- 3431 Okunma
- 79 Yorum
- 0 Beğeni
KEKEME RECEP
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KEKEME RECEP
İlk tayin yerim Şarkışla radarıydı. Askerliğin tabiriyle çömez yıllar, içimizdeki görev aşkı büyük, anaya, babaya yakın olma duygusu, birincilikle mezun olduğum branş okulundan, istek hakkımı, memleketimin kazasına kullanmıştım. Aileme en yakın yer burasıydı.
Hafta sonu ve nöbet istirahatlarımda, Sivas’a gidiyordum.
Yanımda götürdüğüm, Silahlı Kuvvetler sigarasını mahallede herkese dağıtıyor, pantolonumu ütüleyen ablama, gömleğimi kolalayan küçük kız kardeşime bahşiş veriyor, anneme ve babama hediyeler alıyordum. Havam yerinde, “ neden resmi gelmiyorsun biz hiç görmeyecek miyiz?” diyen ailemi, türlü bahanelerle atlatıyordum. Görev yaptığım yer, Anadolulun en mahrum ve mimli yerlerinden biriydi.
Okuldan tayin olan birkaç kişi vardı. Şark hizmetine gelenlerin yanı sıra, sürgün olan personelde buraya gönderilirdi. Hepsinin lakapları vardı.
TOMSON MAHMUT, makineli tüfekle herkese yat kalk verip yerlerde süründüren adam. Rütbe tenzilli
CAMBAZ SEBAHATTİN, sorumlu olduğu kantin ve gazino paralarını zimmetine geçirmiş. Rütbe tenzilli.
DİZEL APO, içki imalatçısı, onun yüzünden komutan kantinde kolonya satışını yasaklamıştı. Rütbe tenzilli.
FİRAR YUSUF izin ister, verilmeyince kaçan adam. Suçu sınırda işler, ne kadar ceza alacağını hâkimden iyi bilen biri. Rütbe tenzilli.
YABA HAKKI, çam yarması gibi, ellerinden dolayı bu unvanı almış. Erlerin korkulu rüyası, dövmediği kimse yok, kalbi taştan ve alabildiğine çirkin. Rütbe tenzilli.
Küçük, mütevazı gazinomuz yetersizdi. Mesaiden sonra tüm bekârlar burada buluşur, yemek yer, sohbet ederdik. Bizimkilerde orada olunca, her an bir olaya gebe kalır, pür dikkat, bu hilkat garibelerini korku ve merakla izler, devamlı tetikte bekler, muhatap olmamak için köşe bucak kaçardık. Bunlar hiç kimseden korkmaz, devamlı beraber olur, içki içer, kumar oynarlardı. Çoğu zaman kavga eder, birbirlerine hakarette bulunurlardı. Komutan bunlara ceza vermekten bıkmış, onlar ceza almaktan bıkmamışlardı. Hangi konumda olduklarını kendileri bile bilmiyordu. Aileleri de perişandı. Son görev yerleriydi. Burada da düzelmezlerse, disiplinsizlikten ordudan tart edileceklerdi.
Yüz on kişilik rütbeli personelden hiç kimse sevmezdi. Onlarda, bunu bildiği için hep beraber gezerlerdi. Birlikte herkes, onlar için “ vukuat timi geliyor” der birbirlerini uyarırdı. Üniformanın verdiği yetkileri çıkarları için kullanırlar, güçlerini, eli kolu bağlı Mehmetçiklerimizden çıkarırlardı. Kendisine faydası olmayan bu kişilerin ailesine, vatanına hiç faydası olur muydu? Nefret, sadist, yalan, dolan, kalleşlik kelimelerinin sözlüklerdeki karşılığıydı. Bir tesadüf eseri orduya girmişler, âli kıran, baş kesen olmuşlardı. Sayılı günlerini bildikleri için, dur durak bilmiyor, işi azıttıkça, azıtıyorlardı.
Gazinomuzun çaycısı Recep, hepimizin sevdiği, kısa boylu, bebek yüzlü, gözleriyle gülen, çalışkan, temiz, çok tatlı bir askerimizdi. Her istenileni yapar, oradan oraya koşturup dururdu. Biraz da kekemeydi. Bizleri, kendisine hayran bırakan Karadenizli şivesiyle gönlümüzde taht kurmuştu. Konuşurken bazen takılır, heyecanlanır, kelimeyi uzatır, hizmet ederken daha çok kekelerdi. Bunu en çok Yaba Hakkı hırpalardı. Zaman, zaman bir köşede Recep’i ağlarken görünce içim parçalanırdı. Karşısında, hazır olda duran savunmasız birine güç göstermek, basitliğin ta kendisi değil miydi? Günümüzde çok sık kullanılan, orantısız güç buydu. Bütün bekârlar toplanıp, bu insan azmanına bir ders vermeyi planlamıştık. Başımızda, bizden kıdemli ağabeyimiz, Saffet Okan vardı. Gazinoda kıstırıp, tabiri caizse, eşek sudan gelene kadar dövecektik. İçimiz içimize sığmıyor, uygun bir fırsat kolluyorduk. Kararlaştırdığımız gün gelmiş, tüm ekip gazinoda toplanmıştık. Bizlerden başka kimsede kalmamıştı. Plan, en ince ayrıntılarına kadar yeniden gözden geçirildi.
