DAVACIYIM
Ben her zamankinden öte kararlı olmanın keyfini sürmek isterken nedir bu karmaşa hatta tutukluk. Yoksa bunun adı ne istediğini bilememek mi, acizlik mi? Anlamsız gelen şeylerde nedir bu mücadele etme hevesi ve nedir sanki bu kadar kısa yaşanmış hayatı bir odaya hapsetmenin adı? Anlamamak mı, yoksa anlamlandıramamak mı? Yani şimdi uzunca bir yazım ayrılığından sonra harflere kavuşmuşken neden böyle bir konu. Muhabbet edecek başka şeyler yok mu? Yeni yaşanan umutlar, projeler, hayatın gülen yarısı ve her şeyi kapsayan mutluluğun en koyu, en yoğun hali. Biz mi çok doyumsuz olduk, yoksa yaşam mı bizi kendine benzetti. Biz yaşamı kendimize benzetecekken komik ama dramatik,esir olduk yokuşlara, tutkun olduk gözyaşlarına, bulduk çıkardık cımbızla yaşanmaması gereken yoklukları, hiçleri anlamsızlıkları.
Zamanın bir yerine takıldım kaldım bu akşam. Çözmem gereken bir problem var tam karşımda, çözmeye uğraşırken daha da bir çıkılmaz oldu. Formüllerim mi yanlış, sayılarda mı hata yapıyorum, yoksa ,işlem hatası mı bilemiyorum ama çözülmez oldu işte. Oysa ki çözümsüz bir tek ölüm bunu biliyorum, çünkü formülünü bilen yok, sayıları ise belirsiz.
Gözlerimde geçmişten kalma iki damla yaş, yüreğimde hafif bir burukluk varken aklımı yüreğime hapsetmektense özgür bırakmam gerektiğini hissetsem de nafile. Yokuşları aştım ,şimdi aşağı süzülürken rahat nefes alacağım derken, ne de büyük yanılgı imiş. Yokuşlar değilmiş aşılan sadece bir çöl hülyası imiş. Göz yanılgısı imiş. Hani çölün yakıcı güneşinin altında damla suya hasretken, o suya ulaşmak için ağır aksak yorgun yürürken, uzaklarda gördüğün serap nasıl sana yeni bir güç verirde, oraya vardığında her şeyin bir yanılgı olduğunu gördüğünde daha yürümen gereken uçsuz bir çölün içinde kalırsan, işte aynı nokta şu an odamda benimle beraber. Hatta bu duygumla dalga geçecek kadar pervasızken, bir o kadar da acıyı katık yapmış yüreğim.
Ne oluyor şimdi, burada yığılıp kalsam mı, yada yada yeniden mi başlasam. Bu yeniden başlayışlara şaşıyorum gerçekten. Hatta utanmasam penceremi açıp haykıracağım, yahu ben ne kadar da akıl yoksunuyum. Şuna inanıyorum bir problem varsa bu kesinlikle insanın aklını kullanamamasından kaynaklanır. İnsan güçlüdür, insan bir kere ,en fazla üç kere yenilir, ders alır ve bir şekilde hayatına çizgisini kendi elleriyle çizer. Öyle acı ve öyle komik ki aynı yenilgileri onlarca defa yaşayıp da aynı noktalarda kısır döngülere mahkum olmak. Yani yazıyorum belki birileri de aynı şeyleri hissediyordur ve o birilerine benim görmeyi beceremediğim ışıkları yakar kelimelerin ardındaki anlamlar.
