- 1270 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Dayak Mazur Görülebilir mi?
Öncelikle yazımın başlığında sorduğum sorunun cevabını kendim vereyim, dayak elbette, hiçbir şekilde, meşru ya da mazur, yani olabilecek bir olay şeklinde gösterilemez. Basın yayında, çocuklara uygulanan şiddetten tutun da, eşine şiddet uygulayan, genelde erkekler tarafından, ara sıra da olsa bayan haberlerinden geçilmiyor. İnsan birini neden dövmek ister?
Bu istek, o anda kendine karşı çıkılması, sinirlenmek daha bir çok sebep sayılabilir. Şiddet o an için, öfkenin dışa yansıma biçimidir. Hiç bir surette, ne insana ne de hayvana, dayak atılabileceğini hoş görmediğimi söylemeliyim. Sadece insanlar sevdiklerini söylediklerini, ya da sevdiklerini zannettiklerini neden döverler, veya dövmek isterler?
Toplumlar, ailelerden, aileler de bireylerden meydana gelir. Aileleri kuran eşler, genelde karı koca, canım cicim günleri geçince, gerçek yüzlerini ortaya koyarlar.Evlenene kadar canım, gülüm, hayatımla başlayan konuşmalar, imzalar atılıp, ayaklar yere basıp, kaba tabirle, güvence sağlanınca, farklı hitap şekilleriyle devam eder.Gerçek anlamda uyumlu, sevgi dolu devam eden evliliklere, her zaman saygı ve hürmet duyarız. Burada incelediğimiz, dayak olayının neden ortaya çıkabileceği. İlk tanışma, nişanlılık, yeni evlilik günlerindeki kibarlık, sevecenlik, anlayış bir tarafa itilip, saygı sınırını aşan hitaplar, önceleri rica ile, nazikçe dile getirilen arzular, emir kipiyle muhataba ulaşınca, ilk şaşkınlık, ardından kızgınlığa yol açar.
Önceleri:
-Bir çay demler misin canım, şeklindeyken,
-Bir çay yap da içelime, dönünce,
Ya da, eksik olan ütü, ya da yetişmemiş yemek,
-Olsun, canın sağ olsun, ya da beklerim, bu arada da, haberleri izlerim, gibi hoşgörülü cevap, yerini,
-Bütün gün evdeydin, ne yaptın da ütüyü yapmadın, veya bu saatte mi aklına geldi yemek yapmak, cümleleriyle yer değiştirince, alın size kavga, ya da huzursuzluk ortamı.
Böyle ortamda olan evin küçük çocuklarına olur. Eşine öfkelenen anne, hırsını çocuktan alır.
En masum istekleri bile ona batar:
-Sus kapa çeneni, hırsımı senden alırım!
Evet hırsımızı o an, o küçücük masumu paylayarak belki aldığımızı zannederiz. Halbuki o belki bize okulda kazandığı başarıyı anlatıp, bir aferin alıp mutlu olmayı bekleyerek gelmişti.
Yüce Yaradanımız bizleri, beynimizde bir hastalık yoksa, sinirlenince, bir an dikkatimizi başka yöne çevirerek, öfke kontrolü yapabilecek şekilde yaratmış. Çok öfkelendiğimiz zaman ,içimizden sakin bir şekilde yirmiye kadar sayarsak, o an tavan yapmış olan öfkenin, yerini azalan bir sinire bıraktığını görürüz.Ağzımızdan çıkan söz, bize ait değildir. Ne pişmanlık, ne özür, onun yıktığı kalpleri onamayacaktır.
Atalarımız ne güzel söylemiş:
-Mızrak çuvala sığmaz diye. Acı söz ve dayak da, kalplerde tarifi imkansız yara ve nefrete yol açar.
Haberlerde izlediğimiz bir çok cinayetin ardından:
-Bir anlık öfkeme kapıldım, pişmanım sözleri yankılanır.
Büyüklerin hay huy, kavga gürültüleri arasında büyüyen minikler, doğrunun bu olduğunu, ana babanın, dövüşerek yaşadığını öğrenerek, ileriki hayatlarında, mutsuz insan modelleri olarak karşımıza çıkar.
