- 1492 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSTANBUL’UN FETHİ VE SONUÇLARI
Bugün 29 Mayıs 2003, İstanbul’un fethinin 550. Yıldönümü Türk-İslâm Ülküsünde çok önemli yer işgal eden İstanbul’un fethi, İslâmiyetle birlikte ortaya çıkan Mukaddes bir ideal, bir kızıl elma yani yüce bir gayedir. Bu ulvi gaye uğruna önce Araplar, sonra da Türkler, İstanbul surları önünde seve seve can verdiler ve şahadet mertebesine ulaştılar. “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hüküm-dar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir.” Hadis-i Şerifi, bütün İslâm hükümdarları gibi, II.Mehmet Han’ı da he-yecanlandırıyordu. Hz.Muhammed (SAV)’in müjdesine nail olmak için çalışmaya sevk ediyordu.
Fatih Sultan Mehmed Han, babası II.Murat Han 1451’de vefat edince yeniden Osmanlı Devleti’nin başına geçmiş, babası ve ataları tarafından dört defa kuşatılmış ama bir türlü alınamamış olan İstanbul’u ele geçirmeye karar vermişti. Henüz 21 yaşındaki II.Mehmed Han, kendisine Fatih unvanının verilmesini sağlayacak fetih için hummalı bir çalışma içindeydi.
II.Mehmed daha önceki kuşatmaları titizlikle inceleyerek, başarısızlığın İstanbul’un denizden yardım almasının önlenememiş olmasından kaynaklandığını tespit etmiş ve ilk önce bu deniz desteğini kesmek için Anadolu Hisarı’nın tam karşısına 1452 yılında Rumeli Hisarı’nı yaptırmıştır. Hisara 400 yeniçeri yerleştirildi, denize bakan burçlara toplar yerleştirildi, Anadolu ve Rumeli Hisarlarıyla boğaz tamamen kontrol altına alındı. Diğer taraftan, Bizans İmparatoru’nun Mora’da egemen olan kardeşleri Dimitriyus ve Tomas’ın da İstanbul’a yardım etmesini önlemek için, akıncı Kumanlarından Turhan Beyi Mora üzerine gönderdi. Balkanlar’dan Bizans’la gelebilecek destek daha önceki Varna ve Kosova zaferleriyle kesilmişti. Marmara tamamen Türk gemilerinin hakimiyetine girmiş, Akdeniz Hıristiyan Devletlerinin ve özellikle de Papalığın Çanakkale boğazından Bizans’a yardımı da engellenmeye başlanmıştı.
Bütün bu hazırlıklara, İstanbul’u çevreleyen çok kalın surları kolayca yıkabilecek, devasa top Şahi’nin de İstanbul’a 30 çift öküzle Edirne’den getirilmesi eklendi.
Türklerin, bu defa İstanbul’u almaya çok kararlı olduğunu gören Bizans İmparatoru Konstantin, saldırıdan ziyade savunma hazırlıkları yaptı.
İstanbul’un kuşatılması 6 Nisan 1453’de başladı, 18 Nisan’da ilk deneme hücumu yapıldı ve Türkler Bizans’ın savunma gücünü test ettiler. Bu arada Bizans’a yardıma gelen Hıristiyan gemileri de Haliç’e girmeyi başarmışlardı. Haliç’e girmek isteyen Osmanlı gemileri başarılı olamadı. Bunun üzerine II.Mehmed, gemileri karadan Galata sırtlarından Haliçe indirme emrini verdi ve 70 parça gemi yağlı feleklerin üstünden kaydırılarak Haliç’e indirildi. 28 Nisan gecesi Bizans gemileri Osmanlı gemilerini yakmaya teşebbüs ettiyse de başarılı olamadılar.
Artık İstanbul’un düşmesi yakındı. Ümitsizliğe düşen Konstantin, Fatih Sultan Mehmed’e elçiler yollayarak, İstanbul’un kuşatılmasının kaldırılması halinde; istenilen miktarda vergi verileceği, hiçbir Hıristiyan Devlet’le ilişki kurulmayacağını ve tamamen Türklere bağlı kalınacağını iletti. Fatih elçilere cevap olarak, kuşatmadan asla vazgeçilmeyeceğini ve eninde sonunda İstanbul’u alacağını kesin bir dille söyledi. “İmparator, İstanbul’un harap olmamasını, halkının kurtulmasını istiyorsa, bir an önce teslim olsun!” demeyi de unutmamıştı. Konstantin, bu teklifi kabul etmedi ve kuşatma devam etti.
