- 5668 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞ ÜZERİNE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Fransız bilimadamı Henri Laborit’nin yaşamı ve araştırmaları hep ilgimi çekmiştir. 1914 doğumlu Laborit, 1948’de cerrahlık mesleğini bırakarak bilimsel araştırma alanına geçiyor. 1951’de ağır ameliyatlardan ve büyük sarsıntılardan sonra yapay kış uykusuna (hibernasyon) yatırmayla sağaltımı, 1952’de, özellikle hipotalamustan kaynaklanan saldırganlığın dokuncasız kılınmasında etkili bir madde olan klorpromazin’i buluyor.
Türkiye’de, “Kent ve İnsan”, “Yaratıcı İnsan” çok tanınan iki kitabı. Ayrıca, Bedenin Saldırısı ve Sarsıntı Karşısındaki Tepkisi, Dirimin ve İnsanoğlunun Yazgıları, İnsanın Hücresel ve Bedensel İşlevbilimi, Dirimbilim ve Yapı, Bilgiye Dayalı Toplum önemli yapıtları arasında. Ayrıca uzun yıllar uluslararası Agressologie (saldırıbilim) dergisinin yönetmenliğini yapmıştır. Laborit, “Yaratıcı İnsan” adlı kitabının bir yerinde şunları söyler:
“Saldırganlığımızı barındıran en eski beynimiz sürüngenlerinkine benzer, her insanın beyninde uyuyan bir insansı sürüngen vardır. Üzülerek de olsa, günlük yaşamımızda, bu uykunun çok kısa sürdüğünü ve sözcüklerle mantıklı söylemin aldatıcı görünümü altında, edimlerimizle davranışlarımızın çoğuna işte bu kocaman sürüngen beynin yön verdiğini saptamak zorundayız.
Öteden beri, insan insanın kurdudur, denir. Çok iyimser bir yaklaşım bu, çünkü kurt sürüsünde, iki erkeğin saldırganlığı bireysel bir kapışmaya dönüşürse, yere yıkılan kendisini yenene boğazını uzatır; şahdamarı hemen oracıktadır, ama yenen bu damarı hiçbir zaman pençe atıp yırtmaz.
Değer yargılarının yeline kapılan, sürüngen beyni sözcüklerle zıvanadan çıkan insansa gözünü kırpmadan, en küçük bir pişmanlık duymadan öldürür.”
Belki tıp bilimi, gen teknolojisi tıpkı çiçek aşısı, karma aşı vb. gibi “barış aşısı”nı keşfedebilir. Ama dünyada askerlik olduğu sürece bu aşının uygulanması zordur. Doğarken her çocuğa “barış aşısı” yapılsın ve saldırganlık duygusu olmayan bir nesil yetişsin diyelim; bu askerliğin kurum ve meslek olarak ortadan kalkması demektir. Demek ki böyle bir aşıya “değer yargıları”, yani baskın olan ideoloji, egemen sistem hiçbir zaman izin vermeyecektir.
Öyleyse “Barış Aşısı” sözcüklerden yapılmalıdır. Savaşı kutsayan, insanların ezilmesini, sömürülmesini gizleyen ideolojilere, değer yargılarına karşı barışın sözcüklerinin sesini yükseltmeliyiz. Günümüz savaşlarının en büyük sorumlusu, dünya üzerindeki eşitsizliğin, açlığın, yoksulluğun, çevre sorunlarının suçlusu liberal kapitalizm ve öncüsü ABD’dir.
Sistemin bir sektörü ve savaşlardan pay alan unsuru olarak medya ile sistemden beslenen ideologlar, yazarlar; her gün, her saat kitleleri kültürel bombardımana tutarak uyuşturma işlevlerini başarıyla yerine getiriyorlar.
İnsandan, barıştan yana olanların görevi, egemen ideolojinin değer yargılarını kırmak, ‘insanların beyninin sözcüklerle zıvanadan çıkmasına’ izin vermemek olmalıdır. Gelecekte barış dolu bir dünya mümkün olacaksa, bu, sözcükleri bilimin, insani değerlerin, eşitlik ve kardeşlik düşlerinin hizmetine sunmakla mümkündür ancak.
Bilim barış için olsun, savaş için değil. Romanlar, şiirler, öyküler barışı getirsin bize...
Şerif Erginbay
YORUMLAR
Arno Gruen'in kitabi Normalligin Deliligi ( Hastalik Olaral Gerceklik:Insandaki Yikicilik Uzerine Bir Kuram ) 'da insanin yikiciligi uzerine söyle diyor :
" Insandaki yikici ve ölumcul edinim kisinin , yaniltici bir iktidardan pay alma ugruna kendisine ihanet etmesinden kaynaklaniyor "
Canlilar arasinda yikmak icin yikan tek canli ne acidirki insanlar oluyor , umarim insanlar sizin dediginiz su " asidan " alirlarda barisin , kardesligin , sevginin ne oldugunu anlarlar ..
Cok guzel ve icerikli bir yazi , kutlarim sizi , sevgilerimle ......
"Bilim barış için olsun, savaş için değil. Romanlar, şiirler, öyküler barışı getirsin bize... "
dileklerin kabul olsun canım arkadaşım.
ama önce zıvanadan çıkmaya hazır beyinlerin boşaltılması gerek sanırım. öyle dolu ki artık bir zerre bile kabul etmiyor. ve her an patlamaya hazır bir bomba gibi insan denen canlı. eşine, dostuna, çocuğuna... şiire, edebiyata... her geçen gün tahammülsüz, saldırgan ve tehditkar mı oluyoruz ne...
kalemlerimiz bizi korusun :) kuruyan yaşama gül dikelim her renk, bir nebze daha bahar koksun hayat
kutlarım, böyle güzel bir konuya emek verdiğin için.
yüreğine sağlık canım dostum