- 2803 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
Bez Bebek
-Annee! Ben saçlı bebek istiyorummm!
Saçlı bebek lafını duyan Zeynep’in, bir an bedeni titrer gibi olmuş, ‘şimdi nerden çıktı bu saçlı bebek’ dercesine kızı İlkay’ın yüzüne bakmıştı. İlkay ise, hâlâ bağırıyordu:
-Nevin’in babası, Almanya’dan saçlı bebek getirmiş, ben de istiyorummmm! Ben de istiyorummmm!
Zeynep kızının kara gözlerine bakarak:
-Ben şimdi nereden bulayım, sana saçlı bebeği yavrucuğum?
Küçük kızın kara gözleri sinirden, çakmak çakmak yanarken, ayaklarını yere sert sert vuruyor, sarı saçlarının bukleleri alnında dalga dalga sallanıyordu.
-Ben bebek istiyorummmmm! Nevin bana bebeğini elletmiyorrrr!
Genç kadın, bebeğini elletmiyor lafını duyunca, çıldırmış gibi bağırmaya başlamıştı:
-Kimsenin bebeğini sevmeyeceksinnn! Kimse de sevi sevmeyecekkk! Anladınmııııı!!!
İlkay’ın kara gözlerinden yaşlar yağmur gibi akıyor, durmadan debelenip bebek istemekte ısrar ediyordu. Annesini duymuyordu bile. Genç kadın, bir an kendini toplayıp, kızını kucağına alarak:
—Ağlama yavrum. Ben şimdi sana bebek dikeceğim. Ağlama artık. Hadi bebeğimizi dikelim beraber.
Kızı kucağında, tek odalı evine girip, dolaptan yamalık bohçasıyla, dikiş kutusunu alarak balkona çıkmıştı. Çizgili kilimin üzerine, kucağındaki kızını bırakıp, kendisi de bağdaş kurup oturmuştu. Küçük kız da, tıpkı annesi gibi bağdaş kurmuş, yumuk ellerini çenesinin altında kavuşturarak, heyecanla dikilecek bebeğini beklemeye başlamıştı.
Genç kadın, en güzel kumaş artığını seçerek, kumaşı küçük bir bebek tulumu gibi kesip dikmişti. İçini pamukla doldurunca, renkli ipliklerden, kaş, göz, ağız, burun işlemiş, sarı iplikten, tıpkı kızının saçları gibi saç yapmıştı. Bebek bitmiş, çok güzel olmuştu. Arkadan fiyonklu minik bir de elbise dikerek bebeği tamamlayan Zeynep, sevgiyle kızına uzatmıştı. Bebeği eline alan İlkay, evire çevire inceledikten sonra, hışımla yere çarparak:
-Bunun saçları ipppp! Ben saçlı bebek istiyorummm!
Kadın çaresiz, bebeği yerden alarak diktiği saçları sökmeye başlamış, aynı zamanda da, kendi çocukluğu gözünün önüne gelmişti. Zeynep’in, kendisinden başka üç kardeşi daha vardı. Köyden geldikleri için, hayvan bakma alışkanlıkları vardı. Hem yan gelir olur, hem oyalanırım diyerek Annesi iki inek aldırmıştı. Komşularının inek aldığını duyan bütün mahalle, gelip süt alıyor, gelemeyenler de, evlerine süt yollamaları için haber salıyorlardı. Süt almak için haber yollayanlara, Zeynep ve diğer kardeşleri evlerine kadar gidip, sütü bırakıyorlardı. Zeynep komşularının kızı Tülin ile aynı sınıftaydı, birinci sınıfa gidiyordu.
Sütü hep Tülin’lere götürmek istiyordu. Çünkü Tülin’in saçlı bebeği vardı ve beraber oynuyorlardı. Bir akşam süt götürdüğünde, Tülin ve annesi evde yoktu. Babası yalnızdı. Saçlı bebeği karyolanın üzerine görülecek şekilde oturtmuştu. Zeynep bebeği görünce sevip sevemeyeceğini sorduğunda adam:
-Gir kızım, gir sev. Tülin ile annesi evde yok. Sen bebeği istediğin kadar sevebilirsin.
