Bir Adam
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karanlık bir düş sokağındayım. Bir patırtı çıkmış az evvel, birini yerden kaldırmaya çalışırken öbürü haksızlık ettiğim düşüncesiyle yüzüme küskün bakıyor. Yara almış belli ki o da. Düşeni kaldırıp toparladıktan sonra, küserek uzaklaşanın peşine düşüyorum.
Sahilde ilerliyor sırtını görebiliyorum yüzü yok. Arada ellerini yüzüne götürüyor. Ağladığı hissine kapılıyorum. Üzüntüm daha da artıyor. Yavaşça yürüdüğü halde arkasından koşsam da bir türlü yakalayamıyorum. Deniz durgun. Gemiler yollarını kaybetmişler aydınlık zamanlarda. Hepsi birden güneye mi gittiler, dinlenmeye. Ses yok, çıtırtı yok, dünya susmuş diyeceğim neredeyse. Güneş yok, ay yok. Vakitsiz bir vakitte yürüyoruz sahil yolunu. Ben yetişemiyorum, O kaybolamıyor gözlerimden. Etrafta bir Allahın kulu yok.
Bir ara sesleniyorum, “bekler misin beni” diyerek. Duruyor, tam yüzünü dönecekken bana, vazgeçiyor. Dur diye işaret ediyor, geriye doğru uzattığı sol eliyle. Gözleriyle küskün konuşan adam, elleriyle gelme yakına diyordu şimdide. Hiç sesini işitmediğim bir adamla konuşuyordum işte.
Adımlarımı yavaşlatıyorum. Ama yürümeye devamla. Ürkmemesi gereken bir ceylan duruyor, sanki gözlerimin önünde. Geldiğimi hissettiği halde engel olmuyordu bu defa. Elleri yüzünde, yüzünü saklıyor önce. “Ne istiyorsun” diyor. “Biraz önce olanlardan sonra ne değişti de geldin peşimden.” “Biraz önce olanlarla ilgim yok” diyorum. “Hayır” diyor “sen tarafsın ve üstelik karşı taraftasın”. “Hayır” diyorum. “Taraf değilim. Yanılıyorsun. Sadece kavga sevmem. Düşeni görünce kaldırırım. Onu kaldırdım, şimdi senin yaralarına bakalım haydi gel.”
Sahil yolundayız. Ayaklarımızı denize doğru uzatıp otuyoruz, duvarın üzerine. Yüzünde yaralar. Gömleğimin koluyla siliyorum kırmızısı siyah görünen kaşından akan kanı. Birazda dudağının kenarında kalmış. Elleri yaralanmış asıl. Asla tamir edilemeyecek bir de kalp yarası varmış. Üst üste gelmiş her şey bir anda demek. “Geçecek” diyorum “sakin ol”. “Sakinim ben” diyor, kızgınlıkla.
Olanı biteni anlatmaya başladığında, bir ara gözlerine dalıyor gözlerim. Bir anda bakışlarımdaki hayranlığı fark ediyor. O ne gördü bilmiyorum ama hayatımda gördüğüm en güzel gözler ve gülüşler yüzünde saklı kalmıştı meğer. İstemeden oldu yemin ederim ama söyleyiverdim “ne güzelsin ve ne güzel gülümsüyorsun” diye. Şaşırdı… Neden olduğunu bilmiyorum ama bir türlü söylediğime inanamadı. O hala kendini mahallenin afacan çocuğu sanıyordu belki de. Işıl ışıl siyah gözleri, gözlerime değdiğinde bir yıldırım yol buluyordu, öldürdüğüm kalbime. Anlamıyordu ne gördüğümü. Tertemiz bir gönül okunuyordu gözlerinden. Tüm öfkesine rağmen.
Sert duruşunun arkasında saklanan, kaybetmekten korkan, bu sebeple hiç almamayı tercih eden, bir gönül vardı tam karşımda. “Kim ne söylerse söylesin, ben beni bilirim” düşüncesinde, bir umursamazlık takınsa da umurunda olduğundan emin olduğum bir duruşla. Yüzünde karışık ifadeler vardı. Bir yanda küskünlük, bir yanda acı, bir yanda kal diyen bir bakış bir yanda gideceksin nasılsa diyen bir dudak kıvırış. Gülümsedim. Gitmemem için bana hoş geldin demelisin önce diyerek baktım. Elinin üzerindeki yarayı temizlerken tutuverdi elimi sıcacık ama tüm sevgisiyle ve kalan tüm gücüyle.
