- 2085 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLERİMİZ
Her toplumu ayakta tutan, dinamiğini sağlayan değerler vardır. Türk Toplumu olarak bizim kültürel ve ahlakî o kadar çok değerimiz var ama ne yazık ki; bunların bir çoğunu kaybetmek üzereyiz.
Bunlardan biri de ihtiyarlarımıza hürmet ve saygı esasına dayanan anlayışımızdır.
Eski zamanlarda evler varmış, bir tarafta çocuk sesleri, diğer tarafta ihtiyar nine ve dedelerimiz birlikte yaşanılan sofalı, cumbalı, haremlik, selamlıklı , şirin ahşap…
Her şeyi ile bizden olan yani, her şeyi ile Türk ve Müslüman.
Ne çok değer feda etmişiz teknoloji ile birlikte gelen sahte medeniyete.
Şimdilerde geniş salonları ve büyük bir bölümünü mobilyaların işgal ettiği beton binalarda oturuyoruz. Çekirdek aile olarak. O kadar çok yer kaplıyor ki o masalar, sandalyeler, koltuklar, sehpalar ve vitrinlerden oluşan mobilyalarımız, ancak dört kişilik yerimiz kalıyor yaşamak için.
Oysa çok özenmişimdir bir yaşlı nine ve dede bulunan evlere. Çocuklar etrafında toplanır, Onlar çocuklara masallar ve kıssalar anlatır. Uzun kış gecelerinde hep beraber oturulur, çay içilir, mısır patlatılır ortada duran mangalda. Tabi bir de kahve pişirilir evin beyine, kömür ateşinde.
Ramazanda beraberce iftar açılır yer sofrasında ve Teravih namazları kılınır topluca. Sonra sahura kadar sohbetler edilir, ibadet yapılır, salavatlar getirilir beraberce.
Konu komşu davet edilir, çoluk çocuk hep beraber tadı çıkarılır o mübarek ayın ve sonrasında bayram…
Nerde o nur yüzlü, eli tesbihli, dili dualı, ak saçlı, beyaz sakallı ihtiyarlar, dediğinizi duyar gibiyim.
İşte ben öyle bir ihtiyar çifti ziyaret ettim bu kandil ertesi günde. Ve onların o küçücük, yağmurlarda damı akan, fazla mobilyası olmayan hatta eski eşyalarla döşeli,mütevazi evinde, mütevazi yer sofrasında misafir oldum. Ama gönüllerinin genişliğinde yer bulabilmek, özlemişliklerini ifade etmeleri çok daha makbul oldu benim için. Dualarını almış olmak, onların gülen yüzlerindeki memnuniyetin beni belki de Rabbimin rızasına ulaştırabileceği ihtimali…
Her fırsatta gitmeğe çalışırım böyle yaşlı olan tanıdıklarımı ziyarete. Belki maddi olarak hiçbir şey veremezler, hatta bazıları nazlanır, fırsattan istifade işlerini gördürmek ister. Kimisi de bir sürü nasihat çeker, tecrübelerinden yola çıkarak. Bazısının askerlik hatıraları bitmez. Bazılarının da kayınvalidesinden çektikleri…
Ama ben yine de seviyorum o tonton nine ve dedeleri…
Bir çocukların dünyası çok ilginç gelir bana bir de yaşlıların. Birbirlerine çok benzerler aslında. Hepsi de doğal ve içten, hepsi de nazlı…
Onlara hürmet ve saygı ise bir platoner etkisi ile bize gelecek olan belaları nötrleştiriyor. Çünkü Rabbimizin merhametini celb eden bu zayıf insanlar olmasaydı belki de bizler çok daha yoğun musibetler yağmuruna maruz kalacaktık.
Onların yüzüne bakarken şefkatin doruklarına çıktığını hissediyorum duygularımın. Ve onların yüzü suyu hürmetine bu kadar nimetlere gark olunduğumuzu düşünüp, rabbimin öyle ihtiyarları başımızdan eksik etmemesini temenni ediyorum…
Ne mutlu ki; anne veya babası ya da her ikisi beraber yanında bulunup ta onlara bir “of” bile demeyen bahtiyar evlatlara….
YORUMLAR
beni duygulandırdınız.. bir an dedemleri üç katlı ahşap evine gittimm..o kacaman evde hiç kapı örtülmezdi yinede öyle ..biz apartuman coçuğu olduğumuz için gittiğimde tatile annanne kapıları örtelim ne olur biri girer derdim oda bana olurmu hiç ..kapı kapalı olursa yanlış anlarlar..gelen olmaz derdi..cocuk aklı gider kapatırdım olurmu hiç derdim içimden ya biri girerse..her dakka biri gelirdi.. tahta merdivenlerden o yaşlı haliyle hiç acizlenmeden iner di.cıkardı..haklısınız şimdi insanlar yerine evi eşyalar oturmaya gelmiş..ve hiç yer bırakmamışlar..insanlara hizmet yerine eşyaya hizmet ediyoruz..onların tozunu al ..v.s.
yüreğinize sağlık..
güzeldi..