Zeynep sevinçten deliye dönmüş, içinden ‘oh ne güzel, Tülin de yok, bebek baba kaldı.’ İçeriye koşup bebeği kucağına almıştı. Tam dışarı çıkarken, adam içeri girmiş, küçük kızı yatağa atmıştı. Ürkütmemek için ağır ağır yanaklarından öpmeye başlamıştı. Zeynep çıldırmış gibi bağırıyordu:
-Bırak beniiii! Sen kendi kızını sevvv!
-Bağırma kızım; sen bebeği sev, ben de seni seveyim. Ne bağırıyorsun? Şimdi kızım yok ki, olsa O’nu severim. Azıcık seni sevsem olmaz mı?
Koca adam küçük kızın narin yüzüne sakallı yüzünü değirdikçe kız bağırıp debeleniyor, orasını burasını elledikçe çıldırıyordu. Can havliyle adamın elinden kurtulup sokak kapısına koştuğunda, süt tasını orada unuttuğunun farkına varmıştı; ama geri dönmeyi göze alamamıştı. Bir daha da onlara süt götürmemek için annesiyle inatlaşmaya başlamıştı. Annesinin ‘neden götürmüyorsun’ sorusuna, ‘ben Tülin ile küsüm’ diyordu. O adamı ve saçlı bebeği hayatı boyunca hiç unutmamıştı. Bu yüzden, bütün erkeklerden nefret eder olmuş, kimseyi sevememiş, kimseye güvenememişti. O kadar kötüydü ki, bu durumu, kocasıyla bile birlikte olacağı zaman, hep o sahne gözünün önüne geliyor, gözlerini sımsıkı yumuyordu. İşte şimdi kızı da aynı kendisi gibi saçlı bebek sevmek istiyordu.
Buna asla izin veremeyeceğini düşünüp, eline makası alarak, beline kadar inen örük saçlarını hiç düşünmeden kesivermişti. Bez bebeğe dikerek, kızının eline vermişti. Kızı ise, sarı örüklü bebeğini saçlarından tuttuğu gibi sokağa fırlamıştı. Diğer çocuklara göstermek için acele ediyordu. Küçük kızın elinde sallanan saçları gören komşular, hemen Zeynep’in yanına gelerek:
-Kız sen dellendin mi? Küçücük çocuğu susturacağım diye, bilek gibi saçlarını kestin haa!
Zeynep meraklı kadınlara laf anlatmak istemiyordu.Yaptığı O’na göre hiç de saçma bir şey değildi. Yeter ki kızı mutlu olsun, kimse kızını kendisini seven gür bıyıklı adam gibi sevmeye kalkmamalıydı. Tek düşündüğü, yavrusu idi. Başını gururla kaldırıp, komşu kadının gözlerine bakarak:
-Altı üstü iki örük saç; kökü ben de değil mi, yine uzar!
09/04/2010/ Manisa/ Emine
YORUMLAR
psikolojik rahatsızlıklarda neden çocukluğa inildiğinin çok açık bir örneği olmuş bu paylaşım.çocuklukta yaşanan bir takım olumsuzluklar kişilik şekillenmesinde rol oynar.anne babanın,yakın çevrenin yada her hangi bir ortamda,her hangi bir olay karşısında rahatsız edici bir durum yaşanmışsa bu,büyüyünce de akıllardan çıkmıyor ve sürekli bir problem olarak hayatın içinde yerini alıyor.bu olumsuzluklara maruz kalan kimseler kendi çocuklarını o anlamda korumak adına mümkün oldukça dikkatli davranarak bir savunma mekanizması geliştirirler.bu tamamen gayrı ihtiyaridir.ve bilince işlenmiştir.
toplumsal bir yaranın (çocuk istismarı) ders verir nitelikte dile getirilmesini çok olumlu buluyor ve bunu kaleme alan yüreği kutluyorum..
