- 1325 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
değer yaratan yenilik(= inovasyon) ve ülkemizdeki durumu
GİRİŞ
Alaeddin Şenel, ekonomik toplumsal düşünsel yapıların etkileşimini incelediği ilkel topluluktan uygar topluma adlı eserinde, her çağın düşünsel kurumlarının o çağın düşün biçimi yoluyla türetildiğini ifade eder.
Toplum biçimi= geçim biçimi+ yaşam biçimi+ düşün biçimi olarak gösterilebilir.
Üretim öncesi dönemin geçim biçimi “toplayıcılık avcılık” yaşam biçimi “eşitlikçi ilkel yaşam biçimi”dir. Düşün biçimiyse “sihirsel düşünüş”tür. Bu dönemin toplum biçimi ilkel topluluktur. Üretimin bilinmediği ilkel topluluktan sonra, bir üretim toplumu olan uygar toplum biçimiyle karşılaşırız. Uygar toplum dönemi de dayandığı geçim biçimine göre ikiye ayrılır. Geçim biçimi tarıma dayanan “eşitsizlikçi uygar biçimi”ne sahip olan ve düşün biçimi “dinsel düşünüş” olan toplumun, geçim biçimi sanayiye dayanan “eşitlikçi uygar yaşam biçimi”ne sahip olan ve düşün biçimi de “bilimsel düşünüş” olan bir toplum izler. ( A. Şenel, 1982)
Toplumsal, kültürel ve idari ortamlarda yeni yöntemlerin kullanılmaya başlaması anlamına gelen Latince “innovatus”tan türemiş inovasyon kavramını düşün biçimi bilimsel düşünüş olan ileri sanayi toplumlarında belirginlik ve anlam kazandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Bugün ulusal inovasyon sistemlerini oturtmuş olan toplumların üretim ilişkileri dönüşümünü tarımsal formasyondan ileri sanayi formasyonuna doğru evrimleştirmiş olmaları tesadüf olmasa gerek. Ülkemizin kapitalizme sancılı eklemlenme süreci ve bu iktisadi mekanizmayı kurumsallaştıracak sınıfsal ve kurumsal altyapı yetersizliği bugün inovatif atılımların tabana yayılamamasının başında gelmektedir.
Türkiye’yi inovasyon sisteminin yerleşimi ve gelişimi açısından eksik ya da yetersiz kılan sebeplere geçmeden önce, inovasyon kavramının tanımını ve onu çoğunlukla kendisiyle karıştıran benzer ıstılahlardan ayıran temel farklılıkları biraz açımlayalım.
Bir yöneticinin düşebileceği en büyük tuzaklardan biri inovasyon ile yeniliğin (novelty) birbiriyle karıştırılmasıdır. İnovasyon yenilikten farklı olarak değer yaratır ( Peter F. Drucker)
Dolayısıyla her değişikliğin, farklılığın, yeniliğin inovasyon olarak adlandırılamayacağı görülüyor. Bilginin ekonomik ve toplumsal faydaya dönüşüp dönüşmediği de inovasyonun sınırlarını tespit edebilmemiz için gerekli hale geliyor.
İnovasyon bir firmanın ürünlerinde, hizmetlerinde, üretim dağıtım yöntemlerinde, iş yapış yöntemlerinde, tasarım yöntemlerinde yapılabilir. Bunlar da sırasıyla “ürün inovasyonu”, “hizmet inovasyonu”, “süreç inovasyonu”, “organizasyonel inovasyon”, ve “pazarlama inovasyonu” olarak adlandırılır. (Şirin Elçi, 2006). Ayrıca inovasyonun yalnızca ürün oluşumu aşamasıyla sınırlı olmadığını belirtelim. Kısaca inovasyon yeniliğin kendisinden çok bu yeniliğin ortaya çıkardığı değer oluşuma bağlı ekonomik ve toplumsal bir sistemin karşılığıdır.
