- 740 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Tekerlekli Sandalye
TEKERLEKLİ SANDALYE
Bir feryat gibidir kara trenin düdüğü. Zamanın , taşıdığı hayatların, bilmenin ve bilip de söyleyememenin tüketen ağırlığı… Demirden bir dilsizlik, ama konuşmadan anlatan, en düşünmezi düşündüren, düşüneni bilge eden bir yalnızlık düşü. Öyle bir yalnızlık ki içindekiyle hesaplaşmayı zorunlu kılan….
Bir istikrardır tren, kıvrıla kıvrıla hedefine varan, ömür gibi ağır ağır demlenen…
Trendeysen eğer duyarsın o kokuyu.dışarıdaki zaman başka kokar, içerideysen başkadır zaman. Trenin sesi düşüncelerine yön verir. Önce raylara değen tekerlekleri düşlersin, gecede yanan kıvılcımlarını hayal edersin. Demir demiri,insan insanı ezer yol almak uğruna. Ağır işler, akreple yelkovan, kimsenin acelesi yoktur. Geçilmemiş, görülmemiş yerlerden geçer tren,el değmemiş yeşillerden, su kenarlarından. İstasyonların isimlerini okumak kadar kolay değildir o istasyonlarda yaşamak. İsmini bilmediğin bir istasyonda durur tren, içeriye giren satıcıların bağırışlarıyla yavaşça sıyrılır ruhun kendi ağırlığından. Hafifçe üşümüştür içerisi ve henüz döndüğün bedenin.
Uzunca bir hesaplaşmadır tren. Dağlarına memleketinin bir vefadır. Biraz zamanın kendisidir, eninde sonunda son durağa varılır. İnsanın kendine doğru yolculuğudur tren. Vardığında yeniden kaybetmek, kaybolmak istediğin. Dolar dolar da kahırla, bir feryatla boşaltır efkar yükünü, geceye dumanını savurarak…
- ¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬¬Geliyor acele et!
- Tamam, henüz uzaktan geliyor sesi.
- Şu ilerde de var bak, parlıyor gördün mü?
- Yeterince toplamadık mı Elif ?
- Yeterince değil.
Erkek koşup alıyor rayların arasındaki boş sigara paketi kağıdını. Alışkın ellerle dış kağıdını sıyırıp atıyor. İçindeki parlak kağıdı hafifçe düzeltip kızın elindeki torbaya atıyor.
Görünmeyen bir uzaklıktan bir feryat daha kopuyor.
- Sence 10 kilo olmamış mıdır hala?
- Sanmam.
- İyi de topladığımız kağıtları nereye vereceğimizi bile bilmiyoruz.
- Hele toplayalım, öğreniriz elbet. Önemli olan toplamak. Atılan bunca sigara kağıdı bir işe yaramalı, hele de böyle bir işe yarayacaksa bütün gün toplayabilirim.
Bir şey söylemedi erkek. Güneş ışıklarına karşı kıstığı gözleri ile kızı inceledi. Örgülü saçları, çiçekli elbisesi, hafif sivilceli güzel yüzüne baktı. Henüz sevgili değillerdi ya da sevgili değil arkadaşız’ı oynuyorlardı kendilerine. Akranları birer cüzdanı kabarık erkek koluna takıp Kızılay’da gezerken; o , tren yolunda sigara kağıdı topluyordu. Onun için güzeldi ve onun için üç saatten beri güneşin altında demiryolunda kağıt toplamaya değerdi.
- Sıkıldıysan sen bırak.
- Hayır, ama yorulmadın mı?
- Yarın sınavlarım başlıyor. Uzunca bir süre toplayamam. Yarım kalsın istemiyorum. Mutlaka almalıyız o tekerlekli sandalyeyi.
- 10 kilo kağıda 1 tekerlekli sandalye, öyle mi? Emin misin peki?
- Evet ve ihtiyacı olan birisine verebileceğimiz bir tekerlekli sandalyemiz olacak. Bunu düşünmek bile keyifle toplamama yetiyor.
Trenin çığlığı daha da yakındı şimdi. İrkildi.- Haydi şunları da alıp çıkalım.
Rampayı çıkan trenin burnu görünüyordu artık. Erkek, ileride parlayan kağıda uzandı. Tam elini uzatacakken ufak bir esinti, kağıdı az öteledi. Uzanıp alayım dedi.ayakkabısı rayın arasına sıkıştı. O kadar ani oldu ki, arkasından gelecek zannettiği ayağı gelmediği gibi onu yere düşürdü. Aynı anda acıyla bağırdı, ayağı burkulmuştu ve hala sıkıştığı yerdeydi.
Trenin feryadı bu sefer bir uyarı gibiydi ve durdurulmaz bir demir şövalye gibi rayları eze eze ilerliyordu.
- Aliiiii…..
Kızın uzayıp giden çığlığı, trenin sesi arasında yitip gitti.
- Elif, uzaklaş.
Ve son bir çabayla doğrulup bağlarını çözdüğü ayakkabısından kurtardığı ayağını sürüyerek istasyon duvarını tırmandı Ali, sanki bir vuslattı, kucakladı Elif’i. Yanlarından hızla geçen tren Elif’in saçlarından bir tutamı Ali’nin terden sırılsıklam boynuna düşürdü.
- Ali’m, çok korktum. Aptallıktı benimki. Bu saçma kağıtlar…
- Hayır Elif. Saçmalık değildi. Şimdi o kağıtları yerine teslim edip sandalyemizi alacağız, haydi.
Hafifçe topallıyordu Ali. Tren yol almaya devam ediyordu. Dumanını saldı bir çığlıkla yeniden. İçinde zaman başkaydı, dışarıda başka. Düşünmezi düşündüren, düşüneni bilge eden, ne olursa olsun gideceği yere varacaktı. Cesareti olanı kendiyle buluşturacaktı.
Elif hafifçe yaslandı Ali’ye, elini sıkı sıkı tuttu. Trenin son vagonu da gözden kayboldu. Hepsinin önünde uzun bir yol vardı. Eninde sonunda tükenen……
YORUMLAR
zülalcucunel
Düşünmezi düşündüren, düşüneni bilge eden, ne olursa olsun gideceği yere varan bir yazı.
Alnınızdan öpüyorum.
Saygı öncelikli sevgiler.
Facebook'ta, sayfamda.
Yükselenyıldız tarafından 4/10/2010 2:05:02 PM zamanında düzenlenmiştir.