İçimiz kıpır, kıpır Saffet ağabeyi, can kulağıyla dinliyoruz.
“Cemal, sen Yaba Hakkı’ya telefon açıp, gazinoya gel sizi bekliyorlar diyeceksin.”
“Tacettin, sen gazinodan içeri girer girmez ışıkları söndüreceksin.”
“ Bülent, sen masa örtüsünü başına geçireceksin.”
“ Halis, sen dışarıda durup içeriye kimseyi almayacaksın.”
“İlhan, Oktay’la sen bacaklarına dalıp, yere yıkacaksınız.”
“Sabahattin, sen radyo ve teybi sonuna kadar açacaksın. Gerisini bana bırakın. Hiç konuşmayalım, sesimizden tanır.”
Böylece son direktiflerde almıştık. Safha, safha yürürlüğe konulan plan, kusursuz işliyordu. İçeride bir kafa darbesiyle sersemleyen ayı, böğürerek yere yığıldı. Elindeki copla, Saffet abi, hedef gözetmeksizin vuruyor, vuruyordu. Hepimiz şölene katılmış, çorbada tuzumuz olsun misali, tekme tokat girişiyorduk. Enkaz yığınını bulunduğu yerde bırakıp hiçbir şey olmamış gibi dağıldık.
Duyan herkes “çok iyi olmuş” dedi. En çok da ailesi sevinmişti. Komutan keyifli, keyifli gülüyor, “Kim yaptı? Hakkı, biliyor musun?” diye kafa buluyordu. Kaşı gözü patlamış, iki dişi, üç kaburgası kırık, kolu ve ayağı çıkmış vaziyette üç hafta hastanede yattı. Suçsuz yere dövdüğü askerlerimizin öcünü, ondan fazlasıyla almıştık. Çok rahat ve mutluyduk. Mağdur belli, yapan meçhuldü. Yeni demlediği çayı bana sunan Recep, o tatlı şivesiyle.
“Kokokomitanim, yayayaba hahahakkıya tititiren çaçaçarpmış dududuydunmu?”Demez mi.
O günden sonra, Yaba Hakkı gazinoya gelmedi. Diğerleri de kendilerine bayağı çeki düzen vermişti. Çünkü, sırada olduklarını tahmin etmişlerdi. Hepimizin bildiği ünlü bir söz vardır. Eski bir asker, devlet ve edebiyat adamı, merhum, Ziya Paşa’nın o muhteşem sözünü, emir telakki edip, bizlerde seve, seve yerine getirmiştik.
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
Tacettin YILDIRIM
YORUMLAR
Erkeklerin askerlik anıları,kadınların da hamilelik,doğumla ilgili anıları hiç bitmezmiş,Aeadan ne kadar zaman geçerse geçsin erkekler bir araya gelince kontanlarının isimlerini ve memleketleriniz asla umutmazlar,Olayların içinde yer alan biri olarak çok canlı anlatmışsınız,o anın heyecanını yansıtmışsınız,elinize sağlık.
Yazınızı merakla okudum.Çok akıcı bir üslupla yazmışsınız,kutlarım...Hikayenin başında birinin dövüleceğini tahmin etmiştim aslında.hakettiklerini de düşünmüştüm. Ama şiddetin her türüne karşı olan biri olarak,bir an düşündüm.Ben olsam yapabilirmiydim diye.Sanırım yapamazdım.Özür dileyerek şu sonuca vardım.Şiddet eril bir dürtü demekki..Yazı güzeldi ama içindeki şiddet..... paylaşım için teşekkürler.
hababam sınıfını hatırlattı anınız..:) ..ne kadar içten ...
ne yazık ki bu sorunlar toplumunda hep yaşanmakta... bu tür olaylar incelendiğinde
insanlara eziyet zulüm edenlerin çocukluklarında bu tür şiddete maruz kaldıklarını görürüz...
ya içlerine kapanırlar ya da ilerde fırsatını bulduklarında geçmişin acısını haketmeyenlerden çıkararak o gün veremedikleri bilinçaltı tepkiyi verirler ..tedaviye ihtiyacı vardır bu tür tiplerin...toplum adına üzücü iç kanatan durumlar...
anne babalara büyük sorumluluklar düşüyor... anne baba okulları gerek... önce onları eğitmeli.. okullarda bu konularla ilgili dersler uygulamalı olarak ...tiyatral empatik işlenmeli ..velilerle işbirliği yaparak...
filmler.. diziler.. haberler vs yanlış örneklerle dolu ...
aile toplumun temelidir.. toplumun temeline adeta bomba konmakta aileler parçalanmakta birlik beraberlik kaybolmakta sorumsuz saygısız acımasız nesiller oluşturulmaktadırne yazık ki...
aile birliği kavramını sevgisini bağlılığını bilmeyene toplum bilincini ulus kavramını veremezsiniz...
sanki kasıtlı yapılıyormuş gibi...dünya da savaş yöntemleri değişti..
