- 5064 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Teknoloji Bağımlılığının Üzerimizdeki Etkileri ...
Teknolojik milletiz vesselam. Ağırlık olarak cep telefonu ürünlerinin üzerine düşsek de sürekli yenilenen ve her alanda kendini hissettiren teknoloji çılgınlığı nesilden nesile zıplayarak almış başını gidiyor. Yeni çıkan ürünlerin öncelikle tasarımına hayran kalarak sonrasında ise işlevlerinin bize ne kadar faydalı olacağını araştırmak sureti ile etrafında pervane olmaya başlıyoruz. Bu ürünü kullananların yorumlarını öğrenmeye çalışıp, ödeme seçeneklerini inceleyerek bütçemizi nasıl koordineli hale getirebiliriz diyerekten dersimizi çalışıyoruz. Çünkü buna mecburuz. Herkes alıyor , Biz neden almayalım ?
Satın alınan bu ürünler eğer sadece merak yada duyulan eksiklik hissini kapatmak maksadı ile alınmışsa, zaten yerini tozlu raflarda bulması uzun zaman almayacaktır. Herkesin kendinden sorumlu olduğu bir ortamda, harç borç dengesi içindeyken, aldığı ürünün ödemesini 8-10 ay takside bölerekten, her ay ekstresine yansıyan bu rakamları gördükçe kendine demediğini bırakmıyor olsa da, olsun bir daha mı gelicez bu dünyaya düşüncesi ile sineye çekmeye devam ediyor. Satın alma kararımızdan sonra, giderek daha da daralan bütçemizi o an neden bu şekilde sarsarak, düşünemediğimizi incelemek istiyorum müsadenizle.
Teknoloji dur durak bilmiyor ve bizlerden de buna uyum göstermemiz bekleniyor. Günlük olarak 3 öğün bile dengeli beslenemezken ( fast food harici anlamında ) çıkan her ürünü ve hizmeti kullanmamız ve bir sonraki müthiş gelişmelere hazır olmamız bekleniyor bizlerden. Teknoloji sayesinde, her an her yerde olabilecek ve hiçbirşeyi kaçırmayacağımızı her fırsatta bize empoze ediyorlar. Bizde buna güvenerekten herşeyi daha çok merak ediyoruz.
Devamlı arzulanan ÖZGÜRLÜK isteğimizi teknoloji sayesinde daha fazla mekanda olan biten şeyi öğrenme ve daha fazla kişiye kendimizi ifade edebilmek olarak değerlendirmek istiyoruz. Çünkü bize herşeyi saniyeler içinde görebileceğimiz, alabileceğimiz öğretilmeye çalışılıyor. Bunun uğruna da teknolojiye gerçek anlamda ne kadar ihtiyacımız olduğunu sorgulamadan düzeni bozmuyoruz. Ne dayatırlarsa topluluk psikolojisi içinde önce hazmediyoruz sonrada yürü ya kulum...
Peki en çok arıza çıkan bu ürünlerde artık sabrımızın sınırlarında gezindiğimizi hissetmiyor muyuz? Önceden trafikte yaşadığımız zorlu günlere bile bu kadar sinirlenmezken, teknolojik anlamda bir problemle karşılaştığımızda ne kadar agresif olabiliyoruz hiç farkettiniz mi ? Mesela ; tüm gün işyerinde internete bağlısınız ve eve geldiniz internetiniz çalışmıyor. Ne kadar kötü bir durum değil mi? Hemen ilgili arıza kayıtlarını bırakarak sorunun çözülmesini bekliyorsunuz , diğer işlerinizle meşgul gibi olmanıza rağmen gözünüz sürekli adsl modem’inizin ışıklarında oluyor ve bu gergin bekleyiş uzadıkça ister istemez yıpranıyorsunuz. Gün boyunca uğraştığınız insanlar ve müşteri problemleri sizi bu kadar yormaz iken, bir bağlantı problemi nedeniyle size vaad edilen, her an her yerde, her istediğiniz an elinizin ucunda olan imkanlardan yararlanamamak psikolojik bir baskı oluşturuyor.
