- 1421 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
VEFA
Hayvanları çok severim. Severim ama aynı zamanda da korkarım. Tabii ki; hepsinden değil. Meselâ; köpekten, yılandan, fareden,böcekten,örümcekten…
Kuşları çok severim. Balıkları da. Köpekten korkmama, sanırım onların havlamaları sebep olmuş olabilir. İçimden, onlara sevgi duymama rağmen, gördüğümde, elim ayağım titremeye , kalbim hızla çarpmaya başlar.
Çocukluğumda, “ Coli” Adını verdiğimiz bir köpeğimiz vardı. Onu çok severdim. Çok sakin bir köpekti. Sanki, bizim ne demek istediğimizi anlardı. Hayvanlar, duygulu yaratıklar. İyiliği ve kötülüğü, Allah tarafından onlara bahşedilen, önsezileriyle hissediyorlar sanırım.
On yaşlarındaydım. Köyde oturuyorduk. Babam, ilkokul öğretmeniydi. Görev yaptığı köy ile kendi köyümüz çok yakındı. Yaz tatili başlar başlamaz, köyümüze dönerdik. Evimiz, köyün tam ortasında, bahçesinden baktığımızda, bütün ovayı yukarıdan görebilecek bir konumdaydı. İki katlı, mis gibi ahşap kokusu gelirdi burnuma. Bahçemizde, armut ağaçları, erik ve elma ağaçları vardı. Ihlamur ağacı, çiçeklerini açtığında, buram buram ıhlamur kokusu yayılırdı sanki. Ya da ben öyle hissederdim. Babam, arıcılık da yapardı o bahçede. On- on beş kadar kovan arısına gözü gibi bakardı. Oğul verme zamanında, biraz ürkerek çıkardık bahçemize.
İkindi vakti olduğunda, çay demlerdim. Bahçeye serdiğimiz kilimlere oturur, beş çaylarımızı yudumlardık keyifle. Coli, aslında; aynı köyde oturan anneannemlerin köpeğiydi. Fakat, gitmezdi onlara. Bizimle oyun oynardı. Biz onun başını okşadıkça; mest olur; gözlerini kapatır ve arkasından açar; sevgiyle bakardı yüzümüze.
Tarlaya giderdik, peşimizden gelirdi. Yine öyle bir günde, çalıştık ve köye döndük. Biz Coli’ yi unuttuk tabii ki. Aramalarımıza rağmen bulamadık. Ertesi sabah, tarlaya tekrar gittiğimizde, ağacın dibinde yatarken bulduk. Bizi görünce, sevincini; ortada dolaşarak gösterdi. Sonra annem fark etti. Bir önceki gün; ekmek bohçasını unutmuşuz. Gelmemesinin nedeni de o şekilde ortaya çıkmış oldu. Aç olmasına rağmen, bohçanın içindeki ekmeklere; patilerini bile sürmemiş. Hemen annem onu doyurdu. Öyle çok acıkmıştı ki ; görmeliydiniz. Bu olayı hiç unutmadım. Sadakatin ne olduğunu, çok güzel göstermişti bize.
Bir iki yıl sonra da Coli öldü. Onun ölümüne, hepimiz çok üzüldük. Kardeşlerimle ona, mezar yaptık ve onu gömdük. O, ailemizin bir bireyi gibiydi.
Kızım küçükken, evde hayvan beslemek isterdi. Fakat, apartmanda, hayvan beslemek mümkün değildir. Balık aldık o yüzden. İlk zamanlar, hevesle ona baktı. Belli bir süre sonra da sıkıldı. Bakımı bize kaldı haliyle. Onun varlığına alışmıştık. Sonra bir gün, iş dönüşü geldiğimde, suyun üzerinde buldum. Yine çok üzüldüm. Bir daha üzülmemek için almamaya karar verdik.
Yine kızımın isteğiyle, Hint Bülbülleri geldi eve. Biri beyaz, biri alaca renkli, sevimli mi sevimli iki minyatür kuş. Bakmaya doyamıyor insan. Cılız ötüşleri, minik bedenleri ile karı kocayı andırıyordu. Geldiklerinde, kafesleri boştu. Kızım, internette yaptığı araştırma sonucunda, onlara yuva aldı. Yerleştirdi. Peçeteleri yırtarak, kafesin içine attı. Erkek kuş, peçeteleri taşıyor, dişi kuş da; yuvaya yerleştiriyordu. Üçümüz, bu sahneyi, hoşumuza giderek seyrettik. Akşam olunca da, erkenden yuvalarına girip, uykuya dalıyorlardı. Mutlu bir yuvaları vardı. Sabah olduğunda da, erken bir saatte ötmeye başlıyorlardı.
Ekim ayında, Karadeniz’ e gittik. Giderken de, anahtarı görümceme bıraktık. Onların aç ve susuz kalmamaları için. Her gün gelip bakıyormuş. Döneceğimiz gün, eve geldiğinde, dişi kuşun, kafeste cansız bedeniyle karşılaşmış. Erkek kuş, oradan oraya sıçrayarak, acı içinde çığlıklar atıyormuş. Çok üzülmüş. Bizi aradığında, ikimiz de şok olmuştuk.
Eve geldiğimizde, cansız bedenini kafesin içinde görünce; içim “ cızzz “ etti. Çok üzüldüm. Onu, kafesin içinden aldım ve bahçeye gömdüm.
Şimdi Erkek Hint bülbülümüzün boynu bükük. Sesi çok cılız çıkıyor. Sanırım, eşini çok özlüyor.
Biz insanlar, acaba hayvanlar kadar vefalı mıyız ?
YORUMLAR
Hayvan pek sevmem. geçen yaz kızlarıma tavşan yavrusu almıştım sorumluluk duyguları gelişsin diye. Meğer tavşan en duygusal hayvanlardanmış. Eğer bir hastalığı yoksa ölüm sebebi yanlızca stresmiş. Ne yalan söyleyeyim bakımı zor olduğu için iki haftada ailece bıktık ondan. O da anladı galiba....Sabah cıvıl cıvılken öğlede acı bir şekilde can çekişerek öldü. Bir daha hayvan almamaya karar vermiştim. Ama şimdi bahçeli bir eve taşınıyorum. O yüzden kızlarıma çok istediği köpeği alacağım. Bakalım onun akıbeti ne olur.
Evet haklısın, biz hayvanlar kadar sadık ve saf değiliz...
Güzel bir yazıydı nERMİN ABLA.. tEBRİK EDİYORUM...
Nermin ciğim benzer bir olayı da ben yaşadım.Kuşumuz vardı "miço" ona sabırla konuşmayı öğrettim...Evimizin 5. bireyi gibi olmuştu.Bir sabah cansız bedenini biz de kafeste bulduk, evimizin bahçesine gömdük.Çok üzülmüştük.Günlerce rahmetli eşimin arkadaşları " yenge başın sağolsun,miço ölmüş çok ağlamışsın" diye aradılar...
Evet hayvanları çok severim ama kedi, köpek, örümcek onlara dokunamam...
Sevgilerimle
Ankara'ya geliyorsun değil mi? Toplantıya...
Sevgili Nermin, hint bülbülünüzün ölümü çok acıklı,uzun yıllar muhabbet kuşu bakan biri olarak ne kadar üzüldüğünüzü tahmin ederim.Yedi sekiz yıl süre çocuklarımın arzusu üzerine, çift muhabbet kuşu baktık.Belli aralıklarla dört beş kuşumuz
ölmüştü, bir kaç kez de yavru çıkarttık.Öldüklerinde insan çok üzülüyor,sizi anlıyorum, sevgiler.