Güz Yağmuru
GÜZ YAĞMURU
Üç gündür yağıyor, ardı arkası kesilmeden. Yağmur da yağmur gibi olsa bari, simil simil acı bir poyrazın eşliğinde yağıyor da yağıyor. Şemsiye alsak mı almasak mı ikilemindeyiz. Böyle havalara sidikli hava diyenlere hak vermemek elde değil.
Bu havalar beni, öğrenciliğime, ortaokul öğrenciliğime götürdü. O yıllarda ilçeydi Düzce. Bir ortaokulu, bir de orman okulu vardı, ilkokulların dışında. Ortaokul ve orman okulu öğrencileri, şapka giyerdik o zamanlar. Bizim şapkalar sarı, onlarınki yeşil şeritliydi. Orman okulu yatılı ve ortaokula dayalıydı. Yatılı olduğu için elbiselerini devlet verir, hepsi bir örnek giyinirlerdi. Biz ise ne bulursak; kimi pırıl pırıl jilet gibi, kimi yamalı, çoğumuz da babamızın eskisinden bozmaları giyerdik. Yani, bizde kıyafet birliği yoktu. Bunun doğal sonucu, orman okulu öğrencilerinin çarşıya çıkışları belli olurdu. Dolayısıyla kızların gözünde onların yeri ayrıydı. Biz ise başıbozuklar olarak yalnız şapkalarımızdan belli edebilirdik öğrenci olduğumuzu. Değil kızların hiç kimsenin dikkatini çekemezdik, giysilerimizle. Şapkalarımızın üzerini özenle naylon kılıfla kaplasak bile…
Akçakoca yolunun ana caddeyle kesiştiği köşe başında bir kırtasiyeci vardı. Dükkânda yok yoktu. Tavla pulu, zarı, fermuar, düğme, iplik v.b.... Ne ararsan. Tezgâhta ayrıca beyaz bir çanta daktiloyla insanlara dilekçeler yazar, alışveriş eder, akşama kadar ayakta durur ama yüzü hiç asılmazdı, kırtasiyecinin. En çok daktiloya heveslenirdim. Ak kâğıt üzerine düzgün, siyah harflerin büyük bir intizamla sıralanışını seyretmeye doyamazdım. Sonra seçkinlerin favorisi Bayram Sineması, çoluk çocuğa hitabeden Yalçın Sineması; bir de ilk defa gördüğüm fotoğraf stüdyosu.
Karla karışık yağan yağmura, sulusepken denir bizim oralarda. Böyle bir havada fotoğraf stüdyosuna girişim. Memlekete fotoğraf göndereceğim ya. Şapkamı unuttuğum için mi çıkarmamışım, yoksa köyde geride bıraktıklarıma hava atmak için mi bilemiyorum. Büyük büyük ışıklı, ışık kadar da ısıveren lâmbaların önünde çektirdiğim resmimi halen saklıyorum. Bir tanesini köye göndermiştim. Beğenilmiş miydi acaba?
İçinde bulunduğu ortam, insanı bazen ötelere, gerilere götürüyor. Sıcacık, kaloriferli evimin penceresinden sokağı seyrederken o günleri özlemle hatırladığımı fark ettim ve bu soğuk günün anımsattıklarını paylaşmak istedim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.