- 639 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SU VE HALKALAR...
Parmak ucumla dokunduğum da durgun bir suya…
Bir halka beliriyor yüzeyde ilk tepki olarak. O bir halka diğer halkayı doğuruyor, biri diğerini derken çoğalıyor halkalar. Sessizliği dinleyerek sağa sola bakınıyorum. Dünya dönüyor ama sular yerinde… Demek ki hızla, coşkulu bir şekilde dönüyor… Sonra sular iyice durgunlaşıyor ve bu sessizlik; kâinatın yeni bir harekete gebe olduğu hissini veriyor bana. Bu yüzden yeni bir hamle heyecanıyla bir daha dokunuyorum suya… Biliyorum kâinat hep bir beklenti içinde benden, kabıma sığamayıp duvarları aşmam için.
“Surette sen küçük bir âlemsin ama hakikatte en büyük âlem sensin. Görünüşte dal, meyvenin aslıdır; fakat hakikatte dal, meyve için var olmuştur. Meyve elde etmeye bir meyli, meyve elde etmeye bir ümidi olmasaydı hiç bahçıvan, ağaç diker miydi? Şu halde meyve, görünüşte ağaçtan doğmuştur ama hakikatte ağaç, meyveden vücut bulmuştur.”(Hz. Mevlana) der sevgi çağlayanı Hz. Mevlana… Bundandır bunca seferberliği yeryüzünün… Baharlar gelir, yağmurlar yağar, bazen sel olur, güneş açar, depremler olur… Aslında hepsi bir işarettir bizim için… Çünkü meyve sabırsızdır, olgunlaşmak ister. İnsan hak ettiği yere gelinceye kadar birçok mertebelerden geçer, geçmesi gereklidir de. Çünkü büyümek ister ruh. Fakat bazen insan ham iken kopartır kendini dalından, fırsat bulamaz iyi şeyler yapmaya bu yüzden… Oysa olgunlaşmak ve büyümek için sınanmak ister yürekler… Her insan iradesince yapar kendi seçimini… Sırtına taşıyabileceği ölçüde yük yüklenir her insanın… Fakat o, kabulünce alır bu yükten belki biraz. Her ne olursa olsun bitene kadar dünya, kâinat olabilecek iyi gelişmelere dair tüm imkânlarını sunar bize. Bizim göremediğimiz bir şekilde seferber olur yer ve gökyüzü… Bir yağmur yağar “haydi” der Rab, “Rahmetimle yıkanmanın vakti”…Gök gürler, şimşek çakar ve Rabbin; ”Hala görmeyecek misin?” yankılarıyla dolar ruhumuzla kalbimiz… Ve her birimiz halkalar çizmekle meşgulüzdür hayatımıza. Farklı farklı çemberler… Yaratıcının izin verdiği ölçüde, kader dairesi içinde. Ağacın meyvenin hatırına yaratılması gibi, kâinatın da yaratılışı Rabbin en sevgilisi (Hz. Muhammed) içindir.
Aslında “çok” un içinde biri bulabilmektir marifet,çokların içinde bir olabilmektir hüner… Yüreğini özletebilmektir yokluğunda tüm âleme ya da birilerine… Öyle bir yaşamaktır ki bu birdir bakarsın, lakin çoktur gördüğün… İşte böyle insanlardan olabilmek, onlara benzeyebilmek kim istemez… Onlar suya dokunduğunda sulardan yayılıp yürekleri sarar halkaları… Döne döne, aşk ile…
Suya benzetirim işte bu yüzden hayatı. Su gibi olmak, suyla özdeşleşmek ve vakti geldiğinde sular misali akıp gitmek, çekilmek kıyılardan(âlemden) bilinmez kuytulara(öbür âleme)…Kim bilir ki, kimse bilemez beklendiği yeri… Ve birileri gidince, mutlaka birileri olacak suya dokunup suyun kaderini değiştirmek, ona gönlünce yol vermek isteyen… Ağaç meyveyi büyütmek için yaratılmıştı, kâinat ta insanı… Ve insanlar vardı; suya dokunurken, aşk deryasına düşüp kendi halkalarıyla birlikte dönen… İnsanlar vardı Rab’ bin yanına erken aldığı… Az yaşayıp, çok sevilen. O’nun rahmeti her şeyi kapsar... Hangi tohumu atmışsan toprağa, çokça filiz veriyor ondan…
Böyle düşüncelerle dalmışken, yağmur yağmaya başlamıştı. Ve O’nun halkalarıyla tanışmıştı küçücük halkalarım. Parmak ucumla dokunduğumda durgun bir suya…
Sevgi ve tebessümle…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.