annesinin telefonuna o bakmış aldığı haber ile kapının önünde bekliyordu. Babasını yolda geliyor görünce içini sevinç kapladı.
Traktör geldi. Hüseyin traktörden aşağıya indi. Kızına sarıldı. O’nun yanaklarından öptü. Birlikte eve girdiler. İçeride iki dünür selamlaştı tokalaştı. Oturdular.
Bünyamin “Hele anlat bakalım nasılsın iyi misin?”
“Allah’a şükür dünür. Tarlayı sürdüm. Sonra buraya geldim.”
Bünyamin “Dünür telefon ettim. Senin için etli ekmek yaptırdım. Ayşe’yi niye getirmedin.
“Unuttum.”
“Oldu mu şimdi. Dur benim oğlana telefon edeyim. Gelirken kaynanasını da getirsin.”
Cep telefonu ile oğlu Mevlüt’ü aradı. Talimatını cerdi. Sonra cep telefonunu kapattı. Mevlüt gelene kadar sağdan soldan konuştular.
Mevlüt geldiğinde hep berabar etli ekmek yemeye oturdular.
Bünyamin hem yiyor hem konuşuyordu. “Dünür geçen gün birine borç verdim. Günü geldi. Borç hala gelmedi. Ne dersin bu işe?”
Hüseyin “Benim prensibimdir . Birisine borç verdim getirmedi mi bir daha ona hayatta borç vermem. Borcumu da gününde alırım. Al gülüm ver gülüm.” Konuşmalar yemek boyu sürdü.
Ziyafet henüz bitmişti. İki dünür koyu bir sohbete daladılar. Hep alacaklıdan verecekliden bahsediyorlardı. Hediye sofrayı toparladı. Mutfağa götürdü. Tekrar içeriye girdiğinde çığlık attı. Bebek geliyordu. Evdekiler acele ile hazırlandı. Hastaneye doğru yol aldılar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.