..aileyi ahlakı çökertiğiniz an düşman kazanmış demektir çünkü artık ülke de insanlar kaybolmuştur demektir bu .....:(
özellikle çocuklara olumsuz etki edecekleri izletmemeliyiz...devletin bu konuda ciddi önlemler alması gerek...
..körpe beyinlere sürekli yanlışlıklar aşılanmakta...arka beyine sürekli yanlış mesaj gönderilmekte...
ve en önemlisi çocuklara güzel örnek davranışların sergilendiği bir atmosferde sıcak mutlu bir yuvada aile olmanın bilincinde sevgi saygı dolu mutlu yaşamayı yaşayarak örnek olarak uygulayarak öğretmeliyiz...
düşündüren toplumsal sorunlara parmak basan çalışmalarınızı ayrıca kutluyorum yürekten...
sevgim saygım tebriklerim günün yazısına değerli yazarına...
Komutan bir iki gündür açmadım bu melet bilgisayarı
Kurallı atışma formunda başımıza musallat olan bir adam var
İşi gücü bizi zıvanadan çıkarmak ne durdan alıyor nede ricadan
Küfür söylesen olmaz söylemesen olmaz sırf onun için siteyi açmak istemedim
onun için yazınızı da geç okudum güzel bir anıydı
hep başkasının yaptığı yaramazlıkları yazıyorsunda bekliyoruz bakalım sıra sana ne zaman gelecek.
Eline sağlık ...selamlarımla
tacettin yıldırım
Değerli komutanımız, anılarınızı keyifle okumaktayız ,eşim Hava assubaylık dönemlerini bölüm bölüm an lattığında saatleri farkına varmayız ben çok keyif alırım,askerlik dönemleri anlatıldığında.Yalın bir dille de yazmışsınız,bazı kendini bilmezlere de ders bence;
çam yarması gibi, ellerinden dolayı bu unvanı almış. Erlerin korkulu rüyası, dövmediği kimse yok, kalbi taştan ve alabildiğine çirkin. Rütbe tenzilli. ..
Bazı insanların kalplerinin çirkinliği yüzlerine vururmuş efendim ...
Hoştu sayfanız her zaman ki gibi sıkılmadan okudum...
saygılar ve selamlar...
Oya gedik tarafından 4/16/2010 12:28:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
herkesin anladığı dilden konuşmak lazım eşeğe lütfen durur musun dersen durmaz ama çüşşşşşşş dedinmi durur siz de çüşşşş demişsiniz. kutlarım saygılarımla
Asker ocağı.Vatani görevini yapmak için gelen mehmetçiğin tezkere aldıktan sonra bile onlarca yıl anlattığı,unutulmayan anılarla dolu bir yuva.Öyle bir ocak ki iyisiyle ,kötüsüyle hepsi bizden vatan evlatları.Civan mert anadolu insanının en olumsuz zamanlarda bile mazlumun yanında olduğunu gösteren bilge bir yaklaşımın ustaca ifadesi.Hikayeyi okurken kendinizi mehmetçiğin yanında hissediyor adeta soluklarını duyuyorsunuz.Hikaye kahramanları bir roman sayfasından fırlamış, hayat bulmuş bir kurgu değil tamamen gerçek.Tabi bunda da bu güzel havayı solumuş,olaylara gönül gözüyle bakmış yazarın katkısı inkar edilemez bir gerçek.Bu yazıyı kaleme alan mürekkebi vatan kokan üstat Tacettin YILDIM'ı gönülden kutluyorum.Siz yazın ki bizler hayali kurguların ötesindeki gerçek yaşantıları tatlı bir gülümsemeyle okumaya devam edlilim. Saygılarımla.
Devrani tarafından 4/15/2010 9:23:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
Değerli arkadaşım Tacettin, emekli bir komutan olarak, yaşadıklarınızı çok güzel kaleme alıyorsunuz. Her zaman tarafsız olmayı ve mazlumun yanında olmayı başarıyorsunuz. İşte yine bir mazlumu koruma yazısı ve insanlık dersi veriyor. İnsan olmayı beceremeyen beyinlere...
Kutlarım...sevgi ve saygılar...
... güzeldi
... toplum ahengini
... bozan tiplerin
... alacağı bir dersti
... ayrıca
... verdiğiniz bu dersi
... vermek isteyen çoğu kimselerin
... yapmak isteyipte
... yapamadığı
... kine göre illegal
... bana göre
... hayatın derin bir felsefesiydi !...
... mükemmel bir yaşam öyküsü
... mutlu son
... yüreğine sağlık "koca şair"
... güzel insan "modern mevlana"
... öperim kaleminden !...
... ailene hürmetler
... sevgi saygı ve selamlarımla
... değerli ağabeyim,
...
Yaba Hakkı ve diğerleri gibi kendini bimez personel hep vardır teşkilatlarda. Onların sorunu rütbe değil, şahsiyet sorunudur aslında. Toplumun her kurumunda bunlara benzer kişiler olmuş ve olacaktır. Bazıları bunu kabul etmekte zorlanırlar. Oysa az sayıda da olsa bulunmasından öte bir şey yoktur. Çünkü askerler de bu toplumun içinden gelirler. Uzaydan değil.