-Rüzgar eken, fırtına biçer.
Armut dibine düşer.
Özlü sözleri, bunların delilidir.
Kayınvalidesinin, eşinin hırsını, kendi yavrusundan alan bir anne, sonradan pişman olsa da, geri dönüş, çocukların kalbini onarmaz.
Az önce sövdüğü, ya da dövdüğü eşine, biraz sonra canım demek, hem zor hem de yaptığını telafi etmez.
Öfkemizi kontrol etmeyi öğrenelim. Beceremiyorsak, profesyonel yardım alalım, tedavi olalım.
Mutlu ve başarılı toplumlar, evinde huzurla yaşayan, sevgi dolu hayatları olan bireylerden oluşur. Çocuklarımızı sevgiyle büyütelim, onlar bu dünyaya kendileri istedikleri için gelmediler. Maddi durumumuzun yettiği kadar çocuk sahibi olalım. Sevgisiz şiddet ortamında, çok sayıda mutsuz insan büyüteceğimize, bakabileceğimiz kadar, kişilikli, başarılı,
vatana millete yararlı, ana babasını seven sayan çocuklarımızla gurur duyalım.
Sağlam temellere oturtulan sağlam, dayanıklı yuvalar olsun bizim evlerimiz, bizlerin ve çocuklarımızın çilehaneleri değil.
YORUMLAR
DOĞRU SÖZ ANCAK TEBRİK EDİLİR SEVGİLİ HANDAN HANIM... SEVGİ SELAM VE DUALARIMI BIRAKTIM GÜZEL SAYFANIZA..KUTLARIM..
handan akbaş
Görülemez tabii ki.
Ama cok kadin da var konusmakdan alamaz kendini bir adami mecbur eden kadinlar da var buna.
Isini yapmaz ama konusmaya geldi mi birinci olan tarz da bayan da var insani cileden cikaran.
Kadin esini rezil de eder vezir de eder diye bir söz var dogrudur katildigim bir söz.
güzel bir yaziydi sevgili handan
sonsuz sevgimle
handan akbaş
Dayağın hiç bir şekilde kabul edilir bir tarafı yoktur. Gücü yeten zayıfı dövsün. Olmaz öyle şey.
Kutlarım...sevgilerimle...
handan akbaş
Rüzgar eken, fırtına biçer.
HANDAN HANIM, BANA GÖRE YAZININ ANA FİKRİ BU CÜMLE DİYE DÜŞÜNMEKTEYİM..
SEVGİ EKERSEN SEVGİ BİÇERSİN DEĞİL Mİ...ŞİDDET ZAYIFLARIN KULLAMDIĞI YÖNTEM.
KUTLARIM...
SEVGİLERİMLE...
handan akbaş
İsmet bey, yorum yazmamda, bilgisayarımda problem var,kusura bakmayın öğlenden beri yorumunuza cevap giremedim.
Evet,sözlerinize katılıyorum, dayak olayı karakterle, kişilikle ilgili.Üniversitede öğretim görevlisi bir bayan, prof eşinden dayak yediğini arakadaşına söylemiş.Yorumunuza teşekkür ederim,saygılar.
handan akbaş
İnsanlar ve Hayvanlar ikiside harket eden varlıklar...İnsanları ayıran en önmeli unsur şuurlu hareket etmeleridir...
Öyle ise kadın ve erkek ayrımı yapmadan sinirlenerek kendinden daha zayıf bulduğu bir varlığa böyle futursuzca davranış segileyen tüm şuursuz canlılara dua edelim...Belki kendilerini doğruya layık görürler...
Bütün yorumlar o kadar güzel ki, yetemeyen aciz insan bu tür davranışa girer çünkü başka bir becerisi yoktur...Kendisini böylelikle söz sahibi etmeye çalışır...Oysa başarabildiği sadece ZAYIFLIKTIR... Bütün ZAYIFLARA gelişebilmek kendisini aşabilmek, yetiştirebilmek adına duacıyız...
Bu arada bütün yorumlara katılıyorum ama özellikle Eser Hanımı ayrı bir yere oturtuyorum...Sonsuz haklılık payı var...Kadın kadın ve kadın...