Aslında bazen kendimi şanslı saydığım zamanlarda olmuyor değil. Evet belki benim isteğim doğrultusunda değil bazı şeyler, ama şunu çok iyi biliyorum ki her şey bir gün bitecek, ben geride güzel bir insan bırakacağım kendimden. İyi, doğru, güzel anılmak,yad edilmekte hoşuma gitmiyor değil. Çünkü biliyorum ki bu gün yaşadıklarımı bir şeylerin mücadelesini verdiğim için yaşıyorum. Sıkıntılar belki bir bedel... Hani dürüst, erdemli olmak kolay olsaydı ve bir bedeli olmasaydı herkes olurdu. Mücadele, adı üzerinde savaşmak,ömrünü buna adamak. Kısa bir zaman ömür... bence kısa zamanda beleş bir mutluluk yaşamaktansa böyle olmayı tercih ediyorum. Yani bu bir tezat gibi görünse de bunalımlıyım ama gülüp geçiyorum, çünkü her şey geçici, baki olan bıraktığın eser anıldığın değerler, terazinin hangi kefesinin ağır bastığı. Ben doğru olandan yanayım, üzüntülü bir hayatta olsa ebedi mutluluğu tercih ettiğimi biliyorum. Nedir ebedi mutluluk? Gözlerini kapattığında üzdüğün birileri senden hesap soramıyorsa, kimse işte bu benim için kötüydü diyemiyorsa işte bu ebedi mutluluktur. Bunun karşılığında da üzülmeye razıyım. Davalı olmaktansa davacı olmayı tercih ediyorum...
Mirage_
YORUMLAR
“Kendi kararlarını kendisi veren cesur yürekli insanlar yazımın temel yapı taşı olacaktır. Söz vermek! Sözünde durmak! Dürüst olmak!
Binlerce kelime kalabalığını yersiz ve gereksiz buluyorum. Kararlı olmak, istediği için hedefine giden yolda insanca ve vicdanıyla mücadele edenlerle gurur duyuyorum. İnsan ne istediğini bilmeli diye düşünüyorum.
Zaman içerisinde yaşadıklarımız neticede “tecrübe” kelimesi ve anlamıyla bize emanet kalıyor. Tatlı bir gülümseme bazen de bir damla gözyaşı...
Geriye dönüp göz geçirdiğimde neler gelmiyor ki zihnime! Hangi yaşadığımız anı unutabiliyoruz ki! Unutamıyorum. Rafa kaldırıyorum mecburen. Zihnimi bölmüşüm senelere göre raflara, dosyalıyorum her geçen yılımı. Hayat da bana oyun mu oynuyor ne! Her yıl farklı bir hikayede rol alıyorum! Sormuyor ki başrolde oynayıp o rolde kalıp kalmak istemediğimi! Seçim hakkım yok. Şartlara ve koşullara göre her yıl bir sahne ile çıkıyor karşıma. Tuhaf film sahneleri var hayatta! Bazen aldatılan, bazen tekedilen, bazen değer verilmeyen ve en son da dolandırılan mı desek! Yerinde olur bence...
İnsanoğlu...
Ne yazabilirim ki! Herbirimiz benzer koşullarda sürdürüyoruz yaşamımızı. Kolay diyoruz, bazen zor, bazen mutlu ve bazense çekilmez! Neyse biz kararlı ve ne istediğini bilen insanları yazalım. Neler aklınıza geliyor “kararlı” kelimesiyle. Zihinsel pratik için geç bir saat olduğunu düşünmeyiniz. Lütfen daha saat 23:45! Gece yarısına çeyrek kala ve yazı daha yeni başlıyor. “Ay ışığında yazarken bu yazıyı kararlıyım bu gece zamanlardan sonra dökeceğim en kadim dotuma kalbimi!” dedim. İnkar edemem. Canım klavyem! İyi ki varsın...”
Bu gece ben de senin yazını okumadan once dusunuyordum :)
güzel ve aynı zamanda da sert bir iç hesaplaşma...
yansıyan güzeldi...
yatağıma uzandığımda sorguladıklarım benı kemirmeye başlıyorsa hemen onları bir zaman çubuğuna sarıp aklımdan çıkarıp boşluğa doğru atarım...sabaha kalktığımda ise o zaman çubuğuna sarılı sorunlardan teker teker çözümlenmeye başlamış olarak karşıma çıkar...
artık daha mutluyum çünkü çözmek için uğraşmıyorum sorunları nasıl olsa kendiliğnden ya çözülüyor yada düğüm oluyor...
tebrikler...