- 1349 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Şanlı Toprak
Bir millet dirilmeye, can bulmaya çalışıyordu...
Anadolu’nun, bütün köylerinde ve kasabalarındaki evlerden yükselen dualar ve ağıtlar semayı inim inim inletiyordu.
Bu evlerin birinde Halime ana, yüreği yanık, gözünde yaşlar, onbeşindeki yavrusunu omuzlarından tutmuş and içtiriyordu.
"Sakın ha! Sağ dönmeyesin.. Bu vatan için ya Şehit olacaksın, ya Gazi! Anca o zaman sana hakkımı helal ederim."
Ve seksen yaşında eli bastonlu bir dede kendini tutmaya çalışan gelinlerine haykırıyordu.
"Bırakın! Ben de gideceğim cepheye!"
Bir millet şahlanıyordu..
Babalar, oğullar, eli silah tutan bütün yiğitler, ayaklarında çarık, üstlerinde yamalı abaları ve kalplerinde deryalara sığmayan imanlarıyla Çanakkale’ye düşmanla vuruşmaya koşuyorlardı
Ardlarından, dul kadınların ve sevdasılına daha el sürememiş genç kızların gözyaşları sel olup akıyor, ağıtları yürekleri dağlıyordu. Camilerde okunan Kur’an lar tüm arz’a yayılıyor ruhları titretiyordu.
Her haneden bir, iki, üç yiğit eksiliyor, isimleri kütüklerine "Şehit" yazılıyordu.
Bir millet onurunu ayakta tutmaya çalışıyordu...
Cepheye koşan yiğitlerin bastığı dağlar, taşlar "Allah..Allah" sesleriye yankılanıyordu.
Çanakkale’nin her yeri mahşer alanı gibiydi. Her tarafa yağmur gibi kurşun yağıyor, ardı ardına düşen bombalar ve şarapnel parçaları, ruhları bedenlerden ayırıyor, her yeri kan gölüne çeviriyordu.
Birilerinin adı Ali’ydi, birilerin adı da Muzaffer. Birileri Ege’den koşup gelmişti, birileri Anadolu’dan. Tıpkı diğerleri gibi hepsi bu toprağın evlatlarıydılar. Ve şu anda mevzilendikleri siperlerden bir an önce şehadete gitmenin sabırsızlığını yaşıyorlardı.
Muharebe alanında göz gözü görmüyordu. Her yer duman, her yer kan kokusuydu! Ve bunların arasında "Allahü Ekber.. Allahü Ekber" nidalarıyla, ellerinde eski tüfeklerle düşman üzerine koşan korkusuz Mehmetçikler duruyordu. Fakat düşman acımasız....Düşman son teknikle donanımlı. Mevziden çıkan her mehmetçik üst üste şehit düşüyor. Melekler Cennet’e akın akın şehitlerin ruhunu taşıyordu. Bir baba şehit düşüyordu, az önce şehit olan yavrusunun üstüne. Lakin yere bir düşen mehmeçik bu kez bin olup kalkıyor ve "Allah Allah" diye haykırarak yeniden düşmanın üzerine hücum ediyordu..Elindeki tüfekler eski olsa da iman cephanesi ağzına kadar dolup taşıyordu.
Sabahın ilk ışıklarında başlayan muharebe akşam karanlığına kadar bütün şiddetiyle devam ediyordu. Bir günün sonunda artık güneş batıyordu. Her yer karanlık. O sırada karanlık dağların ardından ay parlayarak çıkıyordu; pırıl pırıl.. tıpkı Vatan’ın yaklaşan ve de gecikmiş hürriyeti gibi...
O ışıl ışıl ayın hilal şeklindeki nurlu aksi, mehmetçiklerden akan oluk oluk kan göllerine yansıyordu. İşte bu sırada Vatan’ın şanlı bayrağının silületi toprağın bağrında gururla dalgalanıyordu.
Bir millet istikbaline adım adım yaklaşıyordu...
Karanlıklar geceler son buluyordu artık. Göğe her yükselen şehit ardında güneşli hür günler bırakıyordu yarınların evlatlarına.
