- 893 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ARMANIN GURURU SAPSARI MELEKLER
ARMANIN GURURU SAPSARI MELEKLER
Bu satırlar, cümleler sanadır bileler sarı melekler. Bu hafta; uzun zamandır yazmak istediğim fakat bir türlü yazamadığım sapsarı meleklerimizi oturtmak istiyorum yazımın baş köşesine. Araya tabi ki futbol takımımızın Kayserispor maçını serpiştireceğim.
Bundan yaklaşık 5-6 yıl önce emsaline bile rastlayamadığımız Bayan Voleybol Takımımız nerelerden nerelere geldi inancın sayesinde. “İnanmak başarmanın yarısıdır” diyenler ne doğru laf etmişler meğer. Aroma Bayanlar Voleybol Ligi’ne çıktığımız yıl ve sonrasındaki sezon şampiyonluğu Eczacıbaşı’na nasıl acımasızca kaybedişlerimizi asla unutamam. Hatta bir keresinde 2-0 öndeyken “Tamam bu kez aldık maçı” derken 3-2 kaybettiğimiz maç çok sarsmıştı beni. Anlaşılan Başkanımızı da üzmüş olacak ki o maç, geçen yıl kesenin ağzı açıldı ve Sayın Mehmet Ali Aydınlar’ında katkılarıyla rüya gibi bir takım kuruldu. Lig’de Eczacıbaşı hegemonyasına son verilerek bir önceki yıl trajik bir şekilde kaybedilen maçların rövanşı alınırcasına kazanılan maçlar sonrasında özlenen şampiyonluk geldi nihayet.
Gelen bu şampiyonluk camiada büyük sevinç yaratırken hepimizin kafasında şu soru kol geziyordu; “Acaba bu şampiyonluk tesadüf eseri miydi, yoksa devamlılığı olacak mıydı?” Yeni sezon sabırsızlıkla beklendi. Yine Sayın Mehmet Ali Aydınlar’ın katkılarıyla yabancı oyuncularımız baştan aşağı yenilendi. Sarı melekler gerek sezona gerekse Avrupa Şampiyonlar Ligine öyle bir başlangıç yaptılar ki. Bırakın set vermeyi, maç bile kaybetmeden otomatiğe bağlamışçasına tüm maçlarını 3-0 kazanmayı gelenek haline getirdiler. Ligde ilk set Vakıfbank Güneş Sigorta’ya, şampiyonlar ligindeyse Dinamo Moscova’ya verildi.
Geride bıraktığımız hafta sonunun kulübümüz tarihinde önemli bir yeri vardı şüphesiz. Sarı melekler Avrupa şampiyonlar liginde 4’lü finallere katılarak Cumartesi günü ev sahibi Cannes’i çekişmeli geçen setlerin ardından 3-2’lik skorla saf dışı bırakarak adını finale yazdırmasını bildi. Pazar gününe tüm sarı-laci sevdalıları olarak tatlı bir heyecanla uyandık. Cannes-Kadıköy arasında gidip gelen güneş bile bir telaş içindeydi sanki. Bir gün öncesinden ütülenen formalar giyildi ve Kayseri maçı için düşüldü mabet yollarına. Bedenler her ne kadar Kadıköy’de olsa da, akıllar pür dikkat Cannes’daydı. Mehmet Topuz’a daha maçın başında yapılan ama hakem tarafından es geçilen penaltıya kimin imzasını attığını bir çoğumuz göremedi mesela. Acaba hakeminde mi aklı Cannes’daydı da o yüzden mi süzemedi penaltıyı? Yoksa sevdiceğime penaltı yasağı mı getirilmişti federasyonca orası tartışılır.
Gökhan Ünal ve Lugano’nun gollerine, sarı meleklerin son 2 yılın şampiyonlar ligi şampiyonu Bergamo önünde maçı 2-0’dan 2-2’ye getirmesi kadar sevinilmedi dersem yalan olmaz hani. İmkânı olanlar tribünlerdeki ekranlardan voleybol maçını takip ettiler. Saracoğlu çimlerine yakın olan bizlerin ise gözü futbol maçımızda, kulaklarımızdansa telefonlarımız final seti boyunca düşmek bilmedi. Evde yolumuzu bekleyen eşlerimiz ve Annelerimizle sürekli irtibat halindeydik. Şahsen ben telefonda evdeki Anneme; “Futbolda nasılsa 2-0 öndeyiz ve muazzam bir futbol oynuyoruz, bu maçın skoru belli. Lig TV’den TRT 1’e voleybol maçımıza geç.” Dediğimi açıkça itiraf edebilirim.
Uzatma setini 15-9 yitirerek Avrupa ikincisi olmamızın bence iki nedeni var. Birincisi takımımız toplama bir takım ve Avrupa’da henüz deneyim sahibi değil. Ama buna rağmen finale kadar yenilmeden gelmek inanılmaz bir başarı şüphesiz. İkinci neden ise bu takım yıl boyu uzatma seti oynamadı. Yanılmıyorsam Dinamo Moscova’ya karşı uzatma seti oynanmış ve 3-2 kazanılmıştı. Cannes maçıyla birlikte oynadığımız bu üçüncü uzatma setimiz oldu Bergamo maçındaki. Dolayısıyla takım uzatma seti oynamaya alışık değil.
Yazım bu haftada uzatma setine gitti tabiri caize ve ben yazımın final setini arkadaşlarla birlikte gittiğimiz Eczacıbaşı Zentiva maçımızdan iki kelam ederek yapmak istiyorum. Yine gelenek haline getirdiğimiz 3-0 maç kazanma alışkanlığımız bu maçta da devam etti. Maçın güzelliklerinden olan başka bir şey ise Eczacıbaşı oyuncularının “Avrupa ikincisi olan Fenerbahçe Acıbadem’i kutluyoruz” pankartıyla oyun alanına gelmeleri ve biz tribünlerin maç sonrasında bu anlamlı jestlerinden dolayı kendilerini tribünlere çağırıp alkışlamamız oldu. Şöyle oturup düşünüyorum da; biz gerçekten farklıyız. Baksanıza bize bir adım atana bin adım atıyoruz…