PERFORMANS ÖDEVLERİ
Mart sonuna doğru öğrenciler gelmeye başlayınca bir cümle döküldü dudaklarımdan: “Eyvah, Nisan geldi!..” Nisan ayının gelişi hiç de eyvah dedirtmez aslında ama nedense her yıl aynı sıkıntıyı yaşarım nisan ayının başlarında.
Nisan ayı öğrencilerimiz için “performans ödevi” zamanıdır. Eskiden “dönem ödevi”ydi, sonra “yıllık ödev” adını aldı. Şimdi “performans ödevi” oldu. Bizim öğrenciliğimizde her dersten bir dönem ödevi olurdu ve on dersimiz varsa birinci ve ikinci dönem olmak üzere yirmi ödev yapardık. O zamanlar şimdiki gibi internet ve fotokopi gibi teknolojik nimetler de olmadığından il halk kütüphanelerinde önce kuyruğa girer, sonra sıramız geldiğinde aradığımız ödevin kaynağını bulur, bize verilen yarım saatlik süre içinde o ansiklopedi veya kitaptan ödevimizi defterimize yazar, sonra eve gittiğimizde dolmakalemle güzelce temize çeker öyle teslim ederdik öğretmenlerimize.
Eskiden mi daha iyiydi, şimdi mi daha iyi bu ödev uygulaması bilmiyorum ama şunu biliyorum ki bu performans ödevi denilen uygulamada bir yanlışlık var.
Öğretmenliğimin ilk yıllarında çalıştığım lisede öğrencilerime vereceğim ödev konularını belirlemiş, çocukların bu konuları hangi kaynaklardan yararlanarak yapacaklarını tesbit etmiş ve elime listeyi alarak ilçe halk kütüphanesinin yolunu tutmuştum.
Kütüphanede kitap kataloğundan listemdeki kitapların kontrolünü yaparken kütüphane müdiresi gelmişti yanıma ve sormuştu: “Hocam, aradığınız bir şey mi var, dikkat ettim, bir saate yakın buradasınız ve hala bir şeyler arıyorsunuz; yardımcı olmamı ister misiniz?” Teşekkür etmiş ve öğrencilerime vereceğim ödevlerin bulunduğu kaynak kitapların burada olup olmadığına baktığımı söylemiştim. Müdire şaşırmış ve teşekkür etmişti:
“Hocam, yedi yıldır bu kütüphanede görev yapıyorum, ilk defa bir öğretmen gelip öğrencilere vereceği ödevin kaynağı burada var mı yok mu diye araştırıyor. Öğretmenlerimiz öyle ödevler veriyor ki çocuklara bu ödevin burada bulunması mümkün değil; ama arkadaşlar araştırma zahmetine katlanmıyorlar. Sonra çocuk ödevi bulamayınca konuyu değiştiriyorlar. Teşekkür ediyorum size, bunu her yerde anlatacağım; inşallah diğer öğretmenlerimize de örnek olursunuz.”
Öğrencilerin performans ödevi yardımı almak için gelmesinden hiç de örnek olamadığımı görüyorum. Öyle ki öğretmenlerimizin verdikleri ödevler bir lise öğrencisinin kapasitesini haddinden fazla aşan seviyede. Bakınız birkaç gün önce gelen bir öğrencimin ödev konusuna: “Edebi akımların Türk edebiyatındaki eserlere yansımasını eserlerden alıntılar yaparak ele alınız.”
Bu bir lise öğrencisinin yapacağı ödev değildir. Üniversitede doktora tezi olarak çalışılacak seviyede bir konudur.
Bir başka öğrencim geldi, Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şirinin açıklamasıymış performans ödevinin konusu. Mehmet Kaplan’ın Cumhuriyet Devri Türk Şiiri adlı eserinde şiirin tahlili vardı, fotokopi çekip verdim öğrenciye. İki gün sonra geri geldi çocuk. “Hocamız bunu kabul etmedi, şiiri dize dize açıklayacakmışım.”
Vay be, dedim içimden. Öğretmene bak. Öğrencisine öyle bir edebi bilgi vermiş, öylesine yetiştirmiş ki onu çocuktan bir şiirin dize dize açıklamasını istiyor. Demek ki hocam lisede, üniversite seviyesinde edebiyat dersi yapıyor. Elini öpmek lazım bu öğretmenin.
Merak ediyorum. Milli eğitimde öğrencilere verilen bu performans ödevlerinin kontrolünü yapan bir merci var mı? Öğretmenler hangi kritere göre bu ödevleri veriyorlar. Ödev verirken öğrencinin seviyesini göz önüne alıyorlar mı? Ödev vermekteki amaç yasak savmak mı yoksa öğrencinin bir şeyler öğrenmesini sağlamak mı?
YORUMLAR
Öncelikle teşekkür ediyorum güzel bir konuya parmak basmışsınız. Hakikaten de çok değişik konular performans ödevi olarak veriliyor ama maalesef yapacak da bir şey olmadığı için bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Dediğiniz gibi bunun da bir prosedürü olmalı. Teşekkürler paylaşımınız için. Saygılarımı sunuyorum.