SÖZÜN ÖZÜ
Peygamber efendimizin döneminde;
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz eshabıyla birlikte bir bağın içinden geçiyorlarmış...
- Ey eshabım bu bağdaki elmaları görüyormusunuz işte bunlar dünya insanları gibidir. Onların da dünyası aynı bizler gibidir. Yani onlarında böyle dalda görünüşlerine aldanmayın, hepsinin tadı başka her birinin kokusu başka başkadır. İçlerinde nasıl bir lezzet ve tad var yada nasıl bir pislik var dışardan göremezsiniz.
Hz. Ali Efendimiz
- Nasıl yani amca bunlarda insanlar gibi anlamadım demiş.
Peygamberimiz
- Ya Ali bu bağın sence en güzel elması hangisiyse git seç ve hemen bize getir.
Hz. Ali Efendimiz hemen söyleneni yapmış ve bağın kendince en kırmızı, en görkemli, en güzel elması elinde gelmiş, efendimizin yanına.
- Buyur amca bence budur demiş.
Peygamberimiz eshabına dönerek,
- Sizcede Ali’nin seçimi güzelmidir.
Eshapta hep bir ağızdan Hz. Ali Efendimizin seçimine olur vermişler.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam elmayı kestiğinde, elmanın içinden hayvan pisliği gibi binlerce kurt deşilmiş, vede pis bir koku sarmış o anda bulundukları yeri.
Eshap şaşkın gözlerle peygambere baka kalmış öylece.
Ancak o iki cihan güneşi hiç bir şey söylememiş, elindeki kurtlu elmayı yere atarak, bağın içersinde ilerlemeye devam etmiş. Tabi eshapta arkasından onunla birlikte ilerlemekteymiş.
Derken Hz. Muhammed Aleyhisselam bir dala uzanmış ve nerdeyse sararmya yüz tutmuş bir elma koparmış daldan ve daha bıçağı vurur vurmaz bir su akmış ki ellerine sormayın gitsin. Dilim dilim eylemiş elmayı ve sunmuş eshaba teker teker. Herkes afiyetle yemiş elmadan. Tadı damaklarında kalmış, bu nasıl bir elma ömürlerinde sanki hiç bu lezzette bir elma yememiş gibilermiş.
Hz. Ali Efendimiz dayanamayıp
- Amca nedir bunun sırlı hikmeti bizede lutfet ne olur diye arzuhalini bildirmiş.
Peygamberimiz her zamanki o tertemiz nur yüzü ile eshaba gülümseyerek,
- Ben size biraz önce ne dedim, bu elmalar tıpkı insanlar gibidir dedim değilmi evet aynen dediğim gibi bu elmalar tıpkı insanlar gibi... Bakın öyle bir devir gelecek ki, (kıyamet alametlerine işarettir) Dıştan bakıldığında o insan tıpkı Ali’nin bana getirdiği gibi pırıl pırıl çok al benili görünecek, ancak yüreğindeki fesat ve fitne tıpkı biraz önce kestiğimiz elmanın kurtları gibi yüreğini sarmıştır. O kişinin yüreğinin artık kendisi dahil hiç kimseye bir hayrı yoktur. Ona yaklaşınca yada onunla hasbihal ettikçe alırsın ondaki o pis kokuyu.. bırakıp hemen kaçmak istersin . Birde benim kestiğim elma var tabi. Ahir zamanda öyle bir düzen tutturmuş olacak ki herkes benim ümmetimin has kulları kenarda köşede kalacaklar, ancak onların yüreklerindekini onlar kadar has kullar bileceklerdir, başkaları değil... Has olmayanların gözüne bu kulum, Ali’nin ve sizin gözlerinize size sunduğum elma gibi görünecek, sararmış solmuş dalından ha düştü ha düşecek...
Hz. Ali Efendimiz mahçup, Eshap mahçup bir halde, Peygamberimizin yüzüne dahi bakayacak hale gelirler.
İşte böyle gönül dostları günümüzde öyle insanlar var ki;
Arsız, hırsız, uğursuz... bizler onları dıştan makbul kul sanıp yazık ki, yakınlaştıktan sonra anlayabiliyoruz nasıl bir fitne fesat yürekli olduklarını. Pis kokuları üzerimize siniyor hiç istemesek dahi.
Geçenlerde bir duruma şahit oldum, sizlerle paylaşmak isterim.
Sırf evlenmek için bütün sülalelisini soyunu sopunu satan bir kadını internetten bulup,
Kendine eş etmiş bir serseri bir kanalda, tv’de yapılan evlilik programlarını eleştirmez mi?
İnsanın hadi be ordan pis yalak diyesi geliyor inanın ki...
Böyle düşünmüş olmam seçtiği insan yada seçiş güzergahı değil.
Riyakarlığı ve ikiyüzlüğü ile soytarılık sergilemesi...
Dıştan dindar ve muhafazakar görünecek ya!... Aleme veriyor talkımı, kendi yutuyor salkımı misali.
Bana göre dıştan pırıl pırıl görünen ancak içi pislikle dolu bir insancık modeli.
Bir derginin köşe yazarının yazısını moda mod, birebir hiç değiştirme zahmetine bile katlanmadan alıp kendi dergisinde, sanki kendi yazısıymış gibi yayınlayan hırsızda aynı yukardaki insancık modelinin bir başka versiyonu değil mi?
Tutup böyleleri birde Vatan, Millet, Sakarya demez mi...!
En yanık türküleri söyler, en içli şiirleri ezberlemez mi...
Birde bunların Aşk adına nutuklar atıp, gönülleri talan eden modelleri vardır ki,
ALLAH muhafaza Rabbim düşmanıma bile nasip etmesin.
Dıştan bakılınca insan ya!...
Uzaktan bilmeden bakan hangi temiz kul anlayabilir ki, bu pislikleri..
Eshap bile anlayamamış öyle değil mi?
İnternette bir video seyrettim geçenlerde Mevlid-i Şerif okunuyor camide, kamera çekimde... Huşu ile mevlid-i dinleyenlerin içersinde, bir adam elinde kürdan dişlerini karıştırıyor. Kamerayı önce fark etmiyor ancak fark eder etmez kameraya dönüp öyle bir ağlama tutturuyor ki değmeyin gitsin. Sahtekâr hacı diye yazın belki sizde bulur seyredersiniz.
İşte böyle dostlar sahtekâr özler ve yüzler her yerde aman dikkat demek geldi içimden.
Sözün Özü;
Söylediği ile yaptıkları birbirini tutan, sevdiklerini ve kendisini sevenlerini hüsrana uğratmayan, tadına doyamadığınız dostlarınız ve sevdikleriniz olsun hayatınızda.
Bende nacihane elimdeki bir damla ışığı paylaşmak istedim sizlerle sadece.
Küçücükte olsa bu ışık, İnşallah nur olsun sizlerinde dünyasında
Baki Selamlar Tüm Dostlara...
YORUMLAR
Esas olan nedir biliyor musunuz Efendim; İlmi ile amel etmeyenlerin sözlerine kulak asma alışkanlığımızın hala devam etmesi ve ona göre hüküm yürütmemiz.....Bu bedbaht alışkanlıktan kurtulmak nasip olur bizlere ki önce bana.....Müthiş bir ifade ile anlatılan bu yazı ve yazı sahibesini canu gönülden kutluyorum....Sevgilerimle ve de saygılarımla.....