- 563 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KEŞİF
Keşif hayatımın gayesi. Yeniliklerle yaşamak ve modaya değil özgünlüğe önem vermek, geleneklere ve monoton’a karşı bir direniştir, keşif. Yeniyi eskiden daha güzel gösteren değil, daha özgün gösterebilendir. Farklı tatlar, farklı duygular yaşayabilmek için yelken açarız kendi dünyamıza ve orada hiç aklımıza gelmeyecek yerde bir yer keşfederiz. Belki izbe, belki sapa ancak bir o kadar özgündür. Kendine has çizgileri vardır ve diğerlerinden farkını açık ara gösterir bize. Peki insan neden keşfetmek ister. İşte asıl mesele ve asıl soru budur. Bizler arayış içersindeyizdir ve bu arayış bizlere ızdırap vererek keşif yapmamıza sebep olur. Yani aslında biz keşfederken bile ızdırap çekebilen varlıklarız:) Ve bu duygu bende şu sıralar kendini daha bir fazla hissettirmekte. Yeniyi bulma, yeniyi kurcalama, eskiyi muhatap alıp ondan dersler çıkarma vs. Şu sıralar aklımı ve zamanımı alan mesele tamamen bundan ibaret. Bu deneyimlerimlerinden bir tanesi benim asla unutamayacağım olan "ağa kapısını keşfim" olacaktır. İstanbulda dört sene kalmış olmama ve birçok yerleri gezmiş olmama rağmen süleymaniyedeki ağa kapısına nedense adımımı atamamıştım. Acaba nedendi? assolistler sonra mı çıkıyor sahneye! Belki de öyledir. Ancak böyle olunca daha bir değerleniyor keşfettiğimiz şeyler. Evet Süleymaniyenin arka tarafından, Mimar Sinan’ın türbesinin sol cenahından aşağı doğru gidip ilk sol dönemeçte girişi toptancıya benzeyen bir cafe ile karşılaşıyorsunuz ve adeta şaşırıyorsunuz burası mı acaba! Evet kapıyı açtığınızda ise bir fotoğraf karesi ile karşı karşıya kalıyorsunuz ancak bu fotoğraf hareketli yani canlı. Artık güzel bir anı oluşturmak için bütün koşullar yerine gelmiştir size düşen zamanınızı en güzel biçimde geçirmek ve anın tadını çıkarmak.
Bu mekanda oldukça fazla geçmişim var. Aslında bir şeylerin hatıra olması için illa çok eski olması gerekmezmiş. Biraz özgün olsun yeter. Ağa kapısına bir çok dostum ve arkadaşımı getirdim ve unutulmaz zamanlar geçirdik. Kah teras’ta boğaz manzarasına karşı üşüyerek de olsa çayımızı yudumladık, kah ilk katın o sıcak ortamında sıcak çikolatalarımız yudumlayarak daha bi içimizi ısıttık. Arkadaşlık güzel bir olgu. Sevdiğin, senin için özel olduğunu bildiğin insanları senin için özel olan yerlere götürüp adeta evde misafir edermiş gibi iltifat etmek ve onların mutlu olduğunu görmek hayatta insana en çok mutluluk veren bir duygu. Bu duyguyu yaşamak her insana nasip olmaz.
Keşifler asla bitmezdi ve bitmeyecekti de. Arkadaşım beni sıcak çikolata içmeye davet etti bende olur gelirim ancak dostum ile beşiktaş’ta buluşmam gerektiğini ve az zamanım olduğunu ifade ettim. Gideceğim yer hakkında en ufak bir tahminim bile yoktu. İstiklal caddesinde galatasaray lisesinden kabataşa giderken az ilerde sağ tarafta bir sokağa girdik. Gayet sıradan ve basit bir sokaktı taksim için. Ve tabelayı gördüm "J’ADORE" manası "tapıyorum" demek olan bu cafe "panagia kilisesinin" hemen arkasında kalıyor. Esrarengiz ve bir o kadar hoş bir girişe sahip olan bu mekana adımımı her atışımda sanki kendimi keşife bir adım atıyordum. İkinci katta salonun sol tarafında,salonun tam ortasında dört kişilik bir masaya geçtik. Masanın üzerinda zarif bir mum bulunuyordu iç dekorasyonu benim ruh haletimi yansıtıyordu adeta. Müzik çalardan gelen fransızca sesler bu dekoru tamamlar nitelikteydi benim için. Ve burası artık benim keşfettiğim yeni mekanlardan birisi olmuştur dedim. Kimbilir buralarda neler yaşayacağım. Bunu zaman gösterecektir zannedersem.