GARİP BİR DRAM
İnsanlar bir aile içinde yaşar ve ailelerini geçindirmek için çalışırlar. Kimisi zanaatçılık yapar, kimisi çiftçi, kimisi ise memur olarak çalışır. Ama herkesin tek amacı vardır; ailesine iyi bir gelecek hazırlamak. Kimisi ömrü boyunca zar zor geçinirken kimisi ise iyi bir gelecek hazırlar ailesine.
Yokluk içinde zar ve zor geçinen topluluk çiftçi topluluğudur. Çünkü o,çalışmanın ötesinde elinde olmayan doğaya esirdir. Çünkü doğa ya çalıştığının karşılığında ona bereketini yağdırır, ya da onu esirger. İşler yola gitmeyince çiftçinin yüzü de gülmez. Yıl boyu beden gücünü tarıma veren, emeğini esirgemeyen çiftçiye sadece doğa esirgemez kendini. Bazen de arz talep dengesine takılır bazen de destek çıkılmaz, destek çıkması gerekenler.
Bir zamanlar ülkenin birinde ve ülkenin bir yerinde çok iyi tütün üretilirdi. İnsanların kursağında temiz lokma geçiyordu. Çünkü insanlar o tarımın hakkını veriyordu. Binlerce aile onunla geçinirdi yıl boyu.
Zor ve meşakkatli bir tarımdı tütüncülük.365 gün uğraşı isteyen, çoluk çocuk dinlenmeden yapılan ve ancak bir yıl sonra ürettikleri tütünün kazancını alırlardı insanlar. Binlerce aile tütünle geçinebiliyordu. Zaten kurak ve çorak olan arazilerde tütünden başkası da yetişmesi imkansızdı. İnsanlar bu şekilde yiyecek ve giyecek teminlerini borca alıp,tütün kazancını aldıklarında öderlerdi.Binlerce köy ve binlerce aile böyle geçinir kimseye muhtaç olmazlardı.
Yıllar sonra o insanların ellerinde geçim kaynakları alındı.Ve tüm memlekette tütüncülük yasaklandı.(Kota sistemi getirildi,yılda 2-3 ton tütün üretenden 200-300kg tütün isteniyordu)İnsanlar seslerini duyuramadan her şey oldu bittiye getirildi.Kendi tütüncülerine bir lokma ekmeği reva görenler dış ülkelerden tütün almaya başladılar.Kimse bu tuhaflığı bile dile getiremedi.Neden,Ne için? İnsanlar kendi kendilerine bu soruları sorup durdu. Ama kimse bir yanıt alamadı. Madem yasaklıyorsunuz, neden başka yerlerden tütün alıyorsunuz? Diye kimse sitemlerini bile söylemedi. O binlerce aileyi düşünmeyenler, o insanları düşünmesi gerekenler maalesef gene düşünmediler.
Sonra ne oldu mu?
Sonrası daha vahim. Tütüncülükle uğraşanlar, ekmeğini çıkaranlar birer birer köyden kente göç ettiler. Köyler boşalınca çiftçilikle uğraşacak kimse kalmadı.Kentlere göç eden o çilekeş insanlar farklı bir ortamda kutuplaşmaya başladılar,sosyalleşemediler.İş alanları olmayınca mevsimlik işçi konumuna düştüler.Suç oranları arttı.
5–6 yıl sonra tütüncülüğün işlendiği fabrikalar yabancılara ucuza satıldı. Orda çalışanlar işten çıkarıldı.
Sonuç fabrikalarda çalışan ve tütüncülükle geçinen on binlerce çiftçi issiz kaldı.
Her sosyal olgunun arkasında mutlaka onu tetikleyen durumlar vardır.Çalışandan ekmeğini alırsanız; onların sorunlarını çözecek yeni alanlar yaratmalısınız.Böyle bir duruma kulaklarınızı tıkar,gözlerinizi kaparsanız sosyal devlet ilkesini bir kenara bırakmış olursunuz.Sonuçta gelecekten ümitsiz nesillerin önüne geçemezsiniz.Sosyal patlamalara gebe bırakmış olursunuz.