Diğer Örneğimiz ; Yeni aldığınız cep telefonunuz son model ve harika bir görünümü var. Kullanmaya başladınız ve bir iki hafta sonra takılmalar ve kilitlenmeler yaşıyorsunuz. Sıfır bir üründe nasıl olabilir ki bu ? Hemen servisini arıyorsunuz , cihazı yetkili teknik servislerine bırakıp daha eski bir model telefonla idare etmeye başlıyorsunuz. Yaşasın nostalji, bu bile aslında ne kadar çok işinizi görüyormuş bunu daha iyi anlıyorsunuz. Halbuki yeni telefonunuzda bulunan bir çok özelliğin kuru kalabalıktan başka bir işe yaramadığını anlıyorsunuz. O halde bundan sonraki adımlarınızda, satın alma kriterlerinizi farklı açılardan değerlendirmeniz mümkün olabilir. Sürekli reklam bombardımanı altında tutularak hazırlandığımız bu kıvamın farkına varmak farkedilmesi en güç durumlardan birisidir. Teknolojide üç aylık bir zaman dilimi herşeyin sil baştan yazıldığı bir dönemdir. Satın alma kararınızı bekleterek, üç sonrasında aynı kararı aldığınızda kesinlikle karlı çıkan siz olursunuz. Önemli olan hayati önem taşımayan ihtiyaçlarınız için bunu yapabilmektir.
Şu an 3G teknolojisi ile artık sınırların kalktığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Nerede bulunduğumuzu , kimlerle olduğumuzu, ne yaptığımızı ve bunun gibi birçok durumu artık ifade edebiliyoruz bu teknoloji sayesinde. Görüntülü görüşmenin yanı sıra, tv izleme, borsa işlemlerini takip edebilme ve internetin diğer tüm nimetlerinden faydalabilmemiz de cabası. Bildiğiniz gibi bu hizmetin sesli görüşme ile aynı bedel olduğu sürekli vurgulanarak kullanımı cazip hale getirilmeye çalışılıyor, fakat bu hizmeti kullanırken sürekli aldığınız hizmetlerin sonucunda data indirileceği için faturanıza yansıyacak olan da bu datanın fiyatlandırılması olacak. Hizmete kayıt olmanız bedava fakat hizmetin içeriği paralı. Birazda buradan bakalım olaya.
Teknolojik değişimler sonrası ihtiyaçlarımız ve kullanma alışkanlıklarımız da yeniden şekilleniyor. Gecenin bir yarısı birdenbire uyanmak ve Pc başına oturup e-mailleri kontrol etmek, bir iki el oyun oynamak yada sosyal ağ sitelerindeki arkadaşlarınızın paylaşımlarını incelemek artık sıradan bir durum haline geldi. Düzenli uyku almak yerine, teknoloji ile yorgun düşen zihinlerin , kendini yatağa atması ile sabah olmasının arasındaki çizgi giderek inceliyor. Düzenli uyku çok önemli buna Dikkat!
Her an heryerde olma kavramının, getirdiği kişisel özgürlük kavramını sınırlama durumu da, kullanıcıların artık kendini gizleme anlamında bu hizmetleri kullanmaya devam etmesi ile sürüyor. İnternet üzerinde kullandığınız birçok hizmet, sizi gizleyerek aynı hizmetleri almanızı sağlıyor ve sadece kendi belirlediğiniz kişiler ile iletişiminiz devam ediyorsunuz. Gerçek hayatta kendimize sağlayamadığımız bu lüks hizmet, sanal hayatta insanları daha mutlu edebiliyor. Normalde çevremizdeki kişilerin bize verebileceği rahatsızlıkları yada müsait olmadığımız durumlarda dahi ulaşmalarını engelleyemiyoruz. Çevrimiçi hayatta ise belirlediğimiz kişilerle diyalog içinde olup diğer tüm kişileri bu anlamda kontrol edebilmek, bizleri bu duruma alışkanlık derecesinde bağlayan bir etken oluyor.
Düşündüğümüz zaman bu iki hayat arasında birçok fark oluştuğu apaçık. Teknolojinin sayesindeki oluşumlar, bizleri çevrimiçi hayatın nimetlerine daha fazla bağlamış durumda malesef. Çevrimiçi hayatın bizlere kazandırdığı sınır ve kural tanımaz durum anlayışı, kendisini gerçek hayata olumsuz bir çok örnekle taşımaya devam ediyor. ( Sohbet odalarında başlayan kavga sonucu ölümler, Webcam görüntüleri ile şantaja uğrayan kişiler, kendini farklı tanıtarak umut vaad edenler vs.)