Sevgilerimi gönderiyorum dost yüreğinize...
handan akbaş
Desenize yıllarca bizi "dayak cennetten çıkmadır" diye kandırmışlar Handan Hanım.
Tabiki mazur görülemez. Hele, hele aile içi ilişkilerde, ama iki taraf içinde. Zira istisna da olsa eşleri tarafından şiddete maruz kalan kocaların var olduğu bir gerçek :)
Şaka, şaka. Şakın ha! taraf tutuyormuşum bir kanıya kapılmayın. Bu işin eğitimle, öğretimle, sistemle, inançla alakası olduğunu zannetmiyorum. Tamami ile kişilik ve karekterden kaynaklandığına inanıyorum.
Tebrikler, saygılar, selamlar
Handan Hanım, öncelikle seçtiğiniz konu , örneklemeler, güzel, akıcı ve sürükleyici anlatımınız için kutlarım. Elbette ki; dayak kesinlikle tasvip edilecek bir olay değil. Ama bazı atasözleri de var ki sanki dayağı bu kaba insanlara meşru kılıyor "Dayak Cennetten Çıkmadır", "Kızını Dövmeyen Dizini Döver", "Sırtından Sopayı, Karnında Sıpayı Eksik Etmeyeceksin", "Tekdir ile Uslanmayanın Sonu Kötektir" gibi. Bu sözleri arkalarına alıyorlar. Aslında çok çirkin dayak olayı. Dayak yemiş birisi vücudundaki darp izlerine bakmaz bence içinde açtığı yaraya bakar ve bu travmada kolay kolay geçmez. Keşke insanlar hiç şiddete başvurmasa, oysa ki insanı hayvandan ayıran aklı ve tatlı dilidir. Ama maalesef dayak olayı duyuyoruz, görüyoruz ve üzülüyoruz.
Çok teşekkürler açıklayıcı, bir o kadar eğitici ve anlamlı yazınız için. Sevgilerimle...
AYSEL AKSÜMER tarafından 4/13/2010 3:03:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
handan akbaş
Mükemmel bir yazı ve mükemmel bir konu.
Dayak hangi şartta olursa olsun hoş görülemez; görülmemeli. Bana göre kişiliği oturmamış ve kendini bir şekilde topluma ve etrafına , hatta en yakınına bile kanıtlama çabasında ki insanların aslında acizliğidir. Kendini güçsüz hisseder ama bunu kendine yediremediği ve konduramadığı için şiddete başvurur. İleri gitmek istemiyorum ama hastalıklı beyinlerdir onlar bana göre.
Paylaşım için teşekkürler.
Sevgilerimle...
handan akbaş
Çok güzel yazmışsınız.Ancak,evliliklerde çok sık olan ve tasvip edilmeyen durumlar bunlar.Aslında biraz insan psikolojisinden bahsetmek lazım.Karısını döven bir adam mesela.Sinirlendiğinde neden şiddete başvurur.Onu şiddete iten şeyler nelerdir.İçinde saklı olan vahşilik mi ? ya da başka dürtüler mi ?
Ya peki kadınlar.Bir yandan despot bir koca,diğer yandan evlere ırak bir kaynana.Bu kadının psikolojisi ne halde olur varın düşünün.Ve çocuğuna normal davranmasını ondan beklemeyin.
Herşey karşılıklı sevgi ve saygıdan geçiyor aslında.Ama iki taraftan biri oyun bozanlık ediyorsa,diğerinin ya alttan alması ya da çok sabırlı olması gerekiyor.Bu da her zaman fayda sağlamıyor.
Konu başlığında '' Dayak Mazur Görülebilir mi ? '' demişsiniz.Asla görülemez.Dayak ne insana ne hayvana atılır.Ya sev ya döv diyenler vardır.Bence ya sev ya terket olmalıdır o söz.
Teşekkürler Handan hanım.Güzel konu idi.Saygılarımla...
handan akbaş
Ben de önce sorunuza yanıt vererek başlayayım sözlerime: Hayır, görülemez.