Şunun da farkında olmak gerekir sanırım: Eğrisiyle doğrusuyla, iyisiyle kötüsüyle...
Bu ordu bizim ordumuzdur.
İçindeki çürük elmalar ayıklanmalı ki bunu en iyi yapan kurumların başında gelir. Tüm yaşananlara bakıp haksız eleştiri ve ithamlarda bulunmak kimseye fayda sağlamaz.
Yaşadıklarınızı sade ve akıcı bir dille anlatımınız, okuyanı adeta olayın bir parçası haline getirmeniz ve gülümsetmeniz...
Hepsi çok güzeldi Komutanım. Sizlerin yazıları bana ilham ve güç veriyor.
Geç de olsa sizinle tanıştığım için çok mutluyum. İyi ki varsınız.
Hürmetlerimle .
Gülmekla ağlamak kardeştir diyenlere; bu gün hak verdim, bu güzel yazınız da...
Böyle güzel kişilikleri, kaleminiz ne güzel işlemiş sayfanıza...
Yazının geçtiği dönem bir çok acıyı barındırmış olsa da, anlatımınızda ki, samimiyet ve sorunların üstesinden gelme başarınız, gülümsetti biz okuyanları...
Sevgi ve saygım sonsuz size sevgili Tacettin Bey
yazınızı sonuna kadar bazen tebessumle bazende farklı aromalı duyguları bırlestırerek bır karısım halınde okudum.ayrıca kısılerın o sıvesel vfarklı konusmalrını analız etmenız ve yazıya bunu serpıstırmenız cok hos olmus.okuyucunun sıkılmaması ve daralmaması açısından guzel olmus
basarılarınızın devamını dılerım
saygılarımla abıcıgım.
morıs MİZRAHİ
Tacettin abi, öyle akıcı yazıyorsunuz ki, sanki olayı an be an yaşatıyorsunuz...Recep adına çok sevindim "Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste " misali, siz de çıkarmışsınız.Ellerinize sağlık.
Onca yıllık mesleğinizde, kimbilir daha nice anılarınız vardır.Usta kalem uzun aralar vermeden yazsın, bizler de okuyalım...
Sevgilerimle
Gerçekten hoş bir anıydı. Ama bunu okuyan biz dostlardan başkası olmaz dimi. Yoksa halin harap dostum :))...
Askerlik yıllarımı hatırlattınız bana eyvallah. Uzun olsun ömrünüz...
tacettin yıldırım
TACETTİN BEY,ANLAŞILDIĞINA GÖRE ASKERİYEDEN EMEKLİSİNİZ...SİLAH TUTAN ELLERİN, BÖYLE GÜZEL ANILAR YAZMASI SİZİN YÜREĞİNİZİN GÜZELLİĞİNİ ORTAYA KOYUYOR...
KUTLARIM...
SEVGİLERİMLE...
Bilmem ki bu anlamlı yazıya nasıl bir yorum yapmalı! Hani yabanın yediği dayağa mı sevinsem? Yabanın dövdüğü mehmetçiklere mi üzülsem. Bilmiyorum ama bu yazı bana bir çok duyguyu aynı anda yaşattı. Tacettin abi şeffaf ve dobra dobra bir insansınız. O yüzden her yazınızı merakla bekleyip, "Bu kez hayatın hangi gerçek kesitini göreceğim" diye sabırsızlanıyorum.
Sizi gönülden tebrik ederm.
Emekli bir ordu mensubu olarak taraf tutmadan kaleme alınmış yazınızı beğenerek okudum..
Rütbe ve mevki sahibi insanlarımızın büyük çoğunluğu ne yazık ki bu güçlerini egoları doğrultusun da hep kullanmıştır..
Toplum yapısı, kurumların yapısı da buna her daim müsait olmuştur..
En alt rütbeden en üst rütbeye ve mevkilere kadar egolar hep tavan yapmıştır ve hala yapmaya devam etmektedir..
Bu sahneleri görmek istersek eğer haber programlarını izlemek yeterlidir..
Güzel bir anlatım hocam.Saygılarımla...
Kişilğindeki boşlukları doldurulmayan ,Şiddet korku salarak benlik kazanmaya çalışan acınacak insanlar.Çok üzücü olmuş.Eskiden okula kayıt yapılırken öğretmene*eti senin kemiği benim * sözünü anımsadım.Ağaç yaşken eğiliyor,sevgi emek adalet kavramıyla tanışık olmayan çocuğun yetişkin birey hali.Ezenler ezilenler ...Keşke komutanlar onların duygularını kıracak cezalar verseydi..saygılarımla değerli dostum
ne zaman okusam anılarınızı, gözümün musluğuna mukayyit olamıyorum..burnumun da akmasıyla salya sümük kalıyorum.. yok yok bir daha gelmeyeceğim bu sayfaya...keşke herkes rütbe ve makamın gelip geçici bir yer olduğunu, o yeri bahşeden GÜÇ' ün bizi neden o yere seçtiğini idrak edebilseydik..yine müthiş bir hatıra okudum sayfanızda.. koca yürekli KOMUTAN'ıma saygılarımı sunuyorum.. sağlıcakla kalınız...