Artık dakikaların bile daha kıymetli olduğu bir dönemdeyiz. Her zaman bir yerlere yetişmeye çalışıyor ve geciktiğimiz dakikaların kıymetini daha iyi anlıyoruz. Online iletişimin hızının artması ile insan ilişkilerinde de ister istemez bu hızı bekliyoruz. Yapılmasını istediğimiz bir iş için bize verilen süreyi beğenmiyor daha kısa zamanda teslim edebilecek bir yeri kalitesini sorgulamadan kabul ediyoruz. Telefonda aradığımız çağrı merkezlerini yada müşteri hizmetlerini, bizleri birkaç dakika fazla beklettikleri için bir kaşık suda boğacak hale geliyoruz. İşte bu ve buna benzer örneklerin tümü teknolojinin bizi hızlandırması sonucu edindiğimiz alışkanlar yüzündendir.
Kaybedilen bu birkaç dakikayı, zaten gün içerisinde ne kadar gereksiz işlerle harcadığınızı hatırlayın. Son dakikalara işinizi sıkıştırmak sureti ile bekleme/bekletilme süreleri yüzünden kendinizi yıpratmanız hiç de sağlıklı değil. Kendinizi planlamak sureti ile kontrolünüz dışında olan aldığınız hizmetler için esnek zaman dilimleri içinde hareket etmeyi deneyin. Mesela öğlen yemeği esnasında bir yerden hizmet almanız ile daha öncesinde almanız arasında fark olacaktır. Aynı şekilde mesai bitim süresine az bir zaman kala, detaylı konular hakkında yüz yüze yada telefonda yapacağınız görüşmelerde de istediğiniz sonucu almanız bir o kadar zor olacaktır.
Günümüzde, çevremizdeki kişilere doğru olmadığını bilsek bile söylediğimiz zaman birimleri sürekli daha da azalıyor. Gideceğiniz yere, 1 saat sonra varacağınızı bilseniz dahi, "Yarım saat sonra oradayım" diyerek suçu başka nedenlere bağlamak, uygunsuz bir yere park ettiğinizde, sizi uyaran kişiye 5 dakika sonra çıkıyorum demek, amirinizin sizden beklediği raporları, birazdan getiriyorum diyerekten, akşama kadar güç bela yetiştirmek bunların örnekleri olabilir. İnsanlara gerçek zamanları söylediğimizde, yetersiz olduğumuzu düşünmelerini istemeyiz ve mecburen oyalama yaparak zaman kazanmaya çalışırız. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar ...
Son olarak ; Vazgeçmeyi bir an bile düşünemeyeceğimiz, ürün ve hizmetlerin aksaması sonucunda mağdur kalmamak için aşağıda birkaç önlem’e yer vermek istiyorum ve bunların kesinlikle işinize yarayacağını düşünüyorum.
Öncelikle internet bağlantınız için, en ucuz modemlerden bir tane satın almak ve bağlantı ayarlarınızı buna uygulayarak yedekte bulundurmanız işe yarayabilir.
Cep telefonunuzun Pc’lere kurulan yönetim yazılımını kullanarak, belirli aralıklarla tüm simkart, mesaj ve kişisel bilgilerinizi yedek alarak , oluşabilecek bilgi kayıplarınızı en aza indirebilirsiniz.
Dizüstü Bilgisayar’a sahipseniz, ısınma ve yavaşlama problemlerine çözüm olarak, fanlardan oluşan bir soğutma tablası satın alabilir ve bunu dizüstü bilgisayarınızın altına yerleştirerek performansını arttırabilirsiniz.
Düzenli yedek alma alışkanlığı edinmek için kendinize hatırlatıcı notlar yazmayı deneyebilir ve bu sayede ansızın başınıza gelen harddisk arızalarında en az kayıpla günü kurtaran siz olursunuz.