Ve bir vatan kırıyordu dört bir yanına vurulmuş pırangaları. Ardından haykıryordu dünyaya "Ben ezelden beri hür yaşadım. Hür yaşarım." diye
Yıllar geçiyordu aradan bir değil, on değil tam yarım yüzyıl...
O an gökyüzünden ağlama sesleri duyuluyordu!
Yıllar önce uğruna canlarını verdikleri bu vatana şimdi baktıklarında Ecdad’ın ruhları kan ağlıyordu.. Kendilerinden şüphe ediyorlardı "Bu evlatlar bizim nesillerimiz mi? diye.
Vatan’ın bir yerlerindeki bir komisyoncu, az önce bir İngiliz’e sattığı toprağın parasını keyifle sayıyordu. Babasını bu kadar mutlu görünce on yaşındaki oğlu şaşkın, soruyordu
"Baba, biz o sattığımız toprağı çok mu ucuza almıştık?"diye...
YORUMLAR
Sanki muharebe alanına bir anlığına gidip geldim...Nice şehit kanlarıyla, nice kadınlarımızın dul kalmasıyla, daha bıyığı terlememiş 14-15 yaşında çocukların göğsünü siper ettiği VATANIMIZ...
Bu vatanı bizlere emanet ettiler ve emanete o kadar güzel bakıyoruz ki...Emek harcanmadan kazanılanlar, çobuk tüketilirmiş...Acaba diyorum hazıra konduk biz, onun için mi bu kadar duyarsızız? Tüm sahillerimiz yabancılara satıldı...Bir gün bakacağız kendi ülkemiz de yabancı olmuşuz...
Sevgi ve saygı ile
Mustafa Sakarya
Mustafam... Yazını ağlayarak okudum. Yazının ortalarında hep kendi kendime "Ya şimdi, ya şimdi...?" diyor . Bu üzüntümü yoruma aktarmak istiyordum Kİİİ onuda demişsin. Bana gözlerinden öpmekten başka bir şey kalmadı. Birde göz yaşlarım var mendilimde.... Sa ol. Var ol...
Mustafa Sakarya
kısa bir yorum olacak benimkisi
ve biliyorum ki yazar ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır
keşke 1.000 puan verebilseydim
saygılarımla Mustafa Bey
Mustafa Sakarya
Çok duygulandım, bir kez daha inanılmaz bir şekilde gurur duydum ecdadımızla... Biz nasıl geldik bu günlere yeniden satır satır işlemişsiniz kurşun gibi.... Varolasınız, kutlarım, tebrik ediyorum. Saygılarımla...
Mustafa Sakarya
Baba, biz o sattığımız toprağı çok mu ucuza almıştık?"diye...
çok ucuza almamışlardı ama unutmuşlardı. Atalarını, şehitlerini kan kokusunu. Yine harikaydı .ç Tebrik ediyorum gönülden. Herkesin okuması gereken bir yazıydı
Mustafa Sakarya
Çok dokunaklı bir yazı, ecdadımızın ruhu şad olsun,
onların kemiklerini sızlatmamak için, hayırlı nesiller
bırakma gayretinde olalım, bireyler olarak, saygılarımla.
Mustafa Sakarya
işte o zaman geleceğe dair daha güzel ihtimalleri hayalimizde canladırabiliriz. Çok teşekkür ederim kıymetli yorumunz için.
Müthiş güzel bir yazı. Sanat yönü doruk noktada.
Son final cümlesi sizce can alıcı gibi ama yazıdan bağımsız duruyor. Keşke o gereksiz cümleyi başka bir yazınızda yazsaydınız.
Vatan’ın bir yerlerindeki bir komisyoncu, az önce bir İngiliz’e sattığı toprağın parasını keyifle sayıyordu. Babasını bu kadar mutlu görünce on yaşındaki oğlu şaşkın, soruyordu
"Baba, biz o sattığımız toprağı çok mu ucuza almıştık?"diye...
Bu cümle yüzünden bir puan kırdım.
9 Veriyorum.
Vatan toprağının ve mülklerinin satılması elbette kabul edilecek husus değil.