II. Bölüm
Karl Marks ve F. Engels’in ileri sanayi toplumlarının yerini sosyalizme ve komünizme dayalı bir topluma bırakacakları kehaneti şimdilik tutmamış görünüyor. Ancak şurası bir gerçek ki 21. Yüzyıl ekonomisi hızla bilişim teknoloji dayanaklı bir inovasyon ekonomisine dönüşüyor. Nitelikli işgücü, bu işgücü için yüksek getiriler vadeden iş olanakları, yeni fikirlerin üretilmesi ve yayılmasına olanak sağlayan ortam, devlet desteği gibi unsurlar bu dönüşüme hızlı ve etkin bir işlerlik kazandırıyor.
Devletlerin ve bu devletlerin var olma unsuru olan milletlerin refahı ülke gelişmişlik göstergeleri açısından son derece önem arz ediyor. İnovasyonun ülke refahı ve Gayri Safi Milli Hasıla rasyoları üzerindeki olağanüstü etkisi, bu kavramı herkes için biraz daha sihirli hale getiriyor. O halde ülkeler açısından bu kadar önemli olan inovasyonun gelişiminin hangi koşullara bağlı olarak gerçekleştiğini saptamak,bir ülkenin inovasyon açısından niçin ileri veya geri olduğunu ortaya koyacaktır.bu sebeple ülkemiz de inovasyon sisteminin olup olmadığını tartışmadan önce,inovasyonun hangi şartlarda sistematik bir bütünlük içerisinde yerleşik hale geldiğini düşünmemiz gerekiyor.
III BÖLÜM
Ulusal inovasyon sistemini kuran aktörleri belirlemekle ve bu aktörler arasında işleyen ağyapıyı analiz etmekle devam edebiliriz. Ulusal inovasyon sisteminin ana aktörleri;
Politikaları yapan ve uygulayan hükümetler
Tüm sektörel firmalar
Devlet ile firmalar, üniversiteler ve araştırma kurumları arasında köprü görevi yapan kuruluşlar
Üniversiteler
Araştırma kurumları
Patent ofisleri ve ortak araştırma merkezleri,teknoloji transfer birimleri
Kamu ve özel sektör kuruluşları.(Cemil Arıkan)
Yukarıda sayılan aktörler arasındaki bağlar etkileşim ve ilişkiler ne kadar sıkı, koordineli ve nitelikliyse inovasyon hizmetleri de o derece hızlı ve başarılı gerçekleşir. Özellikle Şirin Elçi’nin de üçlü sarmal olarak ifade ettiği devlet-firmalar-yüksek öğretim ve araştırma kurumları arasındaki teknik döngüsel ilişki çok önemlidir. Çünkü bu sarmal sayesinde, yüksek öğretim kurumları özel sektörün ihtiyaçları doğrultusunda insan gücü yetiştirip, Ar-ge faaliyetlerini özel sektörle işbirliği halinde yürüterek araştırma sonuçlarını ticari bir meta haline getirirler. Devlet ve kamu kuruluşları; özel sektör- üniversite iş birliğine olanak sağlayan inovasyona dayalı yeni şirketlerin kurulmasını teşvik eden bir rol üstlenir. Devletin görevi bunlarla sınırlı değildir kuşkusuz. Sağlıklı bir İnovasyon sistemi için çok gerekli olan siyasi ve iktisadi istikrarın önemi ihmal edilmemelidir. İnovasyon için gerekli olan formül (sermaye +nitelikli işgücü+yaratıcı müteşebbis), kendisi için en uygun ortamı seçecektir. Nasıl bir bitki kendi yetişimi için yeterli nemi, sıcağı, uygun toprağı, sulamayı bulamadığı koşullar altında yeşeremiyorsa, inovasyon da kendisi için optimal koşullarda ancak neşvü nema bulabilecektir.
Ülkelerin; coğrafik, demografik ya da ekonomik yapısal farklılıklara göre çeşitlilik gösterebileceğini de hesaba katarak, benzer ülke deneyimlerinden yola çıkıp evrensel genel-geçer kaideleri belirleyebiliriz.
