Meçhule Yazılmış Mektuplar - 36
Ey gül dibaceli adı dilimde pelesenk olan can!
İçimde, lif lif olan aşk salkımının her birinin ucunda, bir gül asılı. Gamzen, zaten ayrı bir sevda faslı iken, bu firar nerden esti aklına. Hasılı,gittin ardında bir yangın yeri bıraktın. Yüreğimdeki yemyeşil sevda ormanlarını baştan başa yaktın.
İklimimden çıkıp gitti, kutsal bildiğim ellerin, ayakların. Akşam oluca el ayak çekilen ıssız ve karanlık sokaklara döndüm. Firarın, bir ateş yağmuru olup yağdı. Ben, beladan vâlâya hicreti beklerken, bağrımda ateşten seller aktı…
Sevdanın harman zamanı ellerim bomboş kaldı. Bağbozumu sonrası talan edilmiş bağlara döndüm. Turnalar,geçip gitti başımın üstünden; ben kadit, mecalsiz kaldım. Turnalarla selâm dahi yollayamadım iklimine.
Kulaklarım, sevaplar gibi sesine hasret, gözlerim ışıl ışıl tebessümüne. Artık her seher, selâmlar yolluyorum senin meçhul iklimine. Hani, hiçbir andaç bırakmadan ansızın çekip gittin ya! Demlediğin, çayların kekreliğini bir andaç olarak saklıyorum damağımda…
Şimdi ne zaman çay içsem, hayalini görüyorum çayın buğusunda. Elif gibi narin parmakların düşüyor yâdıma… Daha ne kadar, var bilemem ömrümün miadına. Lâkin emr-i Hak vâki olana kadar, hayalin benimle olacak. Teslim-i ruh ettiğimde içimdeki ukde mahşere kalacak. Şimdilik elveda,ateş yağmurlarında ıslandığım; elif bakışlım, ateş yakışlım elveda.
Ankara, 15.04.2010 İ.K
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.