Gözlerimi ona vermek istedim, o anın hediyesi olsun diyerek. Hiç değilse bir defacık birkaç dakikalığına benim görebildiğimi görebilsin diye. Yazık ki hiç göremeyecekti. Yarasına dokunmadan parmaklarımla öptüm esmer yüzünü. Sarılmak isterdim doya doya, gözlerinde bir damla saklıydı sanki. Tam söyleyecekken sevgimi, bir sendelemeyle uyanıverdim düşümden.
Bir kömür karası parlak saçları kaldı aklımda ve birde dünya güzeli gözleriyle gülümseyen hiç tanımadığım bir yüz.
Ah deniz… senin parmağın var yine bu rüyamda da. Yine yüzüme sıçramış beni de uykumdan sıçratan sen olmuşsundur eminim.
Aynalar… Hep baktığımızda kendimizi gördüğümüzü zan ettiğimiz, suretlerimize hayranlığımız. Suretlerimiz… Ne onlar biziz, ne de biz onlarda gizliyiz. Asıl yüzümüz bize bakan, baktığında gördüğünü anlatabilen başka gözlerdeyiz. Aslımız onlarda gizli kaldı, biz onlardaki hallerimizden habersiziz.
YORUMLAR
Yedi cihan dolaşır insan ben gibi, görmesi gerekenleri görmeden döner yolculuğundan, deniz aşırı hayatlardan...Yediği bütün denizler boşuna mıdır? Günlerce susuz kalmalar, dalgaların hoyratça patakladığı bir demir yığınında...Bu yığın bizide mi kaskatı etmiş bir taş ağırlığında...Hani atsan sulara, inse o güzelim derinliklerin başka alemlerine hiçbir şey görmez, ama'dır dünyanın en güzel yerinde! Daha birçoğu oraya düşememiştir, fakat ona sunulmuştur bütün bu hak etmedikleri...Bu hayal nasıl bir hayaldir ki, bu hayali gerçekleştirecek ortam, yer, zaman, mekan ben biçare ademoğluna sunulduğu halde bu rüyadaki gibi gezemedim yürekleri...Yaşam öğretilmedi ki diyeceğim ama yersiz bu tip hayıflanmalar, giden gitmiştir, geçen geçmiştir, kaybedilenler bitmiştir; geleceğe dair bu biçareliğin yuva yaptığı kuş kadar akılda ket vurulacak çöp tenekesine atılacak neler neler var, var farkına diyorum etimi, beynimi dişleyerek, acı çekerek anlatmak istiyorum aklıma ve ruhuma... Evreni Yaradan yarattı ama diğer yandan insanoğlunun fıtratına kattı galiba...
Allah'a emanet olunuz...
hidayet dal tarafından 11/27/2007 9:39:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
hidayet dal tarafından 12/1/2007 12:13:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Suretlerimiz… Ne onlar biziz, ne de biz onlarda gizliyiz. Asıl yüzümüz bize bakan, baktığında gördüğünü anlatabilen başka gözlerdeyiz. Aslımız onlarda gizli kaldı, biz onlardaki hallerimizden habersiziz.
tebrikler!
ben sizin kariniz olmayı zevk bellerim!
zihniniz açık, yüreğiniz cesur, kaleminiz kırılmaz olsun!
O ne gördü bilmiyorum ama hayatımda gördüğüm en güzel gözler ve gülüşler yüzünde saklı kalmıştı meğer. İstemeden oldu yemin ederim ama söyleyiverdim “ne güzelsin ve ne güzel gülümsüyorsun” diye. Şaşırdı… Neden olduğunu bilmiyorum ama bir türlü söylediğime inanamadı.
güzel
içten
yüreğinin derinliklerindeki gizil duyguları çıkarmışın derinden
bir de keşke
silmeseydin yazdıklarını
sevgiler