7 ve12 Mayıs’da Eğrikapı ve Topkapı arasında iki defa hücuma kalkan Türkler, Bizanslıları iyice korkuttular, askerler surları bırakıp şehir içine doğru kaçtılar, ölüm-le tehdit edilerek yeniden yerlerine döndürülebildiler. Bizans’a son ve kati hücum yapılmadan önce, halkın ölmemesi için, Konstantin’e yeniden teslim almaları teklif edildi ama reddedildi. Artık İstanbul’un sadece kılıç gücüyle alınabileceği anlaşılmıştı v 1453 yılının 28 Mayısı 29 Mayıs’a bağlayan gece kesin hücum başladı. İlk ikisinde başarısız olunduysa da üçüncü hücumda surlarda gedikler açıldı ve birçok Bizans askerleriyle birlikte İmparator Konstantin de öldürüldü. Ulubatlı Hasan tarafından, Osmanlı San-cağı İstanbul Surlarına dikilmişti.
Sultan Mehmed birçok milletlerin, bu arada kendinden önceki Osmanlı hükümdarlarının da başaramadığı İstanbul’un Fethine muvaffak olmuş, böylece kendisine ve mensup olduğu Türk Milletine büyük bir şeref ve tarihe de emsal-siz bir zafer kazandırmış oldu. Bu muhteşem zaferden dolayı, ona “FATİH” ünvanı verildi, Fatih Sultan Mehmed Han olarak tarihe altın harflerle ismi kazınmış oldu.
O gün Fatih, beyaz atında, kumandanlarının ve askerlerinin önünde İstanbul sokaklarından geçti, Ayasofya önüne geldi. Bizansın bu en büyük kilisesini gezip gördükten sonra, İkindi Namazı’nı yanındakilerle birlikte burada kıldı ve ellerini Yüce Allah’a açarak söyle duada bulundu.
“—Ey Ulu Tanrım, bu şehrin zaptı şerefini kullarının arasında bana nasip ettiğin için sana yüzbin kere şükrederim!”
Fethin doğurduğu sonuçları şöylece sıralayabiliriz:
1.İstanbul fethedilince, Osmanlı Devleti toprakları arasında sıkışıp kalan, varlığı ve siyaseti ile sürekli olarak bir tehlike oluşturan, 1123 yılı İstanbul’da geçen, 1480 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’na son verildi.
2.Osmanlı Devleti’nin yükselme devri başladı, cihanşümül hakimiyet fikri gelişti. İnsanlığı iman birliği içinde bir tek devlet ve hükümdar hakimiyetinde toplamak için teşebbüse geçildi.
3.İstanbul, 1457’deki büyük Edirne yangınından sonra, başşehir olmuştur.
4.İstanbul’un fethi Avrupalıları, Balkanları ve hatta Anadolu’da komşularını yüzlerce yıl Türklerle karşı kışkırtan köhnemiş Bizans’ın yıkılmasını sağlamıştır. Fatih, yüzyıllardır Hıristiyan aleminin doğudaki en güçlü dayanağını yıkarak, Türk-İslam gücünü bütün dünyaya göstermiştir.
5.Avrupalılar da bu yeni gelen topluluğun sıradan bir topluluk olmadığını anlamıştır. Ortaçağda Türkleri Avrupa’dan sürüp çıkarmak için Haçlı seferleri düzenleyenler, kendi toplulukları üzerindeki etkilerini kaybettiler.
6.Bu tarihten sonra, papalar kendi başlarına kaldılar. Fatih’in Rumları, Ortodoks Kilisesi’ni ve patriğini kendi himayesi altına alması, onlara önemli haklar vererek, din ve vicdan hürriyeti tanıması, dış aleme de Türklere karşı akımları ve Bizans’ı düzeltmeye kalkışma niyetlerini önlemiş oldu. Kilise üzerindeki bu otorite, Osmanlı Devleti sınırlarını da aşarak Ortodoks olan bütün kavimlerin Osmanlı’ya dolaylı da olsa bağlanmasına vesile oldu.
7.Bu arada Sırp ve Mora despotları, Sakız ve Midilli beyleri ile Trabzon Rum İmparatoru yüksek vergiler karşılığında barış istediler.