En çok kullandığınız ve önemsediğiniz yazılımların isimlerini arama motorlarında aratarak, bunlarla ilgili püf noktaları ve kullanım kolaylıklarını öğrenebilirsiniz. Günde 15 dakikanızı bile bu işe ayırmanız kesinlikle profesyonel anlamda farklılığınızı ortaya çıkartacaktır. Rekabet ortamında ürettiğiniz işlerin sağlamlığı ve güvencesini başkasından almak yerine neden kendiniz vermiyorsunuz ? Veri kaybı gibi en zor durumlarda suçlanan kişi olmak yerine adımını sağlam atan kişi olmanız hiç zor değil. Sadece 15 dakika...
Bir görüşmeye gitmek üzere yola çıktığınızı farzedelim. Malum trafik yada başka sebepler nedeniyle yarım saat ila bir saat arasında geciktiğinizi farzedelim. Nasılsa görüşme yapacağınız kişi sizi bekleyecektir düşüncesi ile direk giderseniz tatsız süprizlerle karşılaşabilirsiniz. Mutlaka görüşme yapacağınız yere varmadan önce telefonla teyit almanız, ve müsait olup olmadıkları konusunda bilgi almanız çok önemlidir. Gecikme yaşadığınız durumlarda görüşme yapacağınız kişi de kendi planına göre , acil bir şekilde işyerinden ayrılabilir, bir başka kimseyle görüşmeye başlayabilir yada uzun sürecek bir toplantıya katılabilir. İki-üç dakikalık bir telefon görüşmesini önemsemeyerek , sonrasında yaşanan gereksiz zaman kayıplarını engellemek gene sizin elinizde.
Son önerim teknolojiden ziyade mekanik anlamda olacak. Sizde benim gibi arabanızı kullanırken sık sık benzin lambasının dibine kadar dayanmasını bekleyenlerdenseniz, altın gibi bir öneride bulunacağım. Benzin lambası yandıktan sonra ortalama 80 km kadar yol alabiliyorsunuz. Fakat iyice azalmış olan benzin, aracınızı eğimli bir yola bıraktığınızda şamandıra seviyesinden düşüyor ve aracınızda benzin olmasına rağmen düştüğünüz durum için kendinize kızıyorsunuz :) Her zaman aracınızı ön kısmı aşağı gelecek şekilde parkederseniz, benzinciye kadar idare edersiniz. Aracınızın ön kısmını yokuş yukarı dik yada çok az eğimli bırakmış olsanız dahi , benzin seviyesi şamandıradan düşecektir ve arabanız çalışmayacak. Aracınızın o an bir sürü araç ile çevrili olması, aklınıza gelen birkaç çözüm yöntemini de kısıtlayabilir. Bu yüzden daima düz yada ön kısmı aşağı gelecek şekilde park etmeye dikkat edin.
Yazan : Turgay GEZİCİ | www.bilincalti.com
YORUMLAR
Turgay bey;
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz elinize sağlık. Bu anlattıklarınızın hepsine katılıyorum ve ekliyorum. Bir teknolojik bağımlılık olan "EKRAN BAĞIMLILIĞINI" bulunduğum şehirde anlatmaya çalışıyorum. Yani siz buz dağınını görünen kısmını çok iyi anlatmışsınız. Görünmeyen yüzünü insanlarımız bilseler inanın herkes bu teknolojiden (EKRAN=CEP+PC+TV) kaçar. Kullanmak zorundayız. Terk edemeyiz. Bilinçli kullanılırsa EMA (elekrotmanyetikalan) tehlikesinin en aza indirebiliriz. Çocuklarımıza 10. yaş gününde iyi bir 3G cep telefonu vererek en kısa zamanda kanser olmasına (veya diğer hastlıklar) yardım etmiş olabiliriz. Bilinç ve farkındalık yaratmak için tüm çabalar belli kesimlerce sabote ediliyor. Tasarruflu ampüllerin yasal hale getirirken mor ötesi, kızıl ötesi, beyni etkileyen unsurlar hiç düşünülmüyor.
Fotografınız cok çarpıcıydı. Değindiniz bu konu için teşekkürler.
OKUYUCUSU BOL BİR YAZI OLMASINI DİLİYORUM.
Turgay GEZİCİ
Değerli yorumunuzu keyifle okudum. Belirttiğiniz üzere işin sağlık boyutu büyük bir titizlikle arka planda bırakılmaya çalışılıyor. Bende bu yazımda teknolojiye ataçla tutturulmuş bizleri anlatmaya gayret ettim. Farkındalık dolu günler dilerim. Teşekkürler & Saygılar...