Fakat dünya çapında belirli yüzdelik oranlarda yabancılara mülk satılabilir. Türkler de dışarda mülk almaktadır.
Gap gibi kritik yerlerde satış yüzdesi iyice aşağı çekilmiştir.
Yabancıların varlığı bazen istilaları dahi engelleyebilir. Vergi, kültür ve insan kaynağı açısından zenginliktir.
Dostluk ve bereket de olabilir.
Kendimize neden güvenmeyelim?
Selamlar.
Mustafa Sakarya
Dostluk ve bereket de olabilir.
Kendimize neden güvenmeyelim?
Aslında bu sözlerinizde doğruluk payı var. Haklısınız. Fakat kenimdimize güvenme meselesine gelince, o konuda geleceğe dair biraz edişelerim var. Bakın aşağıdaki listede satılan türk şirketlerinin bır kısmı var, ve bunun yanına sürekli satılan topraklarımızda eklenince nerdeyse anavatan da misafir haline geleceğiz. İşte o zaman kendimize nederece güvenebiliriz. Yani öz ve ana gücümüzü kaybedince.... Kıymetli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Dokuz puanınız benim için on puan niteliğindeir aynı zamanda. Saygılarımla.
Türk Telekom Arap'lara,Telsim İngiliz'lere, Kuşadası Limanı İsrailli'lere, Araç muayene istasyonları Alman'lara, Başak Sigorta Fransız'lara
Adabank Kuveytli'lere, İETT Garajı,
Dubaili'lere, Avea Lübnanlı'lara, Petkim Ermeni'lere, Rakı Amerikalı'lara, Finansbank Yunanlı'lara, Oyakbank Hollandalı'lara, Denizbank Belçikalı'lara, Türkiye Finans Kuveytli'lere, TEB Fransız'lara, Cbank, İsrailli'lere, MNG Bank Lübnanlı'lara, alternatif Bank Yunanlı'lara, Dışbank Hollandalı'lara
Şekerbank Kazak'lara, Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'lara, Turkcell'in yarısı,
Finli'lere ve Rus'lara, Beymen'in yarısı Amerikalı'lara, Enerjisa'nın yarısı Avusturyalı'lara, Garanti'nin yarısı Amerikalı'lara, Eczacıbaşı İlaç Çek'lere, İzocam Fransız'lara, TGRT(Fox) Amerikalı'lara, Demirdöküm Alman'lara, Döktaş Fransız'lara, Süper FM, Kanadalılara
Yıllar önce uğruna canlarını verdikleri bu vatana şimdi baktıklarında Ecdad’ın ruhları kan ağlıyordu.. Kendilerinden şüphe ediyorlardı "Bu evlatlar bizim nesillerimiz mi? diye.
"Baba, biz o sattığımız toprağı çok mu ucuza almıştık?"diye...
BU MUHTEŞEM YAZIYA YORUM YAZMAK...NE HADDİME.....ZATEN YORUMU KENDİ İÇİNDE.....beni yine ağlattın.....çocuk....
ben ağladım ama sen her daim gülesin.....MUSTAFAM ....GÜLESİN....
Mustafa Sakarya
Savaşla yapamadıklarını paraları ile yapıyorlar. Ve ne üzücüdür ki; savaşlarla yenilmeyen, boyun eğmeyen bir neslin torunları para karşısında el pençe divan duruyorlar. Atalarının gururunu, şerefini, uğruna canlarını verdikleri toprağı sattıklarını göz ardı ederek...
Muhteşemdi...
Mustafa Sakarya
"Sakın ha! Sağ dönmeyesin.. Bu vatan için ya Şehit olacaksın, ya Gazi! Anca o zaman sana hakkımı helal ederim."
NE DESEM;
BUNU SÖYLEYEN NİNENİN HEYKELİNDEN BİR KAÇ TANE YAPIP GÜMRÜK KAPILARINA DİKMELİ.Hani o çocuğunu askere yollamamak için KANADA'ya,AMERİKA'ya gönderen ailelere örnek olsun.