- 894 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tarafımız Belli Olsun!
Koşmak bir yana yürümenin, daha da önemlisi ayakta durmanın bile zorlaştığı bir dönemden geçmekteyiz. Ortalık toz duman. Tarihin süzgecinden geçerek bugünlere taşınan ve varlık sebebimiz olan değerlerin korunması bile giderek zorlaşıyor. Toplumsal muhalefetin ve devrimci mücadelenin geri noktalarda seyrettiği böylesi dönemlerde ayakta kalmak, elde olanı korumak dahi çok ciddi bir enerji ve dikkat gerektiriyor.
12 Eylül Askeri Faşist Darbesinden sonra devrimci harekette yaşanan belirsizlik ve karmaşa, yeni sorunların da eklenmesiyle birlikte sürüyor. Devrimci gelenek içerisinde ortaya çıkan farklılaşmalar, kendilerine belli bir yön oluşturmuş durumdalar. Çoktandır ortaya çıkan bu durum devam edecek gibi ve bundan sonra ki kümeleşmeler de, ister istemez bu eksende ilerleyecek.
İçinden geçtiğimiz dönemde gelenek içerisinde yaşanan siyasal tercihler ve ortaya çıkan duruşlar, “devrimci olmakla devrimciliğe yan çizmek” arasında olmaktadır. Lafla peynir gemisi yürütmeye çalışanlardan saflarımızı özenle ayırmamız gerekiyor. Devrimci değerleri sıfırlamanın, düzenin içine çekilerek parlamentodan ya da AB sürecinden medet ummanın devrimci mücadeleye katacağı hiçbir şey yoktur.
Toplumsal planda, sınıflar mücadelesi ekseninde taraf belirlemenin yanı sıra, devrimci gelenek içerisinde de tarafımızı kesin bir şekilde belirlememiz gerekiyor.
Efsane’de ki kuşların taraflarını belirlemeleri gibi… Efsane şöyle:
Dönem, zalim kralların, firavunların, zorbaların halka kan kusturdukları dönemdir. Kurulu düzenleri devam etsin diye halklara her türlü eziyeti, çileyi ve işkenceyi reva görürler. Ezilenlerden ve insanlık değerlerinden yana olanların kellelerini vururlar.
İnancı uğruna ateşte yanmayı göze alan Peygamber İbrahim’de bunlardan biridir. İnsanlık tarihinde baskı, zulüm ve işkencenin temsilcisi olmakla simgeleşmiş Nemrut, Peygamber İbrahim’i yakılarak öldürülmesi kararını alır. Meydan kurulur ve Peygamber çarmıha gerilerek ateşe verilir. Alevler yükselirken, Peygamber İbrahim yüzünü gökyüzüne çevirir ve gagasında saman çöpü olan bir kuş görür. Kuş alevlerin yükseldiği yere gelince gagasındaki samanı ateşe bırakır. Peygamber merak eder ve kuşa seslenir: “Ey kuş!” der, “göğe yükselen bunca ateşin içine küçücük bir saman çöpünü neden bıraktın, ne katkısı olur ki ateşe?” Kuş yanıt verir: “Varsın saman çöpü küçük olsun, giderayak düşmanlığımız belli olsun diyedir?”
Sonra başka bir kuş daha görür Peygamber ama bu kez gagasında bir damla su vardır kuşun. Kuş kanat çırpa çırpa tam ateşin üzerine gelir ve gagasındaki bir damlacık suyu ateşe bırakır. Peygamber dayanamaz ve kuşa sorar: “Ey kuş!” der, “alevler göğe kadar yükselmişken senin bir damla suyun neye yarar ki?” Kuş tereddütsüz yanıt verir: “Olsun” der, “son yolculuğuna çıkıyorsun, dostluğumuz belli olsun.”
Önümüzdeki mücadele sürecinde, gagalarında saman çöpü değil bir damla da olsa su taşıyan kuşların çoğalması umuduyla...
Mehmet Ali Yazıcı
YORUMLAR
''Önümüzdeki mücadele sürecinde, gagalarında saman çöpü değil bir damla da olsa su taşıyan kuşların çoğalması umuduyla... ''
Hocam , verdiğiniz efsane örneği gerçekten çok etkiliydi.
12 Eylül darbesi kadar, devrimciliğin, Kürt Milliyetçiliği'ne dönüştürülme çabaları da zarar vermedi mi sizce devrimciliğe ? Kürt asıllı olmadığı halde, onların da haklarını savunan ama bu ülkenin bölünmesine karşı çıkanlar, devrimci olamazlar mı ?
Fikret TEZAL tarafından 4/1/2010 5:25:27 PM zamanında düzenlenmiştir.