Güzel anlatım.Sen Karadenizli Recep'i unutmadığına göre...Ya Recep bu anısını köyde nasıl anlatıyordur..işte onu merek ediyorum...
İçerik,anlatım güzel...ama o yıllardada komutanın havası bir başkaydı değil mi?
Bu aniları anlatmak sana ,anlatım tarzına yakışıyor.....
Kutlarım selamlar dost
merhaba ablam .))))))))
sen varya sen dünya tatlısı bir insansın ablam bitanesin yazılarının hayranıyım nasıl başlıyorum nasıl bitiyor anlamıyorum elleriniz dert görmesin ohhhhhhh ne güzel olmuş dedim vallahi NUSH İLE YOLA GELMEYENİ ETMELİ TEKTİR TEKTİR İLE USLANMAYANIN HALİ KÖTEKTİR .)): vuran elleiniz dert görmesin ablam anılarını dinlerken sanki bende yanında olayı gözler gibi oluyorum öyle güzel bir anlatımın varki sanki olayı canlı yaşıyor gibi hissettiyorsun insana kötüler çok ama bunun yanında senin gibi mert insanlada var çok şükür malumun hakkını koruyan güzel yürekli insanlarımızda var var olasın ablam bende asker kökenli bir aileden geliyorum HER ZAMANDA GURUR DUYDUM iyiki varsınız mehmetciklerim can kurban sizlere bu aralar çok uykudalar bir üzüntüm o yalnız ablam her zaman olduğu gibi her yerde bu tür insanlar var astığı astık kestiği kestik insanlar çok bir yollada böyle güzel cezalarını görüyorlar ama bu arada olanda garibanlara oluyor insan nasıl kıyar ordaki evlatlara bunu anlamıyorum işte onlar nasıl evlatlarımızı allahım bizlere emanet ediyor bizlerde evlatlarımızı VATANI BEKLESİN diye KOMUTANLARIMIZA emanet ediyoruz bu emanete hiyanettir bence oları kendi evlatları gibi koruyup gözetmeli deyilmi ablam sizlerin yaptığı gibi ALLAHIM sizler gibi yüreği güzel insanlarla karşılaştırsın canım kadeşim hele o askerimin konuşması yine beni güldürdün canım ablam mevalamda seni ömür boyu güldürsün hep mutlulk çalsın kapını dilerim mevlam hep güldürsün yüzünü ablam kutlarım güzel yüreğini senin gibi güzel yürekli insanlara çok ihtiyacımız var var olasın seni bütün kalbimle kutluyorum sevgilerimi bıraktım hoşçakal ablam iyiki varsın iyiki benim canım kardeşimsin valığın için çok teşekkür ederim hoşçakal allaha emanet ol
Namuslular namussuzlar kadar cesaretli olsa zaten bu işler olmaz...kurtar çekilince ortalığı köpekler talan edermiş...Her şeyin bir sınırı vardır...Onaları bu güne kadar idare edenler utansın...yediği nimeti pisleten hiç bir zaman adam olmaz onlardan adam olmasını beklemek cahilliktir...olması gereken olmuş ah yerde kalmamış...esen kalın...ders alınacak bir yazı kutlarım...
harika bir anı/öykü okudum dost..bahsettiğiniz türden yaratıklarla ben de karşılaştım hayatım boyunca..görmüşüzdür,duymuşuzdur mutlaka..ama bunların anladığı tek şey dediğiniz gibi kötektir ve köteği eksik etmeyeceksin çorak dünyalarından..
bu güzel anı paylaşımınız için teşekkürler..
sevgim ve saygımla..
tacettin abi öncelikle bana bu yazıyı okumamı tavsiye ettiğiniz için tşk ederim...
şiddete karşıyız ama hani bazen dayak cennetten çıkmadır diyesi geliyor insanın böylesi durumlarda... ohh iyi olmuş... canıma değsin...
Kokokomitanim, yayayaba hahahakkıya tititiren çaçaçarpmış dududuydunmu?”Demez mi.
:)))) Nasrettin Hoca kıssası gibi bir hikaye okudum sağolasın... saygılarımla...
fusfukara tarafından 4/15/2010 11:07:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
can gardaşım kıymetlı komutanım
bir kez daha insanlığınla gurur duydum böylesi bir hemşerim olması beni çok mutlu etti
yazın o kadar canda o kadar ustaca kaleme alınmışkı olaya şahit gibiydi sizleri izleyen bir çift göz oldum
var olsun komutanımın yüreği kalemı
nice mutlu yaşamlar diliyorum saygı ve selamlarımla
DEĞERLİ DOST!
GEÇMİŞİMİZ, ANI YÜKLÜDÜR.İSTER ÇOCUKLUK, İSTER, GENÇLİK, MESLEKİ,YAŞLILIK...ZAMANLARIMIZA ÖZGÜ ANILARIMIZ, SİLİNMEYECEK BELLEKLERİMİZDEN.AMA BAZILARI DA, DERİN İZ BIRAKIYOR ŞÜPHESİZ.
