- 900 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇEVLÜKLÜ YAŞAR DAYIM DEDİ Kİ
Yazımın başlığına bakıp, bu da nereden çıktı demeyin hemen. Hele bir okumaya başlayın, meselenin daha iyi anlaşılacağından eminim.
Hikâye bizim Tosya’nın Ortalıca Beldesi, Yavuz Selim Mahallesinde (Karaköy de) geçer. Karaköy’de Recep adında, tam da benimle adaş bir çiftçi yaşamaktadır. Bu çiftçinin (sözümüz meclisten dışarı) bir çift öküzü varmış. Nerde şimdiki gibi traktör? Traktörü de, taksisi de bir çift öküzü Recep Dayının.
Mevsim ilkbahar.Devrez Çayının coşkun zamanı, karlar erimiş, yağmur yağmış, coşmuştur mübarek. Tam da çeltik ekim zamanı, keşen yapılacak,tarlalar tesviye edilecek. Sabah erkenden kalkmış Recep Dayı her zaman olduğu gibi. Namazını kılmış, inmiş ahıra, yemlemiş öküzlerini. Hatçe Teyzenin :
-Çorba hazır adam,çık yukarı diye seslenmesi ile birlikte,kapıya doğru yönelmiş, kapıyı kapatacakken dönmüş öküzlerine :
-Bi güzel karınlarınızı doyurun, bu gün keşene gideceğiz diye de tembihlemiş.
Can yoldaşı,dert ortağı Hatçe Teyze ile basmışlar Tosya Tarhanasından yapılmış çorbaya kaşığı, içmişler çaylarını.
Boyunduruğa koşmuş öküzlerini,tutmuş çeltik tarlasının yolunu. Akşam güneş batmadan işi bitirmeli, bahar havası akşamları sert geçer Karaköy de.Sazâan eser Devrez Vadisi boyunca. Recep Dayı erkenden işi bitirmiş ama, öküzleri de kendisi de çamurdan tanınamaz hale gelmişler. Hayvanlar bu şekilde ahıra gitmez, hem güneş de var,Devrez’e sürüyüm de temizlensinler demiş, sürmüş boyundurukta bağlı öküzleri Devrez’in azgın sularına. Coşkun sular almış öküzlerini Recep Dayının, götürmüş argın bend bağlanan yerine sıkıştırmış. Recep Dayıda hiç telaşe yok, seslenmiş öküzlerine :
-Ey öküzler! Başınızın çaresine bakın!Çevlüklü Yaşar Dayım bana “Farah ol” dedi! diye seslenmiş ve Devrez’in kenarına oturmuş, bir de sigara yakmış,başlamış öküzlerini seyretmeye. Bu arada Çevlük Tosyanın bir köyü, büyük bir köy. Ne mi olmuş sonunda? Epey bir çabalamanın ardından öküzler kendilerini azgın sulardan kurtarmışlar, çıkmışlar kenara.
Gelelim şimdi asıl meseleye. Hangimiz imrenmedi Recep Dayıya? Helal olsun adama be, amma da ferahmış, böyle adam ihtiyarlar mı hiç diye hangimiz hayıflanmadı? Kimimiz kınadı belki ama, çoğumuz da hak verdi değil mi?
Günümüzde hayat şartları çok zor.Geçim sıkıntısı hat safhada.Çoğumuz artık akşam evimize savaştan çıkmış gibi gidiyoruz. Beden yorgunluğu değil bizi yıpratan.Gönül yorgunluğu. Gönüllerimiz yorgun,kafamız karmakarışık.Ticari hayattaki malum sıkıntılarımız, evimizdeki sıkıntılar,çoluk çocuğumuzla olan sıkıntılarımız, arkadaşlarımızla olan sıkıntılarımız, vs. v.s…….. Bunları onlarca çoğaltmak mümkün.
İyi de bize önce kendimiz lâzım değil miyiz? Biz olmadıktan sonra diğerlerinin ne önemi var? Herkesin kıyameti kendi ölümü değil mi? Neden kendimize, ama sadece kendimize gün içinde zaman ayıramıyoruz? Bırakın diğerlerini,hiç olmazsa günde bir saatimizi kendimize ayıralım,kendimizi düşünelim, kendimiz için, sadece kendimiz için yaşayalım. Bırakın diğerleri ne bencil adam desin bize.
Üç ay İbn-i Sina Hastanesi, Nöroloji servisinde, sinir krizi geçirdikten sonra yatarak tedavi gören bir arkadaşım anlatmıştı.Taburcu olurken Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Profesör Dr.Gülgün PEYMAN Hoca kendisine :
-Oğlum,dünya yansa,içinde saman çöpün bile olmasın.
Ben şahsen bu günden sonra karar verdim kendi kendime :
- Çevlüklü Yaşar Dayım bana “Farah ol” dedi!
Benim çok işime yaradı bu mesele,size de tavsiye ederim. "Farah Olun!"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.