Hasrete Gebeyim Kalbime Değdiğin Günden Beri
Yine sensizlikti bu gece kapımı çalan.. Yine uykusuz bir gecenin soğuk kucağına bırakıyorum kendimi..
Kaç karşı konulmaz fırtına talan etti ruhumu, kaç yalancı bahara aldandı yüreğim gülüşlerinde..
Karabasan gecelerde, sorgusuzca doğardın hayallerime, bense düşlerde de olsa kavuşacağımız anların hevesiyle pembe bahçelerden sarı güller dererdim senin için..
Kısacık ömrümüzü linç eden zebanilerin karanlık emellerinden kaçıp mabedine sığınacağım sukuti günlerimin hayalini kurarken üzerime kapattığın bütün kapılarını bir bir dolanıp kalbine süzülebileceğim bir kapının aralanacağı anı boynu tasmalı bir bende gibi beklerim ben..
Ne zaman aklıma düşsen dağılır içimin taneleri.. Yine avuçlarımdan kayıp giden zamanımı gülüşünün hayaliyle süslediğim kafiyeli şiirlerle yad ediyorum. Aynalarda ölümün kızıl ayrılığı beliriyor.. Giyotin soluklu bir şarkı içimi acıtıyor yine.. Yokluğunu yüzüme vuruyor duvarlar kahpece.. Saat yelkovanından habersiz ilerliyor.. Akrep sabitlenmiş sanki bitmiyor çile meclislerinde zulümlerin.. Gölgelerim bile yalnız bırakıp giderdi yokluğunda..
Hasrete gebeyim kalbime değdiğin günden beri, hasret solukluyorum yine buram buram..
Ne zaman gözbebeklerime tutunsa gözlerin, divane olmuş perişan bir sevgilinin saçlarına döner aklım.. Paydos edilmiş bir okul gibi sağa sola saçılır fikirlerim..
Gözlerim döneceğin yolları gözlerken, dilime sevdaya yazılmış bir hüzün türküsü dolanır da avuçlarımı semaya açıp her şeyin sahibinden valsını dilerim ben..
Sevdayla karışık ayrılık yağıyor geceme.. Hayır’lara sarılmış cevapların geçiyor bir şerit gibi karşımdan.. Çalıntı bir tebessümle ay ışığı pencereden süzülüp karanlıklarımı aydınlatmak için çabalar.. Beyhude bir girişimden sonra tekrar hüzünlerin siyah peçesini takınır, gözlerimden dökülen dürdanelerden gerdanlıklar dizerim senin için sabaha kadar..
Sana yanık gönlümün buram buram dumanı tüterdi sabahlara dek ve sevdanın püfül püfül havasını çekerdim içime. Vuslatın uzak diyarlarına yazardım sevdamın mektubunu yaldızlı harflerle. Üzeri yontulmuş çıplak sözcüklerim en güzel şiirlerimi oluştururdu. Senle hayat bulurdu mısralarım, senle anlam kazanırdı cümlelerim.
Yapay sahillerinde dolanır yosun kokusunu çekerim içime bazen.. Bazen de iki dudağın arasına takılıp kalmış kaderimle Rus ruleti oynarım uçurumlarında.. Bazen martıların kanatlarına takılıp diyarına sefer eyler geçtiğin yollarda gelip geçene haberini sorarım ben..
Yırtık bir hayatın yamalı bohçalarından dökülür hayallerim ardına.. Sis dağının eteklerinde çarpar kalbim.. Ağasar’ın yaban güllerinden çelenkler yaparım saçlarına ben..
Biliyorum, Ferhat misali dağları delmem yetmeyecek visaline, sevdiğim yolumu gözlemeyecek.. İsterim ki Yusuf misali zindanına atılayım Züleyha’nın, Mecnun gibi çöllere düşeyim..
Yeter ki; çöz prangalarımı ayaklarımdan da kurtulayım yokluğundan, sana geleyim. Ben de aklındaki şüphelerin zincirini kırayım..
05 Nisan 2010 Pazartesi / Kumru
Eşref YILMAZ
Hasrete Gebeyim Kalbime Değdiğin Günden Beri Yazısına Yorum Yap
"Hasrete Gebeyim Kalbime Değdiğin Günden Beri" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.