- 1537 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
HANGİ ÖZGÜRLÜK ?
Geçtiğimiz Pazar günü üniversite sınavlarının ilki yapıldı.
Bu sınavlarla ilgili dört olay düştü gündeme.
1- Kızıltepe sürgünleri.
2- Sınav borcu yüzünden intihar eden Soner Semih’in, sınava giren kardeşi.
3- Türbanla sınava alınmayan kızlarımız.
4- YÖK başkanının sınavsız üniversite çalışmalarını açıklaması.
Kızıltepe sürgünleri olayı demokrasimizin yüz karası.
Soner Semih olayı, eğitimin tüccarların eline geçmesinin ağlatan sonucu.
Türban olayı ise, yıllardır boşu boşuna kanayan, kanatılan bir yara.
Sınavsız üniversite ise, ’ Nerede o günler ? ’ dedirten bir durum.
On iki Eylül öncesi öğrencilerindenim ben. Bizim okulun (İTÜ) adı tamamen solcuya çıkmıştı o dönem. Solun otuz sekiz fraksiyonu birden temsil edilirken, sağcı olarak sadece okula türbanlı olarak serbestçe girebilen ve alt kattaki mescidde namazlarını kılabilen kız öğrenciler görülürdü. Yani kimse onların türbanlarına falan karışmıyordu. Okulda hâkim olan solcuların en çok karşı çıktığı şey,diğer kızların fazla makyajlı ve açık giyinmeleri ile okulda öpüşmeye falan kalkışmaları idi.
On iki Eylülün bu ülkeye en büyük kötülüklerinden biri de türbanla okullara girişi yasaklamış olmasıdır. O günden beri iş başına gelen iktidarlar bir türlü çare bulamadılar . Bu da sürekli birilerini mağdur ederken, diğer taraftan birilerine de mağduriyet puanları kazandırmaya devam ediyor.
Son sınavda türbanın içindeki peruğa da müdahale eden sınav yetkilisi bu konunun yeniden gündeme gelmesine , yeni mağdurların ve mağduriyet kazançlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bu konu neden çözülemiyor ? ’ Yüzlerinin tanınmasına olanak sağlayacak şekilde giyinen herkes dilediği kıyafetle eğitimine devam edebilir ’ şeklinde bir yasaya kimin itirazı var ?
Haklı olarak istenebilecek olan, edep yerlerinin gizlenmesi ve yüzlerin tanınmasına olanak sağlanması olabilir. Bir siyasî partiyi ya da illegal dernekleri temsil edecek tek tip kıyafetler olmaması şartı konabilir. Hizmeti verenlerin kıyafetlerine kısıtlama getirilebilir.
Kısacası ; eğer istenirse bu problem bal gibi çözülebilir.
Madalyonun diğer yüzüne bir göz atmakta da yarar var bence.
Bu kızlarımız özgürlük istiyorlar. İnançları gibi giyinmeyi ve öyle yaşamayı istiyorlar. Bundan doğal ne olabilir ? Batı demokrasilerinde bu özgürlükler çoktan kazanılmış. Değişik inançlara mensup kişiler, dilediği kıyafetleri de giyerek okullarına gidebiliyor, ibadetlerini de serbestçe edebiliyorlar.
Türbana özgürlük isteyen kardeşlerimizin istediği nasıl bir özgürlük acaba ? Tıpkı Batı’da olduğu gibi, herkesin bir birinin inanç ve yaşayışına saygı göstermesi mi , yoksa tek taraflı bir özgürlük mü ?
Bu konuda örnek alınan Doğu ülkelerinde bu özgürlük genellikle tek taraflı işliyor. İslâma uygun olduğu iddia edilen her türlü giyim ve yaşam serbest olduğu halde, İslâma uygun olmadığı düşünülen her türlü giyim ve yaşam şiddetle reddediliyor ve cezalandırılıyor.
Sırf saçının bir kılı göründü diye, sırf pantolon giydi diye kırbaçlanıyor kadınlar ! Namaz saatlerinde iş yerini kapatmayanlar cezalandırılıyor. Yani insanlar tek dine ve inanca zorlanıyor.
Ülkemizde de son dönemlerde bazı semtlerde kapalı giyinmeyenlerin dışlanmaya başladıkları, içki satan iş yerlerine tehditler yağdığını üzülerek duyuyoruz.
Evet arkadaşlar ; sizin istediğiniz hangi özgürlük ? Batı’da yaşanan mı yoksa Doğu’daki mi ?
Üstelik Doğu ülkelerinde bir kadın saldırıya uğradığında cezalandırılıyor. Sapıklara verilen ceza mağdura verilen ceza kadar olmuyor. Bunun adı özgürlük mü sizce ?
Gerçek İslâma hangisi daha çok uyuyor ? ’ Senin dinin sana, benimki bana ’ diyen bizim Peygamberimiz (S.A.V.) değil mi ?’ Dinde zorlama olmaz, zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız’ diyen bizim kitabımız değil mi ?
’En doğrusu ne Doğu ne Batı ! Bize kendimize özgü bir düzen yakışır. Batı’dan alacağımız özgürlük örneğini, Doğu’dan aldığımız dine uygulayıp, kendimize yakışır bir düzen kuralım ’ demeye var mısınız ?
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Müslüman ülkeler arasında en özgür ülke Türkiye.Ancak;Başörtü takanı belli bir kesmin eleştirmesi,buna cevaben mini etek giyenlerin dinsiz olarak adlandırılması ülke içinde bir takım çatlak sesler olarak karşımıza çıkıyor.Batı ile Doğu'nun anlayış ve olgularını birleştirip yaşamaya başladığımız gün Türkiye'nin önü açılacaktır.Bu zor ve sancılı bir süreç tabiki.Biz hâlâ din ve özgürlükler konusunda orta yolunu bulamadık.Umarım sizin dediğiniz gibi kendimize yakışan düzende düzenli bir şekilde hayatımızı idame ettiriz.Emeğinize sağlık...
devleti var eden de, aziz bir Milettir....
o zaman herkes halkın arzu edip başa getirdiğine rıza göstermek zorundadır....bu güne kadar bü Ülke hep darbe ve iğdamlarla gün geçirdi ve zaman kaybetti.
bu güne kadar doğrular üstünde uyuyan bu kutsal belde,bundan böyle doğrular üstüne inşaa edilip hükmedecektir tüm insanlığa....evet. doğru aslında..
Tahriklere kapılmadan, aklı selimle her şeyin üstesinden gelinebilir.
zamanla....
Güncelliğini ve tartışma ortamını hiç kaybetmeyecek bir konu. Yıllardan beri konuşuluyor ve bir türlü çözülmüyor.
Çünkü çözerlerse rant ortadan kalkar.
İnsanların dini duygularını sömürmek ve özellikle siyasi rant uğrunu kullanmak, hem günah hem ayıptır.
Devletler milleti ve halkı için vardır. Halkın dirlik düzenlik içinde yaşaması için de bir takım kurallar konulur. Herkes bu kurallara uymakla yükümlüdür. Nasıl dinimizin gerekleri varsa, devletin bekası için de gerekleri vardır.
Türkiye otuz yıldan beri mi Müslümandır ki ortaya "türban" sorunu çıkarılmıştır birileri tarafından. Yüzlerce yıldır Müslüman'dir bu ülke.
Tahriklere kapılmadan, aklı selimle her şeyin üstesinden gelinebilir.
Tabii siyasiler olmazsa...
Paylaşım için teşekkürler Fikret hocam.
Saygıyla selamlar.
efendim,psikolojide bir kavram vardır....kabul edilmiş çaresizlik diye...çok kötü bir durumdur bu Allah hepimizi korusun inş...
bilirsiniz aslında çareyi ama,çaresizliğe öyle kilitlenmişsinizdir ki,yinede çare/sizsinizdir onu arayıp bulmaya ama ne çare... ne kötü bir haldir bilginin ve bilgisizliğin kuşattığı o bulanık ruhlar....
ben size,Kuranı adres olarak gösterdim ve hz Peyganberi örnek verdim...siz ısrarla hala benim "şuna evet mi şuna hayırmı" diye cevap vermemi bekliyorsunuz.
