Özgürlük Yalnızca Rabb’e Kulluktur
Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olmak, var olan onlarca puta kulluktan kurtulmak; işte özgürlük budur. Bu, tüm bağımlılıklardan gerçek özgürlüğe kavuşmaktır.
Özgürlük pek çok kez tanımlanmış ancak genelde yanlış anlaşılmış olan bir kavramdır. Örneğin Allah’ın buyruklarını göz ardı ederek, yalnızca nefsinin bencilce tutkularını gözeterek yaşayan kişi, özgür olduğunu düşünebilir; ama yanılır. Çünkü Allah’a tam teslimiyetin kazandırdığı gerçek özgürlüğü bilemez; bu nedenle kıyas da yapamaz. Ancak kıyas yapabildiğinde ortaya çıkan; özgürlüğün yalnızca Kuran ahlakı yaşandığında kazanılabileceği gerçeğidir.
Gerçek özgürlük inanan insanın vicdanını tam kapasite kullandığında ulaştığı kurtuluştur. İnsan tutkularının tutsağı olmuşken nasıl özgür olabilir? Ancak bundan kurtulduğunda kurtulur/özgürleşir. Yaşamın amacı, bitmek tükenmek bilmeyen heva ve hevesleri tatmin etmek değil, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır. İşte insan yalnızca Allah’a kul olduğunda, kendisini tutsak alacak Allah’ın dışında bütün taptıklarından kurtulur, özgürleşir. Hz. İbrahim’in babasına seslenişindeki gibi:
"Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?" (Meryem Suresi, 42)
Dinden yüz çevirerek özgür olacağını zanneden kişi, içinde yaşadığı toplumun kısıtlayıcı ve yasaklayıcı kurallarına uyarak gerçekte özgürlüğü değil, tutsaklığı yaşar. Toplumda yerleşmiş yanlış telkinler, batıl inanışlardan kaynak bulan din dışı uygulamalar kişilerin yaşadığı hapishanenin sınırlarını çizer. Yalnızca Allah’ın kulu olmak yerine, onlarca sahte ilahın emrine giren kişi asla gerçek anlamda özgürlüğü tadamaz.
"Yardım görürler umuduyla, Allah’tan başka ilahlar edindiler. Onların (o ilahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri, onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir." (Yasin Suresi, 74-75)
Oysa Kuran ahlakı, toplumun ve bireylerinin insan üzerindeki baskılarını, yaptırımlarını, batıl kurallarını, her türlü bağnazlığı kırar, ortadan kaldırır. Bütün elçiler insanları nefislerinin tutkularına kapılmaktan ya da başka varlıklara kulluk etmekten sıyrılıp yalnızca Allah’a kul olmaya çağırmışlardır. Onlar inanan insanların "ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirlerini indiren" kişilerdir.
Özgürlük gerçek anlamda ruhta hissedilen bir kavramdır. Özgür insan, Allah’ın kalbine yerleştirdiği ferahlık, güven ve huzur duygularını yoğun hisseder. Bu nedenle özgürlük iman, takva, tevekkül ve teslimiyet ile doğrudan ilişkilidir. Gerçek anlamda özgür olan insan, kalbi “Allah’ın zikriyle mutmain” olan insandır.
İnsanın kalbinde hissettiği darlık ve sıkıntı, ruhsal özgürlük olmadıkça fiziksel özgürlüğün de olamayacağını gösterir. İnkar içindeki kişi fiziksel açıdan özgür gibi görünse de onun yaşadığı, gerçek anlamda özgürlük, huzur ve mutluluk değildir. Rabb’inin sınırları içinde yaşayan insan, özgür olduğunu düşünerek sınır tanımadan yaşayan ancak kalbi darlık içindeki kişiden daha özgürdür. Çünkü Rabb’i kalbine huzuru rabtetmiştir.
Hz. Meryem’e hamile kalan annesi, Allah’a yönelerek "…"Rabbim karnımda olanı ’her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak’ Sana adadım benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" …” (Al-i İmran Suresi, 35) diyerek dua eder. Annesi bu duasıyla, kızının, insanların hoşnutluğunu gözetmekten uzaklaşarak yalnızca Allah’a kul olmasını, özgür olmasını dilemiştir.
İnanan insan yaşadığı her olayda sınandığının şuurunda, kararlılığı ve tevekkülü yaşar. İman etmeyenleri bekleyen son ise, "Elleri boyunlarına bağlı olarak, (cehennemin) sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın." (Furkan Suresi, 13-14) ayetleriyle haber verilir. Özgür olacağını sanarak Rabb’inden yüz çeviren insan, Allah’ın dilemesiyle, üzerine kilitlenmiş daracık mekanlarda, zincire vurulmuş şekilde sonsuza dek tutsak olarak yaşayacaktır.
Kur’an ahlakını yaşamak, insanları her türlü dünyevi sıkıntıdan kurtarır. Gelecek ve hastalık korkusundan, işini, mallarını, sahip olduklarını yitirmeye dair endişelerden uzaklaştırır. İman eden insan, yaşamındaki insanlara benlik vermenin ve sahte ilahlara kulluk etmenin baskısından kurtulur. Sonsuz akıl ve güç sahibi, her şeyi denetimi altında tutan Allah’a yönelip bağlanır. Ve yapıştığı bu ‘kulp’ asla kopmaz.
Kuran ahlakını yaşayan insan, her şeye Allah aşkıyla bakar, sevgiyle yaklaşır. Kuran ahlakı, insanı tam anlamıyla özgürleştirir, ruhundaki sevgiyi alabildiğine sonsuza doğru açar, aksi halde sevgi ve tutku boğulmuş, dolayısıyla kişi tutsak edilmiş olur.
Onlarca ilaha kulluğa sürükleyen bu sistemi reddedip, Allah’ın sisteminde yaşayan kadın ya da erkek, yaşamlarını Allah’ın hoşnutluğu üzerine kurmuşlardır. Güzel ahlak gösteren samimi inananlar dünyada olduğu gibi, ahirette de “genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah’a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmış” sonsuz cennette sonsuz özgürlüğü yaşayacaklardır.
Fuat Türker
YORUMLAR
İnsan Rabbinden uzaklaştığı zaman, sahte ilahların, nefsinin ve şeytanın tuzağına düşer.
Düştüğü tuzağı hayatın kendisi sanarak aldanır. Dünyevileşir ve dünyanın geçici zevklerinin girdabında boğulur.
Hz. Ademle başlayıp Hz Muhammedle devam eden özgürlük kervanının mensuplarına selam olsun.