- 832 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE'DE MANEVİYAT
Türk tarihinin, hatta dünya tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden Çanakkale Zaferinin, maddi ve manevi güçlerin bir araya gelmesi ile kazanıldığını artık herkes biliyor.
Bu konuda ne zaman bir makale yazılsa, bir sohbet yapılsa veya bir eser ortaya konsa, Doğan gurubuna ait gazete ve televizyonlarda hemen aksi görüşü savunan yazı ve proğramlar yayına giriyor ve ‘hurafecilik’ suçlamaları ayyuka çıkıyor.
Halbuki Allah’ın yardımlarını ve duanın etkilerini inkar eden, bunların hurafe olduğunu savunan bu medya gurubu, daha önce Çanakkale Savaşlarına ait kitaplar yayımlamış, bunları gazetelerinin yanında promosyon olarak da vermişlerdi.
İşte asıl bu kitaplara baktığımızda manevi güçlerin bu zaferde ne büyük bir payı olduğunu anlıyoruz… Acaba bu kitapları yayımlayanlar hiç okumadan mı yayımladılar? . Veya okudular da anlayamadılar mı? Yahut ta okudular, anladılar ama inkar mı ediyorlar?
Gelin bu kitapalardan bir tanesini birazcık karıştıralım:
‘Gelibolu Günlüğü, General Ian Hamilton, Hürriyet Yayınları, 1972- Toplam:300 sahife’
General Hamilton Çanakkale’deki Birleşik düşman kuvvetllerinin başkomutanıdır. Savaşı en iyi gözlemleyen ve tamamen karşı tarafı savunması normal olan bir şahıstır. Yazdıkları çok önemlidir. Hürriyet Yayınları’nın bu eseri yayımlayarak büyük bir hizmet yaptığına inanıyoruz. Savaşı günü gününe, kendi açısından canlı olarak not tutarak yazmış.
İşte bazı günlerdeki notları:
19 Mart 1915
(18 Mart 1915 deniz hezimetini izah ediyor) Sayfa:33
’Kurmayların dilinde bir sürü kelimelerle renklendirilmiş mayın harekatı ve denizcilerin sahip oldukları şans izah edildi. Maruz kaldıkları kötü talihe şaşmamak elde değil; o derece kötü bir şanssızlık eseriydi ki, aslıda bin defa geçilse vukubulmazdı.’
23 Nisan 1915
(Resmi yazışmalarında bile dua ve Allahın yardımının çok önmeli olduğu vurgulanmaktadır.) Sayfa:90
‘Havaların müsait geçmesi için dua ederim ve Allah bize zafer nasip edecektir, temenni ederim.’
31 Mayıs 1915
(Türk mevzilerini ele geçirmek için nasıl canla başla çalıştıklarını, buna rağmen hep bozguna uğradıklarını, alınması gereken tüm askeri tedbirleri aldıkları halde muvaffak olamadıklarını, savaş gemilerinin Türk mevzilerine adeta ölüm yağdırdığını, buna rağmen iki gemilerinin Türk askerlerinin gözü önünde batırlıdığını, ne yaptılarsa muvaffak olamadıklarını düşünerek şu satırları yazmış) Sayfa: 160
‘ Bu derece hırpaladığımız Türkleri koruyan Cenabı Allahlarından ayırmak için başka ne yapılabilir? ‘
25 Haziran 1915
(Türk Askerinde bulunan manevi gücü ve cesareti izaha çalışırken, onların para ve menfaatle satın alınamayacağını anlatıyor) Sayfa:190
‘Dünyada Osmanlı Türkünden başka bir din uğruna canını fedaya münakaşasız hazır bir millet ve asker yoktur.’
(Sık sık kiliseye gidip dua ve ayinlere katılmakta, önemli konularda ve kararlar öncesine diz çöküp Allahın yardımını talep etmektedir…) Sayfa 201, 214 ve birçok sayfa…
21 Ağustos 1915
(İkinci Anafartalar savaşındaki Türk ordusunu gizleyen ani ve sebepsiz bastıran sisi ve bulutu şöyle izah ediyor.) Sayfa 248
‘Bu sefer İsmailoğlu tepeyi eleimizden hiçbir güç kurtaramazdı. Ama sabahın erken saatlerinde durumda umulmadık bir değişme başladı, gittikçe yoğunlaşan bir sis, etrafı göz gözü görmez bir hale getirmişti. Top tüfek sesleri birer birer dindi ve cephe sustu. Doğa Türkleri gizlemiş, Allah onları korumuştu.’
22 Ağustos 1915
(21 Ağustostaki hezimetleri üzerinde şunları söylüyor.) Sayfa:249
‘70 numaralı tepe ile İsmailoğlu tepede düşman, kuvvetlerimizi geri çekilmeye mecbur bırakmıştı. Türk birlikleri ön hatlarda iyice tutunmuşlar, bu sebeple, 7,8,9, ve 10.cu tümenlerden çok, topçu ateşimizden yardım beklemekteydik. Çalılık arazi içinde devam eden karşılıklı düello, korkunç bir şekilde hükmünü sürdürdü. Sis ve topçu ateşi yönünden Allah dün Türklerden yana idi.’
2 Eylül 1915
(Batıl itikatları olmadığını her vesile ile açıklayan general artık kabus dolu rüyalar görmekte ve bu rüyalardan anlamlar çıkarmaya çalışmaktadır.) Sayfa:249 ve 254
‘Dün gece çok acayip ve korkunç bir rüya gördüm. Çadırım İmroz adasında olduğu halde, Helles burnunda boğuluyordum. Boğazımı sıkan elin baskısını hala hissediyorum.Sular başıma yaklaşıyor. Hiç böylesine korkunç bir rüya görmemiştim.’
Gerçekten enteresan bir kitap. Tekrar bu kitabı Türk okuyucusuna kazandıran Hürriyet Yayınları’nı kutlamak gerek.
Anlaşılamayan husus ise, bu kadar açıkça Allah’ın Türklerden yana olduğunun, yayımladıkları kitaplarda vurgulanmış olmasına rağmen,her vesile ile kiliseye giderek dua ve ayine katılmış olduğunu, her önemli harekat öncesi diz çökerek Allaha yalvardığını kendisi yazan bir düşman başkomutanının varlığına rağmen, hala Allah’ın yardımlarına ‘Hurafe’ diye bakılmasıdır. Bu husus gerçekten bizleri üzmektedir.
Doğan gurubu yayınevlerinin başka kitapları da var. Aynı olayları aynı tarzda izah eden başka yazarların kitaplarını da yayımlamış ve hizmet etmişler. Bunlardan bir tanesi de ‘Alan Moorehead’a ait olan ‘Çanakkale Geçilmez’ isimli kitaptır. Milliyet Yayınlarından çıkmış. 1972. Ama üzüntümüz odur ki bu kitapları kendileri unutmuş gözüküyor.
Ekrem Şama
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.