Bunun için;
tekelleşmeye fırsat vermeyen yüksek rekabet gücü,
makroekonomik göstergelerde ki pozitif tablo,
okur-yazar oranının toplumun hemen hemen tamamına yayılması
yüksek öğrenim oranının yüksekliği,
bilgiye erişim kolaylığı
telekominikasyon ağının yaygınlığı
sınai ve fikri mülkiyet hakları ve bu hakların güvence altına alınması
siyasi iradenin pozitif yaklaşımlar yerine kalıcı ve uzun vadeli perspektifler getirmesi
bürokratik işleyişin pratik ve usandırmayacak kadar kısa olması
fırsat eşitliği
yenilikçiliği, rekabeti doğuracak ve kişilerin kendi yeteneklerinin farkına varmasını sağlayacak eğitim sistemi ve
en önemlisi tüm bunların önemli olduğu inancını taşıyan bir ortak payda kitlesi oluşturulmalıdır.
Sayılan koşulların öneminin yanında, özellikle 1929 ekonomik buhranı ile birlikte kızışan ekonomik sistem tartışması da önemlidir. Piyasanın kendi kendisini düzenleyen “ görünmez eli”nin artık tutmadığı ortadadır. Acaba teknoloji temelli etkin bir inovasyon sistemi için gereken iktisadi ekol hangisidir?
Günümüzde teknolojinin ele alınmasında temel olarak iki farklı yöntem bulunmaktadır.
Geleneksel neo-klasik teoride tam rekabetçi piyasalarda homojen firmaların teknolojilerini dışsal olarak kolayca elde edebileceği varsayılıyordu. Neo-schumpeterian yaklaşım ise orthodox yaklaşımın aksine, teknolojinin kolayca elde edilemeyen maliyetli bir girdi olduğunu düşünür. Sadece lisans anlaşması yapmak, sadece cihaz ithal etmek teknolojiye sahip olmak anlamına gelmez. Teknoloji kümülatif olarak bir birikim sürecinin sonucunda elde edilir. Kişiye,kuruma, ülkeye özeldir.(E.Aslanoğl;,2001)
Schumpeterian teknoloji yaklaşımlı karma ekonomiler inovasyon açısından dahaileridedir diyebiliriz.
IV. BÖLÜM
İnovasyonun kavramsal ve işleyişsel çerçevesini çizmeye çalıştıktan sonra, ülkemizin bu fotoğrafın neresinde konumlandığına geçebiliriz. İnovasyon ve inovasyon politikalarının Avrupa ile hemen hemen aynı dönemlerde konuşulmaya başlanmasın rağmen, ülkemizin inovasyon performanısının AB ülkeleri bir yana Doğu Asya ülkelerinden bile geride olması manidardır. Bunun nedenlerinin başında inovasyon konusunda ilgili tüm kesimlerde; firmalar, hükümetler, politikacılar, üniversiteler, en geniş ifadesiyle toplumda yeterli düzeyde farkındalığın olmaması geliyor. İnovasyonun doğrudan bilim ve teknoloji ve Ar-genin bir sonucu olarak görülmesi, devlet desteklerinin buna göre uygulanıyor olması ve inovasyonun diğer ilgili politika alanlarından soyutlanmış olması da inovasyon performanısını düşüren önemli etkenlerdendir. ( Şirin Elçi, 2006) Ayrıca;
ülkemizin bir türlü demokratik yasal ve idari kurumsallaşmayı tamamlayamamış olması,
hala tarımsal çözülmeyi bilişim yönünde gerçekleştirememesi,
başta enflasyon olmak üzere doğrudan yabancı yatırımı çekecek ekonomik iyileşmeyi sağlayamaması,
siyasal partiler üstü uzun vadeli planlamalar getirememesi,
sınai ve fikri mülkiyet haklarını teşvik ve güvence konusunda yetersiz kalınması,
GSMH içindeki Ar-ge, Ar-ge içindeki özel sektör harcamalarının yetersizliği,
üniversite-devlet-firma sarmalının koordinasyon eksikliği gibi bir çok sebep sayabiliriz.
Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Türkiye’nin inovasyon politikalarına ilişkin dökümanlarda ulusal inovasyon sisteminin başlıca eksiklikleri şöyle sıralanmıştır. ( European Commission; 2002)
İnovasyon politikasının bilim ve teknoloji politikası altında ele alınması ve sanayi, eğitim ve çevre gibi diğer ilgili politikalarla yeterli entegrasyonun sağlanamaması
İnovasyonun önemi konusunda farkındalık eksikliği
İş ve yatırım ortamının inovasyonu destekler nitelikte olmaması
Yasal düzenleme yetersizliği
Firma- üniversite- araştırma kurumları arasındaki işbirliği eksikliği
İnovasyon için danışmanlık ve eğitim yetersizliği
Bölgesel farklılıklara ve sektörel ihtiyaçlara göre şekillenmiş destek mekanzima yetersizliği.
V.BÖLÜM
Türkiyenin ulusal bir inovasyon sistemi kurmaya yönelik politikaları,1963 yılında TÜBİTAK’ın kurulması ve aynı yıl uygulamaya konulan birinci beş yıllık kalkınma planıyla başlar. İkinci ve üçüncü beş yıllık kalkınma planları ve daha sonra 1996-2000 yılları arasında Ulusalİinovasyon Sisteminin kurulması ile devam etmiştir. Aynı zamanda bu amaca yönelik olarak 1993-2003 yılları arasında Türk Bilim Ve Atılım Projesi hayata geçirilmiştir.
1997de bilim, teknoloji ve inovasyon konularında üst düzey koordinasyon birimi olan BTYK kurulmuştur ve BTYK’nın 2002 yılında aldığı kararlar doğrultusunda, sonraki yirmi yılın bilim ve teknoloji politikalarını şekillendirmek için ilgili tüm aktörlerin katılımıyla TÜBİTAK’ın koordinatörlüğünde Vizyon 2020 projesi başlatılmıştır. Ayrıca 2005 yılında devlet tarafından Ar-geye ayrılan bütçe artırılmıştır.
SONUÇ:
Ülkemizin uzun bir süredir en önemli sorunu olan işsizlik göz önüne alındığında, inovasyonun istihdam ve değer yaratıcı etkisi daha bir önem kazanmaktadır. Burada şunu unutmamak gerekir ki, çok önemli bir işlev görmesine rağmen devletin siyasi, iktisadi, kültürel düzenlemeleri toplumsal altyapısı olmadığı ve yatırımcıların iştahını yeterince kabartamadığı sürece anlamsız olacaktır.
İnovasyonun en önemli unsuru ve eğitimin temel taşıyıcısı olan üniversiteler bunun için en kritik kurumlardır.
Üniversitelerin ülke için önemini üç açıdan ele alabiriz;
1. Bireysel fayda ( kişilerin kendi benlik arayışlarının sonucu olarak ve çoğu zaman entelektüel arayışlarına cevap olacak şekilde)
2. Toplumsal fayda (ülke insanının temel gereksinimlerini karşılayacak mesleki beceri)
3. Sistemsel fayda (siyasal, bürokratik ve sitemin teknik işleyişini gerçekleştirecek insan gücü).
Benim bu üçlü tasnifime göre en önemli basamak bireysel faydadır. Zira mutluluk; insanın sevdiği işte doya doya çalışması, sevdiği insanla doya doya sevişmesi (Çetin Altan, 1967) anlamına geliyorsa eğer herkesin en azından doya doya çalışabileceği bir işe kavuşması her bireyin en doğal hakkıdır. Bu sayede kendisine yabancılaşmamış, eğilim ve yeteneklerine uygun iş imkânlarına kavuşmuş olan “mutlu” bireylerin daha fazla inovatif fikirler doğuracağından hiçbir şüphem yok.
KAYNAKÇA
Altan, Çetin; Tanrıça Kadınlar
Arıkan, Cemil; Açık İnovasyon Röportajlar
Aslanoğlu, Erhan; Ulusal Yenilenme Sistemleri Çerçevesinde Türkiye’de Teknoloji Politikaları
Drucker, Peter F.; Gelecek İçin Yönetim
Elçi, Şirin; "İnovasyon: Kalkınmanın ve Rekabetin Anahtarı"
Elçi, Şirin ve Karataylı, İhsan; İnovasyon Rehberi
Şenel Alaeddin; İlkel Toplumlardan Uygar Toplumlara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.