- 879 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Metrobüse Binen Tüm Yolcular İçinde Kalan Son Boş Yere Oturan Yolcudan Bir Sonraki Yolcunun Ruh Halinin Psiko-Sosyolojik Açıdan Değerlendirilmesi
Bir ruh halini anlamanın en iyi yolu o hali yaşamak, yaşamamışsanız empati kurmaktır. Başlığa konu olan durumu yaşamışsanız tasvir bölümünü geçebilirsiniz. Yaşamamışsanız gelin kendinizi o kişi yerine koyun.
Avcılarda akbilinizi basıp turnikeden geçtiniz. Merdivenlerden inerken ileride metrobüsün kapılarının açık olmasına rağmen binmeyen insanları fark ettiniz. Gayet normal bir durum. “Kimse daha birinci durakta ayakta kalmak istemez.” diye düşündünüz haklı olarak. Metrobüsün yanına geldiğinizde tam olarak metrobüsün kapılarına denk gelecek şekilde toplanmış insan gruplarını fark ettiniz. Çok da aceleniz yok. O yüzden siz de bir sonraki metrobüse binip bir köşeye oturmayı planlıyorsunuz.
Biraz da analitik düşünüyorsunuz. Ön kapıyı hedeflemek mantıksız geliyor. Çünkü oradan ulaşabileceğiniz yer sayısı çok az ve zaten şu anda o kadar kişi o kapıyı beklemekte. Arka kapıyı da pek mantıklı bulmadınız. Çünkü karşıdaki L şeklindeki koltuklar çok da cazip değil. Hele bir de L nin tam köşesine gelirseniz siz dahil hiç kimse o köşeye bir mi, iki kişi mi oturabileceğini kestiremez. Aradaki iki yana açılımı olan kapılardan birini tercih ettiniz. Beklediniz ve bir sonraki metrobüs geldi.
Kimseye belli etmediğiniz bir aceleyle içeri daldınız ve kendinizi Gladyatör filminde Maksimusun filmin başında sağa sola koşuşan insanları seyrederkenki bulanık bir dünyada buldunuz. Kaşla göz arasında her yer doldu. Yalnız bir yer ve oraya ulaşabilecek iki aday kaldı ortada. Siz ve son talihli. Siz ona o da size çaktırmadan baktı. Maalesef o biraz daha yakın görünüyor. Koşsanız siz de oturabilirsiniz. Ama olmaz, ayıp olur. O da acele etmeden fakat hızlı adımlarda o kalan son yere oturdu.
Nasıl bir duruma düştüğünüzü düşünün bir. Dışarı çıksanız dışarıda bekleyen insanların size hiç bakmayan gözlerinde “Hayrola, olmadı mı?” manasını okuyacaksınız. İçeride kalsanız hem ayakta gidecek hem de başarısızlık psikolojisi yaşayacaksınız. Bu durum metrobüsün dolu olduğu bir anda dışarıdan gelip binmeye benzemez. O durumda da ayakta gidersiniz ama asilsinizdir. Kapıda bekleyenlere “İzin verir misiniz lütfen.” deyip aslanlar gibi içeri girer ve müsait bir yerde ayakta beklersiniz.
İlk durakta oturup hemen bir sonraki durakta metrobüse binen ve yer verilmesi gereken birine yer vermeye de benzemez bu durum. Çünkü o zaman daha bir asilsinizdir. Etrafınızdakiler bakışlarıyla sizi alkışlarlar. Şu anda ise siz aslında oturmak isteyen ve sadece bunu başaramadığı için ayakta kalmaya mahkum olan birisiniz.
Bu yolcunun bu ruh hali hafife alınamaz. Birçok sosyolojik yanlış bu ruh halinin önemsenmemesi sonucunda oluşmaktadır. Örneğin ülkemizde uluslar arası bilimsel veya sportif herhangi bir olimpiyat takımına girmeyi başarmış her bir kişi nice şeylere ulaşabilmekte ve fakat bu takıma girmeyi başaramamış tüm adaylar içerisinde en başarılı olanı bu hakların hepsinden mahrum kalmaktadır. Bunun o bahsedilen yolcunun ruh halini anlamamaktan ne farkı vardır sorarım size.
Bu anlayış değil midir Acun Ilıcalı’ya ve dünyada aynı programı yapan birçok yapımcıya Yetenek Sizsiniz Yarışmasında birinciye 500 000 lira verirken ikinciyi eli boş gönderen. Bu arada Sayın Acun Ilıcalı’ya şunu sormak isterim: “Siz hiç metrobüse bindiniz mi?... Hiç sanmam.”
Son olarak o kalan son boş yere oturan yolcudan bir sonraki yolcuya seslenmek istiyorum: “Kardeşim, arkadaş, abi, beyefendi, bacım, abla, hanımefendi, bayan… hangi sıfatla hitap edilmesini istiyorsan o kişi. Çık dışarı, bir sonraki metrobüsü bekle ve otur hak ettiğin yere.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.