çok güzel bir emekti,içtenlikle selamlıyorum
umut ve sevgiyle...
İnsan hayatta en nefret ettiği konuları okudumu afaganlar basıyor. Birşeyleri yaşamadan algılamak çok zor.İki kız büyüttüm
allahın bir kuluna güvenemeden.Bu bile yeter sanırsam. Küçük kızım hala söyler bez bebeğini, onun boyundan büyüktü yani şimdi dikmeye kalksam hayatta beceremem elli kollu bir bebekti oynasınlar diye diktiğim.
Yani hayat çok zor böyle durumları insan düşman başına bile sevkedemiyor.
Allah korusun bebelerimizi
Hayatları bu keşmekeş altında onlara daima güvensizlik aşılıyor
Çok zor.
Çok saygılar Emine
Emine abla yine bu hikaye karşısında, insanın söyleyecek bir şeyi kalmıyor. Tebrik ediyorum seni. Sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...
Çok güzel bir hikaye ve hikayedeki kurgu biraz diksindirici olsada toplumda bu tip örneklerin ve insanların yaşadıkları açık
Anne teması güzeldi bir ananın evladına veremiyeceği bir şey yok.
Hikayede birkaç yazılım hatası gözüme çarptı bir iki kelime hatası ve kelime eksikliği var sanırım klavye hatası olabilir
siz bana eksik görürsen ikaz et demiştinizya bende onun için ikaz ettim....
Güzel bir yazıydı kutlarım Emine hanım
.....................................saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler... Sevgi ve saygılarımla...
Susulur bu durum karşısında.
Ki, böyle durumlarda öfke boy atsın.
AF...
Siyasilerin "af" sözcüğünden nefret ediyorum.
Ve bir ana, çocuğu için değil iki örük saçını, kırk beliğini bile kesebilir.
Paylaşım için teşekkürler.
(Tövbe tövbe, sabah sabah...)
Emine UYSAL (EMİNE45)
Yorumunu için çok teşekkür ederim. sevgi ve saygılarımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygılarımla...
Toplumda olmaması gereken, sıklıkla haberlerde izleyip, tüyleri diken diken eden bir konuyu, çok akıcı
bir dille işlemişsiniz, tebrikler, sevgi ve saygılarımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgi ve saygılar...
Saç nedir ki ; yüreğini bile verir anneler yavruları için ! Şu sapıklardan söz edildiğinde, utanılıyor erkek olmaktan, hatta insan olmaktan bile..
İlginç bir konu, etkili anlatım..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygılar...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine hanım, inanın dayanamıyorum böyle haberleri gazetede görsem sayfayı değiştiriyorum, televizyonda görsem televizyonu kapatıyorum, o kadar tiksiniyorum işte.
Başlığı okuyunca masum bir çocukluk hikayesi zannıyla okudum, o bölüme kadar..... gerisini okuyamadım.........................:(
Böyle çetrefilli bir konuyu kaleme alabilecek cesaret ve duyarlılığınız için tebrik ediyorum
Saygılar, selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Bazı yerlerde, kalemim titredi. Uygun kelime ve cümleleri oluşturmakta oldukça zorlandığımı bilmelisiniz. Çok düzgün bir yazı çıkaramadım açıkçası.
Aslına bakarsanız, bu gibi olaylar hep yaşanıyor. Biliyorum. Peki, ben yazmıyacağım, siz yazmıyacaksınız. Kim yazacak söyler misiniz.
Bizim yazmaya çekindiğimiz olaylar, etrafımızda tüm hızıyla yaşanmaya devam etmektedir. Yazmalıyım... Yazmalısınız... Yazmalılar...
Yorum için teşekkürler. sevgi ve saygılarımla...
