- 1094 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ŞEBNEMLER DE ÖLÜR
Bana hep son satırlar yazıyordun sevgili. Maziye bir anı daha eklediğini bilmeden yazdığın anlarda, ben silmeye çalışıyordum hafızamda sana dair ne varsa. O kadar yerdeki içimdeki kalıntıların… Ve öylesine çok şeye girmişsin ki sevgili...Kaç defa yeniden bakındıysam kalan bir şeyler var mı diye, en olmadık yerlerden çıkıveriyordu gülümseyişin.
Yorgunluğum ve içimdeki incinmişlik tütünün tanımı...Keyifsiz bir nida, ciğerlerimde dolasan sigaramın dumanı… Ve avare idi aklımın bir köşesine çakılı hatıraların. Oysa ne büyük gafletlere yelken açmiş yüreğim! Senden ve anılarından uzaklaşabileceğimi düşünerek uyamaya çalışmak,ne büyük bir yanılgı...
Zoraki yumduğum göz kapaklarımdan, yastığıma süzülen bir damla yaş ile uyandım. Bir yumuşak el hissettim yanaklarımdaki nemleri silmeye çalışan. Ufak, bembeyaz ve yumuşacık bir kadın elinin dışı dolaştı yanaklarımda. Öylesine şefkat dolu ve öylesine kadınsı bir dokunuştu ki… Bilemezsin! Senin hissedebilmen kadar benimde anlatabilmem zor...
İrkilip, hoş geldin demek istedim sana. Diyemedim. Sen gidersin diye korksam da… Sustum. Başucumda, saçlarımı okşayan avuçlarının sıcaklığı ile uykuyu kucaklamıştı göz kapaklarım. O kadar huzur dolu ve o kadar sıcaktın ki sevgili… Yanaklarımda gözyaşımın nemini silen ellerin, şimdi sıcaklığınla terlemeye başlayan alnımın konuğu.
Ki uyurken bile tenimde dolaşan şefkatli ellerini hissedebilmek ayrı bir zevk.
İlk defa! İlk defa bir gül konmuş yanağımın altına... Gül ki garip, gül ki nazlı, gül ki mazlum bir bakış, Derinime dolan bu muazzam konunu hatırlayıp kıpırdanarak uyandım… Gözlerimi açar açmaz seni görebilmek ne güzel, bir bilsen… Bilsen, hiç gitmezdin. Koynuma sıcaklığın değmemiş, belli. Battaniyem düşmemiş tenine, üşüyen ayakların al al beyaz teninde. Üzerini bakışlarımla örterken usulca, ısın istiyorum… Isın,üşüyen sevgili.
Gece, yanı başımda uyumuşsun belki. Belki izlemisin beni saatlerce… Ve dalıvermişsin. Kafan yastığımın bir köşesine konukların en onurlusu, hoş gelmiş. Gözlerin içimdeki sen kadar yakındı bana… Ki soluğun yanağıma değer. Ki buğusu şebnem olur, jale olur, çiğdem olur… İkimizden olan tek varlık gibi, senden doğar nem olur. Ve büyür yanaklarımda. Saniyeler süren ömrünü tamamlayan şebnem çaresiz…
Usulca kayıverir bakışlarımızın müştereğine, düşüverir yastığımıza.Erir... Kurur ve bir yaşam böyle son bulur. Doğan şebneme mi sevinsem, yok olan, kuruyan jaleye mi üzülsem. Bilmiyorum, senle ne yapsam…
Ne kadar masum uyuduğunu anlatabileceğimi sanmıyorum. Bildiğim kelimeler kâfi gelmez. İnanmıyorum; bunu anlatabilecek bir lisan olduğuna. Saçlarını okşayan gözlerimdi ki, ellerim titriyordu heyecandan. Bir kadına ilk değildi bu, neden bu kadar toylaştı en büyük tecrübeler, göz dokunurda el neden titrer…
Velhasıl! Gece sen geldin uyuttun çocukluğumu. Sabaha seninle uyanıp, merhaba dedim yeni güne. Bu gece böyle geçti sevgili, yarını bilmem. Ben çağırmadım ki hayalini.Sen geldin, git demem. İstesem de diyemem.
Sanırım gelmediğin gecenin sabahı güç olur, saksıda solar çiçekler, kafesinde bir kanarya ölür.
Üzülürüm.