bu İslam sayın Tezal...biz kafamıza hoş geleni ve aklımıza her estiğini söyleyemiyoruz...kaldı ki bizler daha emekleyen bebekleriz....bir şeye evet veya hayır diyebilmek için,o konu üzerinde bütün dillerde ve çevirilerde o konuyu araştırmak ve ulemanın verdiği fetvayı anlamak ve kavramak lazımdır.... zerre i katre bir yanlış bilgi insanı İmandan eder Allah muhafaza....İslam demokrasi ve siyasetin çatıştığı bir meydan değildir efendim,bilakis demokrasi ve siayasetin var olduğu bir alemdir İslam...
siz bunları birbririnden koparırsanız eğer işte felaket an be an çalar böyle kapınızı ve bölünür parça parça kaybedersiniz kimliğinizi...
bende açıkcası sizin Doğu takıntınızı anlayamadım bir türlü...ülkemizde böyle bir anafor var bildiğiniz ve bildiğimiz gibi........fakat siz neden bu zihniyetin kulpundan kopmamakta bu kadar ısrarcısınız sayın Tezal...İslam ve hakiki hiç bir mümin hiç bir şiddet ve cezayı asla desteklemez. bu işte, bir cevap değilmidir....bırakın insan,hayvana dahi haksızlığı hoş görmez benim dinim....adalet sahibidir benim Rabbim ve sevgili Peygamberim...
sizin bahsettiğiniz o yerlerden ziyade şöyle bir Afrikaya uzandığımız vakit,oralarda ne dehşet cezalarla karşılaştığımızı görünce,bahsettiğiniz o ceza havada buhar olarak kalıyor...
yani ilginç yani....sanırım bende büyük bir anlama sorunu var....ama insanlıkta da derin bir algılama sorunu var ne yazık....bu çok daha kötü bir durum...anlamsızlıkta bir anlamdır....algılayayamak o çok ayrı bir anafor...
ne diyyim başka....
Fikret TEZEL
Mehtap Yıldız
ayrıca sizn dediğniz o ifade dikkatinizi çekerim,müşriklere,ithafen söyylenmiştir....
sayın Tezal çok tehlikeli oynuyorsunuz farkındamısınız.....yani Müslüman olmayan bir insan bağıra bağıra bu ifadeyi kullanır ama Müslüman....Allah korusun....
1- De ki: Ey kâfirler.
2- Ben sizin taptıklarınıza tapmam.
3- Siz de benim taptığıma tapmazsınız.
4- Ben sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
5- Sizler de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
6- Sizin dininiz size, benim dinim bana.
Allah muhafaza....inandık iman ettik elhamdulillah.....yanlış yapıyosunuz....çok hemde....
Sayın Dallı ; size daha önce sorduğum, Doğu ülkelerindeki saçının teli görünen ya da pantolon giyen kadınların ve saldırıya uğrayan kadınların cezalandırılması hakkındaki fikrinizin cevabını halâ bekliyorum.
Lütfen açıkça söyler misiniz ; kınıyor musunuz, destekliyor musunuz ?
Fikret TEZAL tarafından 4/15/2010 4:07:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
taklitçilik....
ne İslam Dini bunu kabul ede,r ve ne de her hangi hakiki bir Müslüman....çıkın artık kabuğunuzdan ve kırın artık şu illet çağın tabularını bir bir...
soluklanın İslamın melteminde az bir anda olsa...ne Avrupa ne asya dünya var önünüzde koca bir dünya....
görmüyorsunuz bir türlü ve oysa durmadan sizde dönüyorsunuz aynı hızla....İslam sabitttir...yok öyle ordan çalmak burdan almak şöyle yamamak...
benim medeniyetimi taklid eden Avrupa da kimmiş ki ben onun yenilik denilen kirlilğine bulanayım....
ayrıca benim BAŞÖRTÜME türban diyemezsiniz siz.....ikisi çok ayrı çünkü....
Türban farsça bir kelimedir ve bağlama şekli tümüyle Ayette belirtilenden çok farkılıdır ve Kenan evrenin ülkemize kazandırdığı bir "modern"olarak adlandırılan baş bağlama şeklidir...82 anayasaı gibi bunuda kökünden yok etmek lazım artık ve hatatta belki yasaklamak........ biz şekilciliği de kabul etmiyoruz.... lamı cimi yok bunun yani.....hepsi bu....