YÜZLERİNE TÜKÜRÜP
UZVUNDAN ASACAKSIN
BİNLERCE KIRBAÇ VURUP
BİR DİYE SAYACAKSIN
başka söze gerek
bu konuda hassasım
anayım ben
kutluyorum can yüreğini
sevgimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgim sonsuz...
-Bırak beniiii! Sen kendi kızını sevvv!
O YARATIKLAR için farketmezki kendi çocuklarına bile yaparlar....toplumumuzun için...için kanayan yarası.....susmamak sürekli gündemde tutmak gerek .....korkmamak üstüne üstüne gitmek gerek...çok hassas olduğum konu....ENSEST adlı şiirimde uzun uzun dillendirmiştim...ben toplumsal olayları gündeme taşıyan kalemleri....korkusuz yürekleri çok seviyor çok sayıyorum......işte bu kalem gibi.....
YÜZLERİNE TÜKÜRÜP
UZVUNDAN ASACAKSIN
BİNLERCE KIRBAÇ VURUP
BİR DİYE SAYACAKSIN
Emine UYSAL (EMİNE45)
UZVUNDAN ASACAKSIN
BİNLERCE KIRBAÇ VURUP
BİR DİYE SAYACAKSIN
çok güzel bir yorum. Aynen böyle yapamalıyız.
sevgi ve saygılarımla...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Ankarada görüşürüz
Kimsenin başına vermesin kötü bir durum. Çok etkilendim ço k duygulendım yazınızdan...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygılarımla...
Usta kalem, Emine,
Toplumumuzda sık sık karşılaşılan bir iğrençliği çok güzel kugulamış ve anlatmışsın. Etkisinin büyüyünce bile geçmemesi de ruhsal bir tahlil...Maalesef kimi bakışlarıyla, kimi elleriyle saldırıyor mahsumlara. İzi kalıyor büyüsede. Rabbim böyle iğrenç olaylardan korusun yavrularımızı, savunmasızları.
Kutluyorum usta kalemi...Sevgi ve selamlar Emineciğim...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...
YOKLUKLA VERİLEN SAVAŞIMDA BİR ANNENİN ÇABALARI VE BİR ÇOCUĞUN ÇOCUKSU İSTEKLERİ VE BAŞINA GELEN TALİHSİZ OLAYLA YAŞAMININ KARARMASI;TOPLUMSAL AÇIDAN SORGULANMASI GEREKEN BİLİNÇ ALTINDA GİZLİ KALAN CİNSEL SAPLANTILARIN FIRSATINI BULDUĞUNDA ÇOCUK BİLE DEMEDEN HEMEN ORTAYA ÇIKMASI...
YAZAR,BU ÖYKÜSÜNDE SORGULANMASI GEREKEN ; KANAYAN YARAYA PARMAK BASMIŞ...
BU KALEM,İŞİNİ BİLİNÇLİ YAPIYOR...SİZİ OKUMAKTAN BÜYÜK MUTLULUK DUYUYORUM...
SEVGİLERİMLE EFENDİM...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygılarımla...
Çok çok etkilendim. Şu anda gerçekmiş gibi tüylerim diken diken oldu. Kurgu hikayende toplumun öyle tiksindirici bir vakasına yer vermişsin ki, küçük kız çocuğu istismarı maalesef bu tür haberler yıllar önce de vardı, günümüzde de var. Allahtan bu hikayedeki çocuk akıllıymış da kurtulmuş git kendi kızını sev demiş. Sonra toplumsal gelir düzeyi farkını nede güzel yansıtmışsın. Bez bebekler bir tarafta da saçlı bebekler. Annenin fedakarlığına ne demeli? Sırf çocuğu için saçını kesmesine ve bir daha uzar demesi gerçekten mükemmeldi.
Emeğini ve toplumsal yaralarımızı yeniden günyüzüne çıkardığın için tebrik ediyorum. Sevgilerimle...Puanım tamdır.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle...