SONBAHAR
Yiğit o dakika neye uğradığını şaşırmış bir şekilde kıpırdamadan öylece duruyordu.Ne yapacağını bilmiyordu;çünkü o an yapılacak hiçbirşey yoktu.İçinde bulunduğu oda soğuk ve karanlıktı;ama o odanın soğukluğuna aldırmadan duvara bakıyordu sadece.Kalbindeki sızı bakışlarındaki boşluğu dolduruyordu.Gözleri acıyla çağlayan azgın bir nehrin sonsuzluğa akan şelalesi gibi sessizliğe ve yalnızlığa haykırıyor,ruhunun çatlaklarından süzülen yalnızlık benliğine işliyordu.İşte o an ruhuna sonbahar gelmişti.O donan vücudundaki alebler içinde yanan kalbinin anlamsız ve çaresiz çırpınışlarından kaçmak isterken,yalnızlık ona kucak açmış bir şekilde karşısında duruyordu.Bu onun her gece yinelenen törensel yıkılış ve yeniden doğuş olayının başlangıcıydı.Bedeni uykusuzluktan yorulmuş,ruhu yalnızlığın acımasız tecavüzlerinden bitkin düşmüş bir halde kıpırdamadan duruyordu.Az sonra dışarı çıkıp,sonsuz acılarını körükleyen kirli havayı içine çekecekti.Gözlerindeki bakış giderek değişmeye başladı.Acıyle sentezlenen sessizliğe haykıran gözleri sorgulayıcı bir hal alarrak,ruhunun özgürlük çabasından öfkesinin yardımıyla kesin bir cevap ister gibi duvara bakıyordu.Belki kendini sorguluyordu.Belki de içine düştüğü durumun imkansızlığını düşünerek tüm bunların bir rüya olduğunu algılayıp,uyanmayışına kızıyordu.Bu durum her neyse kalbindeki patlamaları şiddetlendiriyordu.Çılgın ve yakmaya bağımlı acı lavları tüm kalbine yayılıp,vücudunun her yerine işleyerek,bakışlarındaki sorgulayan ifadenin dönüşüp,eski halini almalarını sağlıyordu.Yiğit gel gitler içindeki ruh halinin tedavisi olmayan bir hastalığın pençesine düşmüş bi hasta gibi acılar içinde yavaş yavaş yokolmasına dayanamayarak, gözlerini duvardan çekti.Koşarak balkona çıktı.Bu onun ruh ötenazisiydi.Bir sonbahar akşamı hayatının sonbaharında olan Yiğit ruhunu sonsuz rüzgarlara bağışladı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.