Bu konu üzerinde açık oturum yapsak, sanırım yine hiç bir sonuç alınmadan oturum kapanırdı...Konu o kadar ince çizgi üzerinde ki...
Bir başörtüsü ile başını örtmek var, bir de türban...İkisinin arasında o kadar çok fark var ki...Hepimizin annesi, anneannesi, teyzesi, halası vs doğduğumuzdan beri başını örter.Bunlardan biri de benim annem...Eşarp ile başını örter.Askeriye gazinosuna da girer, her yere de girer...Bu güne kadar kimse bir şey demedi...Türban da amaç farklı mı acaba??? Onun için mi bu kadar tepki?
Sevgi ve saygı ile
’En doğrusu ne Doğu ne Batı ! Bize kendimize özgü bir düzen yakışır. Batı’dan alacağımız özgürlük örneğini, Doğu’dan aldığımız dine uygulayıp, kendimize yakışır bir düzen kuralım ’ demeye var mısınız ?
Bence hicte kendinize yakisir olmaz batidan al dogudan al taklitcilik degilmidir bu dediginiz...Oysa ki bizim kulturumuz batidan daha zengin KI tum kutsal dinler dogudan gelir/ aMa cehalet var once bu cehaleti nasil yok edebiliriz deyin...
KI cahillik gecicidir eseklik baki bu esekligi nasil giderebiliriz deyin....
EGITIM SART
YENI ZELANDA DAN SELAMLAR...
Son sınavda türbanın içindeki peruğa da müdahale eden sınav yetkilisi bu konunun yeniden gündeme gelmesine , yeni mağdurların ve mağduriyet kazançlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bura da kendimi gülmekten alamadim.
Millet aya cikiyor bizimkiler basörtüsü ve perukla ugrasiyor.Hem de müslüman ülke, inanilmaz.
Ciplak olsan herkes razi ve memnun örtü olunca olmuyor olay oluyor.
Gerci örtüyü de cesit cesit sekilde takmak da biz de görülmüs.
Basta örtü on karis makyaj yirtmaclar mümkün oldugunca göz önünde ve örtü bu ne hikaye ki.
Sasirmis bir toplum acikcasi.
Batı demokrasilerinde bu özgürlükler çoktan kazanılmış. Değişik inançlara mensup kişiler, dilediği kıyafetleri de giyerek okullarına gidebiliyor, ibadetlerini de serbestçe edebiliyorlar.
Cünkü insan haklarina saygi ve medeniyet var.
Kimse kimseyi süzmüyor kimse kimseye neden bunu yaptin demiyor birine zarar vermedikce.
Birinin hakkina zarar verdigin an devlet önünde kale gibi duruyor asamazsin.
Evet arkadaşlar ; sizin istediğiniz hangi özgürlük ? Batı’da yaşanan mı yoksa Doğu’daki mi ?
Benliginize bağlı kalin ama, gelismis uluslar icin gerekli olan seyleri Bati dan almasini bilin....(Atatürk)
Bundan öte söz olmaz galiba.
Ancak bir de sunu ekleyebilirim Batidan gerekli olani degil de batililarca yasamayi örnek alan bir kesim de var ülkemizde.
Ve dogulasmak bir geri adim atis olur acikcasi bu cagda.
Güzeldi yaziniz yüreginize saglik
Sonsuz saygimla.
Beni tanıyanlar bilirler, belli konularda ki yazılara görüş bildirmem. Düşüncem bana aittir ve kimse ile ortak bir payda da buluşma zorunluluğum yoktur. Kimsenin de benimle buluşma zorunluluğu yoktur. Yine aynı şeyi yapacağım ve yazınızın içeriği hakkında görüş bildirmeyeceğim. İzin verirseniz yazı başlığınızla ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum.
HANGİ ÖZGÜRLÜK?
Ne isterdim biliyor musunuz? Çok değil, şöyle 15 günlüğüne Kurtuluş Savaşının yapılmadığı, ülkenin parçalandığı, bölündüğü günler yaşayalım. ÖZGÜR değil tam tersi ESİR olduğumuz günler yaşayalım. Belki o zaman Toplum olarak yaptığımız pek çok tartışmanın, yaşadığımız sürtüşmelerin, inatlaşmaların nasıl birer ŞIMARIKLIK neticesi olduğunu anlayabiliriz.