GÜZEL YÜREKLİSİNİZ VE KÖTÜLERE KARŞISINIZ, BİLİYORUM. ANINIZDA, TÜM İÇTENLİĞİNİZLE, DAYAK OLAYINI ANLATMANIZ DA BUNU KANITLIYOR..ŞİDDETE KARŞI,ŞİDDET UYGULAMIŞSINIZ.CAYDIRICI OLMUŞ BU CEZA.İYİ Kİ, DAHA KÖTÜ DURUMLARA NEDEN OLMAMIŞ.OLABİLİRDİ DE DEĞİL Mİ ? SİZ, ŞİDDET ADAMI DEĞİLSİNİZ.ANILARDA KALSIN BIRAKIN VE BİZLER, OKUYALIM SİZİN ASKERLİK ANILARINIZI, TÜM İYİ NİYETİNİZLE YAZDIĞINIZ.
KUTLUYORUM.YAŞATTINIZ, HİSSETTİRDİNİZ YA SATIRLARDA, ÖNEMLİ OLAN BU.
SAYGILARIMLA DEĞERLİ DOST !
Tacettin bey her ne kadar dayağa karşı olsam da, masumlara zulm eden zalime gereken dersi verdiğiniz için, ellerinize sağlık.Anlatımınız her zamanki gibi harika, askerlik anılarınızı kitap halinde toplasanız, çok güzel bir eser çıkar ortaya, tebrikler, tam puan yıldızlı...Saygılarımla...
Tacettin bey anlatımınız çok güzel,güne hoş bir yazı okuyarak başladım , yazılarınız ve tasvirler sizin insancıl yönünüzü gösreriyor.Bu askerlik anınınzı çok severek okudum,sanki olayı orada bende yaşadım ve o katı yüreklileri gördüm yani yazının içine girdim.Güzel bir ders vermissiniz.Birlikten kuvvet doğar.KUTLUYORUM,sevgiler.....
TACETTİN ABİM ASKERLİK ANILARINIZI OKUYORKEN O GÜNLERİN ÇEKMİŞ OLDUĞUNUZ ANILAR GÖZÜMDE CANLANDI SİZİN ANILARINIZI OKUYORKEN CANIM ABİCİĞİM AKLIMA GELDİ ODA MARDİN DARGEÇİTTE DAĞ KOMONDOSU İDİ KAÇTANE TERÖRİSTLER VURMUŞLARAMA NEYAZIKKİ ORDA ABİM AYAĞINDAN VUURULDU ŞİMDİ ÇOK İYİ AMA OZAMAN YANINDA BİZİM KÖYE YAKIN SİLAH ARKADAŞI VURLMUŞ BİZEDE ABİMİN CENAZESİ GELİO DİE HABER VERDİLER ÇOK ŞÜKÜRKİ SADECE AYAĞINDAN VURULMUŞ BİZLER MAHVOLDUK PERİŞŞAN OLDUK BABAM HEMEN MARDİNE GİTTİ BAKMIŞKİ;ABİM SAÇ SAKAL BİRBİRİNE KARIŞMIŞ BİR DİLENCİ MİSALİ MAĞARADA YARALI YATIYORMUŞ BABAM ÇOK SEVİNMİŞ ONUN SAĞ OLDUĞUNU GÖRÜNCE NEYSE TACETTİN ABİCİĞİM SİZ YAZINCA BENDE BU ANIYI PAYLAŞMADAN GEÇEMMEDİM RABBİM TÜM ŞEHİT AİLELERİNE SABIRLAR VERSİN ŞEHİTLERİMİZİNDE MAKAMLARI CENNET OLSUN ASKERLİK ANILARINIZN DEVAMINI BEKLİYORUM SEVGİ VE SAYGILARIMLA ABİCİĞİM HAYIRLI GÜNLER DİLERİM SİZLERE
KEKEME RECEP
KEKEME RECEP
İlk tayin yerim Şarkışla radarıydı. Askerliğin tabiriyle çömez yıllar, içimizdeki görev aşkı büyük, anaya, babaya yakın olma duygusu, birincilikle mezun olduğum branş okulundan, istek hakkımı, memleketimin kazasına kullanmıştım. Aileme en yakın yer burasıydı.
Hafta sonu ve nöbet istirahatlarımda, Sivas’a gidiyordum.
Yanımda götürdüğüm, Silahlı Kuvvetler sigarasını mahallede herkese dağıtıyor, pantolonumu ütüleyen ablama, gömleğimi kolalayan küçük kız kardeşime bahşiş veriyor, anneme ve babama hediyeler alıyordum. Havam yerinde, “ neden resmi gelmiyorsun biz hiç görmeyecek miyiz?” diyen ailemi, türlü bahanelerle atlatıyordum. Görev yaptığım yer, Anadolulun en mahrum ve mimli yerlerinden biriydi.