Evlilik ve evlilik içi ilişkiler söz konusu olduğunda, genellikle, erkeklerin değişimlerini anlatırız. Bunu hepimiz yapıyoruz. Kadınsal bir içgüdü mü? Yoksa kendi yaşantımızda ki "biz" den yola çıkarak mı yapıyoruz? Sanırım her ikisi de. Oysa çok dürüst gözle baktığımızda kadınlar da en az erkekler kadar sorumlu, evliliğin tek düzeleşmesinde. Pek çok hemcinsimi biliyorum; parmağına yüzüğü taktıktan sonra " Nasılsa evlendim. O artık benim kocam. Bir de çocuk doğurdum. Sırtım yere gelmez." düşünceleri ile gevşeyip, rehavete kapılan. Bu gevşeme ve rehavet sonucu süratle kilo alınır, üst-baş konusunda özensizlik başlar, sofra bile eskisi gibi kurulmaz olur. Bir örtü, üstüne atılmış 1-2 tabak, savrulmuş çatal-bıçaklar...Zaman geçtikçe özel paylaşımdan kaçınmalar. Ailenin pırıltısı, ışığı kadındır. Dikkat edin ışığı sönmüş, monotonlaşmış evliliklerin kadınlarını inceleyin...O kadınların da ışığı sönmüştür, mutlaka...Sıradanlaşmışlardır...Beraberinde evliliklerini de sıradanlaştırırlar...
Tabi ki; bunların hiç biri dayak olayını mazur gösteremez. Ama kim ne dersin desin; evliliğin aynası kadındır...O aynayı parlatmak da erkeğin görevidir...Burada da akıl geçerlidir. Akıllı bir erkek, karısını mutlu eder ki; mutlu olsun...Akıllı bir kadın - özür dilerim beyler ama düşüncem bu - istediği erkeği parmağında oynatır...
Güncel bir konu, güzel bir anlatım dı Handan Hanım...Sevgilerimle
handan akbaş
Yorumunuzda belirttiğiniz gibi, özensiz kıyafet ve sofralarla eş karşılamalar, sıradanlık, birbirine sürpriz, hediyeşleme olmadığı sürece, evlilikler monotonlaşıp sıkıcı hale geliyor, sevgilerimle.
Güncel bir konu "dayak". En cahilinden en okumuş yazmışına... Halledilememiş bir sorun toplumumuzda. Bu gidşle pek halloacağa da benzemiyor. Çünkü yaptırım yok. Cezası varsa da göstermelik. Dostlar alış verişte görsün cinsinden.
Biat kültürünün terkedilemediği, kul düzeninden birey sistemine geçilemediği müddetçe devam edecektir.
Başkasına gücü yetmeyen, başkasına cevap bile veremeyen insanların tercihidir dayak ve şiddet.
Daha da söylemek gerekirse kompleksli insanların.
Tebrikler ve teşekkürler efendim.
Saygıyla selamlar Mersin'den.
handan akbaş
Ağyar
Dikkatle incelendiğinde "dayak" olayı sizin tabirinizle "Biat kültürünü terketmemiş, kul düzeninden birey sistemine geçmemiş" bizim gibi ülkelerin yanında bizden daha ileri, müreffeh, medeni sapına kadar biat kültürünü terketmiş, kul düzeninden birey sistemine geçmiş bir çok batılı devlette ve millettlerde de fazlası ile var olduğu görülmektedir.
Yazınızın sadece bu kısmında biraz çelişki var gibi gördüm
Saygılar
Hayır görülemez...Nedeni ne olursa olsun görülemez...Zaten dayak olayına baktığınızda görüyorsunuz ki gücü yeten yetmeyeni dövüyor...Burada cinsiyet yada büyüklük küçüklükten ziyade güç söz konusu olan...Evindeki eşini,çocuklarını dayaktan geçiren bir adam kendinden güçlü bir patron yada görevli veya herhangi biri karşısında sus pus oluyor fakat ne yazıkki bunun ceremesini yine evdeki güçsüzler çekiyor...Yazınızda da belirttiğiniz gibi;eşine yada kayınvalidesine kızan annenin gücü yettiği için çocuğuna vurması gibi...