Hani Neyzen'in muhteşem şiirini anımsayalım..!!!!
Saygılarımla.
ÖZGÜRLÜK, başkalarının özgürlüğünü kısıtlamadan hareket edebilmektir.
toplumsal özgürlüğün temeli de kişisel özgürlüktür.
bir başkasının özgürlünü kısıtlamadığımız sürece özgürlük kutsal bir olgudur. yaşanılası kutsanası..
KINIYORUM HER TÜRLÜSÜNDEN BASKIYI
ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE DAHİ PARANGALAR TAKAN BÜYÜKLER FİZİKSEL ÖZGÜRLÜĞÜNE GÖZ YUMAR MI DEĞERLİ VATANDAŞ..
SAHİ NEDEN KORKUYORSUNUZ VEKİLLER ? AMA DURUN BİR DAKİKA HAKLISINIZ BİLİNMEYEN KORKUTUR İNSANOĞLUNU.
BİLMİYORSUNUZ ÖZGÜR OLMANIN TADINI, AYRICALIĞINI.
SİZDE OLMAYANI NASIL VERECEKSİNİZ SİZİ POST KOLTUKLARA OTURTANLARA SİZDE HAKLISINIZ. BİLMİYORSUNUZ. BİLMEMEK AYIP DEĞİL ÖĞRENMEMEK AYIP. ÖĞRENİN LÜTFEN..
VE İLK DERS ŞU ŞİİRİ OKUYUN
Ey Özgürlük!
Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar kar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş, kan, kağıt veya kül
Yazarım adını
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
Ormanlara ve çöle
Yuvalara çiğdeme
Çın çın çocuk sesime
Yazarım adını
En güzel gecelere
Günlerin ak ekmeğine
Nişanlı mevsimlere
Yazarım adını
Gök kırpıntılarıma
Güneş küfü havuza
Ay dirisi göllere
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölge değirmenine
Yazarım adını
Fecrin her soluğuna
Denize vapurlara
Azgın dağın üstüne
Yazarım adını
Bulutun yosununa
Kasırganın terine
Tatsız kaba yağmura
Yazarım adını
Parlayan şekillere
Renklerin çanlarına
Fizik gerçek üstüne
Yazarım adını
Uyanmış patikaya
Serilip giden yola
Hınca hınç meydanlara
Yazarım adını
Yanan lamba üstüne
Sönen lamba üstüne
Birleşmiş evlerime
Yazarım adını
İki parça meyveye
Odama ve aynaya
Boş kabuk yatağıma
Yazarım adını
Obur köpekçiğime
Dimdik kulaklarına
Acemi pençesine
Yazarım adını
Kapımın eşiğine
Kabıma, kacağıma
İçimdeki aleve
Yazarım adını
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Sükutun ötesine
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime
Sönmüş fenerlerime
Derdimin duvarına
Yazarım adını
Arzu duymaz yokluğa
Çırçıplak yalnızlığa
Ölüm basamağına
Yazarım adını
Geri gelen sağlığa
Kaybolan tehlikeye
Hatırasız ümide
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum
Seni haykırmaya
[Paul Eluard]
Eda.İlyada tarafından 4/15/2010 10:26:28 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eda.İlyada tarafından 4/15/2010 10:28:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
"Hangisi?" diye, yukarıda sorduğunuz soruya, tercih olarak şunları yazacaktım:
"-’En doğrusu ne Doğu ne Batı ! Bize kendimize özgü bir düzen yakışır. Batı’dan alacağımız özgürlük örneğini, Doğu’dan aldığımız dine uygulayıp, kendimize yakışır bir düzen kuralım ’ demeye var mısınız ?"
Siz zaten konunun varmaz istediği öze doğru bir şekilde cevap vermişsiniz benim adıma da.
Paylaşım için teşekkürler.
yüreğine ve kalemine sağlık dost yürek, başka amaçlar peşinde olan, mustafa kemal cumhuriyetinin önemini idrak edemeyen sahip olduğu değerleri hain ideolojilere alet olarak yıpratıp yok etmeye yönelik aptalca davranışlara yönelen düşüncesiz insanlara umarım iyi bir uyarı olur.
saygı ve selam ile...