ÜÇ KURUŞLUK KADININ EVLADI
Çok eskiden büyük büyük babalarımızın döneminde köylerdeki asayişi o zamanın jandarması konumunda zabit subayı ismi verilen kolluk kuvvetleri yaparmış.
Zabit subayı padişah adına köy köy dolaşır, düzen nasıl bir sorun var mı diye teftiş edermiş.
Bir başkadır köy insanı;
Hürmetkârdır, saygılıdır, gönlü güzeldir yani.
ASİLDİR.
Hiç tanımasa bile yoldan geçen bir yolcu ile evindeki azığını paylaşır, gereği hasıl olmuşsa misafir edip evinin en temiz en mutena odasında yastığını, yorganını da paylaşmayı bir onur sayar, kaldı ki bu yolcu devleti temsil ediyorsa daha bir ihtimamla izzet ikramda bulunup, çok büyük bir saygı ve hürmet gösterir.
Böylesi saygılı insanlarla dolu saygın bir köye devlet erkânını temsil eden bir zabit efendi gelir… Devleti de temsil ediyor ya!... pek havalı pek saltanatlıdır gelişi. Kibir ve gurur yüklüdür yüreği. Sözleri bıçak gibi bakışları ok gibidir adeta, sivrimi sivridir dili.
- Kimdir bu köyün en ileri geleni, diye daha on beşinde olan memoya seslenir, atının üzerinden.
- Hemen çağırayım beyim, der ve koşarak gidip yanında nur yüzlü yaşlı bir hacı amcayla çıkagelir memo.
- Sen misin? Bu köyün beyi.
- Estağfirullah der, nur yüzlü yaşlı adam
- Buyur evladım seni misafir edelim.
Atından bir hışımla iner zabit, bakar atına...
- Tez doyurun ulan atımı... uzun yoldan geldik, iyide bir tımar edin HEMİİİ…
- Olur evladım, der hacı amca.
- Sen nasıl istersen.
Memoya döner.
- Mehmet evladım götür atı, bir teneke yem ver.
- Olmaaaaazzzz, der bizim zabit efendi.
- Benim atım öyle bir teneke yemle doymaz, iki teneke yem verin.
- Olur evladım, der yaşlı hacı amca buyur eder evine.
Yolda konuşurlar, köyle ilgili.
- Kaç hanedir bu köy
- 70 haneli evladım
- Asayiş berkemal mi?
- Öyledir evladım, tıpkı buyurduğun gibi… bizim köyümüzde herkes huzur ve düzen içindedir çok şükür, ancak yinede Devletimiz sağolsun, siz sağolun evladım iyki varsınız iyki bizlere böylesine yakınsınız.
- Tabi yakın olacaz ulan! biz yakın olmazsak siz birbirinizi yersiniz.
Bu laftan sonra hiç bir şey söylemez hacı amca zaten eve de gelmişlerdir.
- Buyur evladım sen şöyle içeri geç, ben sana yemek hazırlamalarını söyleyeyim.
- Olur, ama acele etsinler, ellerini çabuk tutsunlar açım ben.
- Tamam evladım hemen hazırlarlar, merak buyurma, der ve odadan çıkar.
Kısa bir zaman sonra elinde genişçe bir sini ile içeri gelir. Sinide tandır ekmeği, ayran, tereyağı, bal, taze beyaz peynir ve sahanda yumurta vardır.
- Bu ne ulan, ben bunları yemem, der zabit
Hacı amca şaşkın gözlerle bakarak;
- nasıl bir şey istersin evladım hemen hazırlatayım der müşfik bir sesle.
- Ulan, der
- Bana tavuktan çıkanımı yedireceksiniz. Atım nasıl iki teneke yerse bende yiyeceğin hasını isterim. Tez bana tavuk kızartsınlar, birde yanına börek hazırlasınlar. Yayık ayranı da isterim HEMİİİİ… tez getirsinler, bekletmesinler söyle…
- Olur evladım, sen acele diyince ben bunları hazırlattım şimdi dediklerini de hazırlatırım merak buyurma, deyip elindeki sini ile içeri geçer.
Gelinine derki,
- Kızım misafirimizin istediklerini duydunuz içerden, elinizi tez tutun hazırlayın gelip alayım.
- Tamam baba hemen hazırlarız, sen merak buyurma, der gelin hanım.
Hacı amca içeri misafirinin yanına geçer hemen, yalnız kalmasın gönlü kırılmasın diye.