8.Fetih ile a zamana kadar Akdeniz, Marmara ve Karadeniz sahillerinin ticaretini elinde tutan Venedik’in üstünlüğüne son verilmiştir. Karadeniz, Osmanlı Gölü haline gelmiştir.
9.İstanbul’un fethi, toplam alanı 17 km2’yi geçmeyen bir şehrin elde edilmesi değil, Ortaçağı kapatan yeniçağı açan büyük olaydır. Osmanlı Devleti’nin çeşitli din ve ırklardan olan insanları idare etmeye başlamasıyla, cihanşümülleştiği de görülmeye başlanmıştır.
10.Çaka Bey zamanından beri Türklere denizi/denizciliği şiddetle yasaklayan Venedik’in deniz ticareti engellenmiş, onlar da bundan sonra korsanlığa başlamışlardır.
11.Fatihle birlikte, İstanbul Sefahat yeri olmaktan çıkarılmış, dünyanın ilim ve kültür merkezi haline getirilmiştir. Derhal devrin ilk, orta ve yüksek dereceli öğretim merkezleri olan medreseler kurulmuş, bunlarda ilahiyat hukuk, tarih, coğrafya, edebiyat, tıp, güzel sanatlar, matematik, geometri, fizik, astronomi dallarında değerli pek çok kimse yetişmiştir. Osmanlıların her gittiği yerde olduğu gibi, İstanbul’da da kütüphaneler kurulmuştur.
12.En önemlisi, bu fetihle doğudan batıya ve batıdan doğuya yapılabilecek her türlü askeri harekâta doğrudan etkileyen önemli bir toprak parçası Türklerin eline geçti.
13. İstanbul’da kurulan yeni idare sayesinde, insanlara en büyük ihtiyacı olan hak şuuruyla adalet nizamı sağlayan temellere dayandı. Bunu da Avrupa, İstanbul’un fethi sayesinde öğrendi. Hristiyanlar, kadı(hakim) karşısında hükümdarlarla gayr-i Müslim bir vatandaşın bile muhakeme edildiğini, İstanbul’un fethinden sonra İslâm ve Türk adaletinin sarsılmaz dayanaklarına şahit oldular.
14.Fatih Sultan Mehmed Han’ın genç yaşında balistik hesaplarını bizzat yapıp, döktürdüğü toplar zamanın en büyük ve tesirli silahıydı Topçuluk tekniğinin, dünya tarihini değiştirecek ilk büyük zaferi, İstanbul’un fethidir.
15.Avrupa kralları, top sayesinde, otoritelerini hiçe sayan, ahaliye esir muameleleri yapan derebeylik usulünü kaldırdılar. Merkezi otorite kuvvetlenip, milli birlik esasına göre kurulan devletler, Avrupa haritasında kalıcı sınırlar meydana getirdiler.
16.Hıristiyan Avrupa’da kültür ve medeniyet gelişti.
17. Doğu ticaret yollarının bütünüyle Türk ve İslam ülkelerinin eline geçmesi, Avrupalıları ihtiyaçlarını temin için yeni yollar aramaya yöneltti. Ticari yollar aramak için keşiflere çıktılar. Yeni ülkeler keşfettiler Gemicilik gelişti, denizaşırı ülkelere açıldılar. Keşif ve buluşlar yaptılar ve teknik, kültür ve medeniyette büyük gelişmeler oldu.
Görüldüğü gibi, İstanbul’un Fethi, sadece bir toprağın el değiştirilmesi değil, topyekûn yeni bir çağın, kültür, medeniyet, ilim ve teknolojik gelişmelerin başlamasına sebep olmuştur. Türk Milleti Anadolu’ya kesin olarak yerleşmiş, yeni bir vatana daha kavuşmuştur. Her ne kadar, Batılılar çeşitli entrikalar/ savaşlar yoluyla Türkleri Anadolu’dan çıkarma gayelerinden vazgeçmeyeceklerini göstermişlerse de Türk Milleti’nin kesin/inançlı direnciyle karşılaşmışlardır. Bundan asla vazgeçmiş değillerdir, fırsat kollamaktadırlar. Bizim, daima uyanık ve güçlü olmamız, onların bu emellerini engelleyecek güçlü olmamız, onların bu emellerini engelleyecek tek şeydir.
Ali AKSAKAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.