Okuldan tayin olan birkaç kişi vardı. Şark hizmetine gelenlerin yanı sıra, sürgün olan personelde buraya gönderilirdi. Hepsinin lakapları vardı.
TOMSON MAHMUT, makineli tüfekle herkese yat kalk verip yerlerde süründüren adam. Rütbe tenzilli
CAMBAZ SEBAHATTİN, sorumlu olduğu kantin ve gazino paralarını zimmetine geçirmiş. Rütbe tenzilli.
DİZEL APO, içki imalatçısı, onun yüzünden komutan kantinde kolonya satışını yasaklamıştı. Rütbe tenzilli.
FİRAR YUSUF izin ister, verilmeyince kaçan adam. Suçu sınırda işler, ne kadar ceza alacağını hâkimden iyi bilen biri. Rütbe tenzilli.
YABA HAKKI, çam yarması gibi, ellerinden dolayı bu unvanı almış. Erlerin korkulu rüyası, dövmediği kimse yok, kalbi taştan ve alabildiğine çirkin. Rütbe tenzilli.
Küçük, mütevazı gazinomuz yetersizdi. Mesaiden sonra tüm bekârlar burada buluşur, yemek yer, sohbet ederdik. Bizimkilerde orada olunca, her an bir olaya gebe kalır, pür dikkat, bu hilkat garibelerini korku ve merakla izler, devamlı tetikte bekler, muhatap olmamak için köşe bucak kaçardık. Bunlar hiç kimseden korkmaz, devamlı beraber olur, içki içer, kumar oynarlardı. Çoğu zaman kavga eder, birbirlerine hakarette bulunurlardı. Komutan bunlara ceza vermekten bıkmış, onlar ceza almaktan bıkmamışlardı. Hangi konumda olduklarını kendileri bile bilmiyordu. Aileleri de perişandı. Son görev yerleriydi. Burada da düzelmezlerse, disiplinsizlikten ordudan tart edileceklerdi.
Yüz on kişilik rütbeli personelden hiç kimse sevmezdi. Onlarda, bunu bildiği için hep beraber gezerlerdi. Birlikte herkes, onlar için “ vukuat timi geliyor” der birbirlerini uyarırdı. Üniformanın verdiği yetkileri çıkarları için kullanırlar, güçlerini, eli kolu bağlı Mehmetçiklerimizden çıkarırlardı. Kendisine faydası olmayan bu kişilerin ailesine, vatanına hiç faydası olur muydu? Nefret, sadist, yalan, dolan, kalleşlik kelimelerinin sözlüklerdeki karşılığıydı. Bir tesadüf eseri orduya girmişler, âli kıran, baş kesen olmuşlardı. Sayılı günlerini bildikleri için, dur durak bilmiyor, işi azıttıkça, azıtıyorlardı.
Gazinomuzun çaycısı Recep, hepimizin sevdiği, kısa boylu, bebek yüzlü, gözleriyle gülen, çalışkan, temiz, çok tatlı bir askerimizdi. Her istenileni yapar, oradan oraya koşturup dururdu. Biraz da kekemeydi. Bizleri, kendisine hayran bırakan Karadenizli şivesiyle gönlümüzde taht kurmuştu. Konuşurken bazen takılır, heyecanlanır, kelimeyi uzatır, hizmet ederken daha çok kekelerdi. Bunu en çok Yaba Hakkı hırpalardı. Zaman, zaman bir köşede Recep’i ağlarken görünce içim parçalanırdı. Karşısında, hazır olda duran savunmasız birine güç göstermek, basitliğin ta kendisi değil miydi? Günümüzde çok sık kullanılan, orantısız güç buydu. Bütün bekârlar toplanıp, bu insan azmanına bir ders vermeyi planlamıştık. Başımızda, bizden kıdemli ağabeyimiz, Saffet Okan vardı. Gazinoda kıstırıp, tabiri caizse, eşek sudan gelene kadar dövecektik. İçimiz içimize sığmıyor, uygun bir fırsat kolluyorduk. Kararlaştırdığımız gün gelmiş, tüm ekip gazinoda toplanmıştık. Bizlerden başka kimsede kalmamıştı. Plan, en ince ayrıntılarına kadar yeniden gözden geçirildi.
İçimiz kıpır, kıpır Saffet ağabeyi, can kulağıyla dinliyoruz.
“Cemal, sen Yaba Hakkı’ya telefon açıp, gazinoya gel sizi bekliyorlar diyeceksin.”
“Tacettin, sen gazinodan içeri girer girmez ışıkları söndüreceksin.”
“ Bülent, sen masa örtüsünü başına geçireceksin.”
“ Halis, sen dışarıda durup içeriye kimseyi almayacaksın.”
“İlhan, Oktay’la sen bacaklarına dalıp, yere yıkacaksınız.”
“Sabahattin, sen radyo ve teybi sonuna kadar açacaksın. Gerisini bana bırakın. Hiç konuşmayalım, sesimizden tanır.”