- Evladım güzeldir bizim buralar, insanları da öyle… herkes bir birine cansiperdir. Birimizin derdi hepimizin derdidir, birimizin mutluluğu hepimizin mutluluğudur. Böyle olunca da ardı sıra geliyor dirlik düzenlik.
- Anladım, der zabit
- Güzel ama bakalım doğruyu söylüyor musun? Yiyip içtikten sonra gezecem ahaliyi…
- Olur evladım sen nasıl münasip görürsen öyle yaparsın, benden bir isteğin olursa da başım gözüm üstüne.
Tam bu sırada uzaktan fırtına gibi iki atlı gelir, nal sesleri zabitin dikkatini çeker ve pencereden dışarı uzatır başını…
Atlarından iner iki delikanlı kanter içinde, hacı amcanın evine yönelirler.
Her iki delikanlıda eve girer girmez Hacı amcanın elini öper, misafire de;
- Hoş gelmişsiniz beyim derler.
- Hoş bulduk, der zabit sadece geçer oturur divanın üzerine.
El bağlayıp hacı amcanın önünde başları önde durur delikanlılar. İşaret eder hacı amca gençlerden birine, git içerden siniyi getir der. Delikanlı siniyi alıp gelir, zabit efendinin bulunduğu divanın üzerine edep ve erkanınca yerleştirir.
- Afiyet olsun beyim buyurun der.
Bizim zabitin dikkatini sinidekilerinken çok hacı ile diğer delikanlının konuşmaları çekmiştir, bir yandan yer bir yandan da kulak misafiri kesilir.
- Ne yaptınız evladım ?
- Yok baba anlaşamadık. Onlar 60 altın istedi, biz 50 altın verdik anlaşamadık geldik.
- Evladım ben sizi oraya anlaşasınız diye yolladım, pazarlık edesiniz diye değil, gidin ne istemişlerse, ne kadar istemişlerse verin gelin. İşimiz tatlıya bağlansın, eğlenmeyin hemen gidin.
- Olur baba, emrin olur, der ve hacı amcanın elini tekrar öpüp, yola koyulur gençler. Ne dinlenir nede yemek yerler. Babaları öyle buyurmuştur çünkü…
Bu olay zabiti biraz kendine getirir… Davranışlarına ve konuşmalarına biraz daha dikkat eder sanki…
- Hacı baba, ne alıyorsunuz 60 altına hayırdır..!
- Hayırdır evladım hayırdır, bizim şerle işimiz yoktur çok şükür.
- Bu gelenler benim oğullarım, büyük oğlum ve ortanca oğlum.
- Onları evlendirdim, artık ben yaşlandım eskisi gibi at binemiyorum, onlarda şimdi küçük kardeşlerini evlendirmek için karşı köyden bir kıza görücü gittiler. Kız evi 60 altın istemiş, bizimkiler 50 diyince anlamamışlar çıkıp gelmişler. Şahit olduğun konu budur evladım.
- Vay be! hacı baba, hiçbir avrata 60 altın verilir mi? arazimi alıyorsun. Benim anam babama kaçmış, nenemde 3 kuruş vermişler olmuş bitmiş. Sen şaşırdın mı? Bu kadar para bir karıya verilmez.
- Evladım ben evlatlarıma karı değil, hanım alırım. Kaldı ki, senin gibi 3 kuruşluk bir kadının evladıyla benim evlatlarım da bir değil.
- Nasıl yani, der zabit birazda kızarak.
- Geldiğin dakikadan berri sana hürmet göstermekteyim, şahsına ve görevine saygı duymaktayım. Ancak sen bana, baban beklide deden yerinde birine Ulan dan başka kelime kullanmadın.
- Ben oğullarımın analarını 101 altına almışım. Benim hanımımın mihri bakisi 101 altındır. Her verdiğim altına değmiştir. ALLAH’ıma şükür ki, böyle bir hanım bana nasip etti. Hanımımda bana elmas gibi evlatlar verdi, gördüğün gibi.
- Eeeee Zabit Efendi oğlum, üç kuruşluk bir ananın evladından da ne beklenir ki…
Zabit bu söz karşında hiçbirşey söyleyememiş sadece derin derin düşünmüştür yemek yediği sininin başında.
İştahı kesilmişmiş midir? İşte onu bilemem. Ancak hiç sanmam. Yüzsüzün yüzüne köpek çişini yapsa, nisan yağmur yağar sanır.
