Devrim Çocuğum...Sevdiğim...
ı.
Hayat, “biz”dik...
Ayrı yerlerde aynı “düş”ün izini sürdük.
İnandıklarımıza sarıldık sımsıkı. Uğruna ölümlere gidip, ölümlerden döndük... Bir süre bize katılıp aynı yolu yürüyenler oldu yanımızda. Sonra bir gün baktık ki, bıraktığımız yerde değillerdi artık... Aradığımızda yanımızda da olmadılar...
Hayat da buydu işte: Sesine ses verilmesini beklemek.... Sesine ses verildiğinde farklılaşan tınıları gözetlemek... Sonunda sesine kattığın sesi de yitirmek. Uçurum başlarına gidip, bağırmak çığlık çığlığa... Yankısını dinlemekten ibaretti kendi sesinin...
Attığın her adımın bir bedeli vardı ve adımı attığında, bu bedeli de kabullenmiştin zaten...
İsteğimiz, “dünya daha güzel olsun”dan ibaretti. Birlikte yürürken yolu, el ele olabilmekti... İlk tökezlemede ayrıldı eller... Sevdalar yordu bizi, yol ortasındayken dönüp baktığında ardında göremediklerin yordu... Bedeller, ihanetler, düsturlar yordu...
Dinlenelim istedik yumuşak bir yürekte... Soluklanalım... Soluklanamadık, solduk... Yürüyünce bedenimize serin sular, yine dirildik ama...
Şimdi, sararmış fotoğraflarda arıyoruz gözlerdeki beklentiyi...
Ama biliyoruz, yitirmedik kendimizi asla... Güldük sabahlara. Hâlâ iş vardı bizde...
ide- Damgalı Yazılar... ı.
YORUMLAR
-tabi ki hala iş var bizde..
küllerimiz boşuna savrulmadı..
"Bizi Çağıran Yol
Çok eğleştik
kaçak sözlerin yurtluğunda.
Biz, bir zamanlar
düşlerini ateşte deneyenler,
alışılmadık yükler
gün görmüş omuzlarımızda.
Gözü karalığımızda devinen yol
yeniden çağırıyor bizi
her moladan sonra.
Uslanıyor
coşkunun uçuk yalpası
zorlu patikalarda.
Aşkı taşıyan yol
sandığımızdan da uzun sürecek
suskun sis çanları zamanının
alacakaranlığında."
Şerif Erginbay