Böylece son direktiflerde almıştık. Safha, safha yürürlüğe konulan plan, kusursuz işliyordu. İçeride bir kafa darbesiyle sersemleyen ayı, böğürerek yere yığıldı. Elindeki copla, Saffet abi, hedef gözetmeksizin vuruyor, vuruyordu. Hepimiz şölene katılmış, çorbada tuzumuz olsun misali, tekme tokat girişiyorduk. Enkaz yığınını bulunduğu yerde bırakıp hiçbir şey olmamış gibi dağıldık.
Duyan herkes “çok iyi olmuş” dedi. En çok da ailesi sevinmişti. Komutan keyifli, keyifli gülüyor, “Kim yaptı? Hakkı, biliyor musun?” diye kafa buluyordu. Kaşı gözü patlamış, iki dişi, üç kaburgası kırık, kolu ve ayağı çıkmış vaziyette üç hafta hastanede yattı. Suçsuz yere dövdüğü askerlerimizin öcünü, ondan fazlasıyla almıştık. Çok rahat ve mutluyduk. Mağdur belli, yapan meçhuldü. Yeni demlediği çayı bana sunan Recep, o tatlı şivesiyle.
“Kokokomitanim, yayayaba hahahakkıya tititiren çaçaçarpmış dududuydunmu?”Demez mi.
O günden sonra, Yaba Hakkı gazinoya gelmedi. Diğerleri de kendilerine bayağı çeki düzen vermişti. Çünkü, sırada olduklarını tahmin etmişlerdi. Hepimizin bildiği ünlü bir söz vardır. Eski bir asker, devlet ve edebiyat adamı, merhum, Ziya Paşa’nın o muhteşem sözünü, emir telakki edip, bizlerde seve, seve yerine getirmiştik.
“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
Tacettin YILDIRIM
SEVGİLİ DOST NE KADAR MÜKEMMEL İFADELERLE O GÜZEL ANILARI YAŞAMIŞSINIZ.BİZE DE YAŞATTIĞIN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.VEFALI YÜREĞİNİ KUTLUYORUM.ASKERLİK HER TÜRK GENCİNİN YÜREĞİNDE İYİ KÖTÜ BİR İZ BIRAKIYOR.NE MUTLU SİZEKİ O SEVDİĞİNİZ İNSANLARI HALEN YÜREĞİNİZDE YAŞATABİLİYORSUNUZ.KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK ÇOK BÜYÜK BİR KEYFLE HEYECANLA OKUDUM.PUANIM TAMDIR.
HARİKAYDI YİNE .SENİN ASKERLİK ANILARINI İPLE ÇEKİYORUM .ÖYLE GÜZEL ANLATIYORSUN Kİ ....BAYILIYORUM RAHMETLİ AZİZ NESİN DİLİ VAR SENDE .YAP ŞU DEDĞİMİ ARTIK .ASKERLİK ANILARI KİTABINI İLK BEN ALACAĞIM .BİLİYORMUSUN BENİM OĞLUM DA GENÇ ,ÇİÇEĞİ BURNUNDA BİR TEĞMEN .MÜMKÜN OLSA SENİNLE TANIŞTIRIRDIM ONU. HAYAT DERSLERİNİ SENDEN ALSIN DİYE ASKERLİKLE İLGİLİ .
ELLERİNİZE SAĞLIK ÇOK İYİ ETMİŞSİNİZ BİR DESPOTA HADDİNİ BİLDİRMİŞSİNİZ .BUNA BENZER BİR OLAYI BİZ DE ÖĞRETMEN OKULU YATAKHANESİNDE IŞIKLARI KAPATARAK MANYAK BİR BAYAN HOCAYA VERDİK DERSİNİ .ÇOK İŞE YARADI .AKILLANDI .ZİYA PAŞA DOĞRU DEMİŞ .HAKEDENE BİLDİRECEKSŞİN HADDİNİ .KEŞKE BU MİLLETTE BİLDİRSE BİLMEYEN DESPOTLARA ARTIK .DEĞİL Mİ ? YÜREĞİNE SAĞLIK .TŞKLER .
şimdi...Recep!in kaRadenizli olması itibariyle bunun ucu bana dokunur biraz...Yok öyle aba altından sopa göstermek "kargadan korkan darı ekmez" derler...Her şeye hazır ve nazır bekliyoruz..her hareket karşı harekati tetikler...Ben daha bir sinsi plan yapmalıyım...)))
gerçekten hayatın içindeki öykülerin tadı bir başka oluyor..okurken hem dersler çıkarıyor insan hemde ibret alabiliyor..Asker ocağının tabiiki bir çok anıları vardır kolay değil 30 küsür yıl bir kurumda dirsek çürütüyor...
eh artık ankara savaşından sonra sağ kalırsan ankara hatılarını da okur arkadaşlarımız..Bence hiç şansın kalmadı ağabey...))))
Tacettin Bey; çok güzeldi anlatımınız, severek ve beğenerek okudum. Olayın geçtiği yer, kişileri tanıtımınız, tasvir, akıcılık, üslup ve zayıfın yanında olan güçlü tarafınız yazınızın daha da devleşmesine neden olmuş. Sizi kutluyorum, emeğinize ve kalemine sağlık. Saygılarımı sunuyorum.