SERZENİŞ
Gözümü kapadığımda sensizlik,gözümü açtığımdaysa tüm çıplaklığıyla gerçek sessizlik!
Seneler evvel de yoktun,seneler sonra da olmayacağının sözü artık bir başkasının parmağında parlıyor.
Her salisesinde seni vuran saatleri fırlatıp atıyorum şimdi,içimden fırlatır gibi seni.
Kabullenemeyişimi mazur gör. Ben, beni bir tek sana ait bildim.Kendimi sana ait kılışımın hasabını da yıllarımla ödedim.
Ardımda anmak istemediğim hasret dolu günler,arınmak istediğim duygular var. Gecelerce sana yandığım günler... İşte ben o hasretle dolu gecelerin kucağında ağlayarak tutunmaya çalıştım hayata.Sense yoktun, bugün olduğu gibi bundan sonra da olmayacaksın. Öyleyse git!
Özlemleri yitirip,seni bitirip çekiliyorum şmdi.
Dönüşü olmayan bir yolun yolcusu olacağını bilsem yıllarım belki daha farklı yaşanırdı.
Habersiz olmak her şeyden ne kadar da zavallı gösteriyor beni yakından bakınca.
Yakından bakamazsın ki sen!
Aldığın kararı paylaşmayışının büyük ihaneti hâlâ boğazımda düğüm düğüm hıçkırık;gözlerimdeyse sicim sicim yağmur adeta.
Hiçe sayılmışlığımın çaresizliğini,gel deyince gelip, git deyince sessizce köşeme çekişlimin tarifsiz acısını duyurmadım yüreğine.
Kaybetmiştim ve kaybetmişliğimin derin sızısıyla inledim gün-gece; umursamadın.
Beni kenara itip, geçip giderken ardından koştum durdum gücüm yettiğince.
Ne zamanki eline el değdiğini duydum; şehir üzerime yıkıldı.
Enkazdan kurtarmaya çalışırken, uzattığın tek elin bana uzansa da diğer eline ellerin eli kenetlenmişti bir kere.
Belki tek elini uzatman beni yaşatmaya yetecekti fakat; diğer elinin boş olmadığı gerçeğini saklamıyordu gece artık.
Buysa payıma düşen söylenecek sözler yitip gider, yapacak bir şey kalmaz bundan sonrasında.
Zaten ne kadar yazarsam yazayım anlatamam yıllarca seni nasıl yaşayıp,yaşattığımı. Demir alma vakti derler ya…
Üzülerek söylemek istediğim en son şey şu:
Yıllarıma damgasını vuran seni hiç tanımamış olmak istiyorum bugün.
Mutluluk dileyecek kadar delirmediğimden hoşça kalımla yetinmen dileğiyle…