Evet sevgili dostlar burada anlatmak istediğim şudur; hep deriz ya bu nesil niye böyle bozuluyor diye…. Sorun nerdedir.?
Soyunu sopunu satıp hep kendi gelen, 3 kuruşa avrat olan anaların evlatlarımı sarıyor dünyayı ne?
Ne dersiniz........................................................................................?
Tüm Dostlara, Baki Selamlar.
YORUMLAR
Her okuyucunun okuyupta ders alacağı vede ders
olarak anlatacağı muhteşem bir konu, harika bir tesbit..
Kalem usta, duygular halis ve saf olunca bizde okuyup
ibret alarak yazarı vede eserini tüm yüreğimizle alkışlıyoruz..
Sizi vede usta kaleminizi kutlarım TEBRİKLER..,,
Selam vede muhabbetlerimle Allaha emanet ol..yunus karaçöp..yudumyunus
sevgilii arkadasımmm oncelıklee yazdıklarından dolayı gurur duymalısınn bu guzel yazı ıcın tesekkur ederım ...... Şair bir babanın EDEBİYATcı ananın yetıstırdığıı ewlatt da anca benı kadar olabılırr heraldee yıllardan berııı ewde hep bır uyakk sesıı ıster ıstemez ınsan kendınıı kaptırıyorrr yorumların ıcın teseukkur ederım ıyı gecelerr . . .
Evet sevgili dostlar burada anlatmak istediğim şudur; hep deriz ya bu nesil niye böyle bozuluyor diye…. Sorun nerdedir.?
Soyunu sopunu satıp hep kendi gelen, 3 kuruşa avrat olan anaların evlatlarımı sarıyor dünyayı ne?
Ne dersiniz........................................................................................?
DOĞRU SÖZE NE DENİR..TESBİTLERİNİZE KATILMAMAK MÜMKÜN MÜ..YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN DERİM..
Alnınızdan öpüyorum.
Bizde bir söz var ya:
"-Asil azmaz, bal kokmaz," diye.
Diyorlar ya, insanlar arasında fark olmaz, diye.
İyi de görüyoruz, hayvanın da, bitkinin de genlerini insanlar değiştirebiliyor. İnsanların binlerce yıl içerisinde genlerinin değişmediği ne malum?
Atta bile soy-sop aranıyor.
Aynı eğitim, öğretimi görmüş, aynı anadan doğma ikizlerin bile insanî hâl, hareket, tavırları farklı.
İthal fikirlerin (Siyonizm, Darwinizm) peşine takılmayı çağdaşlık, aydın kafalılık olarak görenlerin kulakları çınlasın.
Saygı öncelikli sevgiler.
Yükselenyıldız tarafından 4/11/2010 2:51:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
- Evladım ben evlatlarıma karı değil, hanım alırım. Kaldı ki, senin gibi 3 kuruşluk bir kadının evladıyla benim evlatlarım da bir değil.
Düğnyanın ya da ülkenin neden bu hale geldiğini bilmek belki de çok zor ; fakat öyküde anlatılan zabit o sözü ve yakıştırmayı gerçekten fazlasıyla hak ediyor...
Ben bu yaziya katilamiyorum.
Hanim her zaman hanimdir.
Insan kurus ile ölcülmez.Bedel ile ölcülmez.
Insan ailesinden aldigi terbiyesi ile ölcülür.
Bize kimse para saymamis biz evlenirken.Üc kurusluk kadin yoktur
cahil egitilmemis kadin vardir ya da hice sayilan caresiz kadin vardir.
Ve egitemez cocugunu gerektigi gibi sevgi bile veremez.
Egitememistir cünkü söz sahibi olamamis kadin bile var.
Her kadin degerlidir ama belki insanina düsmemistir.
Kendini bilen insanlar sevkatle seviyle ve ne pahasina olursa olsun evladina sahip cikarak
insan gibi saygi ve hürmeti asilayarak yetistiriyor.
Ve burda da hersey kadinda bitmiyor.
Zabiti yetistiren Anne hangi sartlarda yetistirdi onu kimbilir.
Anne kadar babanin tavrida cok cok önemli.
Yuvayi disi kusta yapsa temeller ve aileye sahip cikmak erkekten.
yüreginize saglik
saygilarimla.
hicbitmez tarafından 4/11/2010 2:52:52 AM zamanında düzenlenmiştir.