HAL-İ PÜR MELALİMİZ
Günü geldiğinde değer görüyorsa bu memleketin insanı, günü geldiğinde çiçekleri açıyorsa ve kokmaya başlıyorsa, günü geldiğinde daldaki çiçeği meyveye duruyorsa, günü geldiğinde yağmuru yağıyorsa ve gökkuşağı oluşuyorsa; eyvahlar olsun bize!
Ya beklenen gün gelmezse çekilen çileler kutsal olmayacak mı?
Ya da çekilen çileler hep çile olarak mı yazılacak hanemize!
Yani hep yenilecek miyiz, hep kaybedecek miyiz, hep ezilecek miyiz?
Cumadan cumaya biliniyorsa kıymetimiz, bayramdan bayrama soruluyorsa halimiz seyrandan seyrana öpülüyorsa yanağımız, köprüden köprüye anılıyorsa gücümüz; yazıklar olsun bize!
Ya cumayı göremezsek, ya bayrama kapak atamazsak, ya seyranı göremezsek, ya köprü dar ise ne olacak vaziyetimiz?
Gülmüyorsa sebepsiz yere dudağımız, gözlerimiz ağlamıyorsa durduk yere, yüreğimiz çağlamıyorsa olup olmadık yerde ve ayağımız gitmiyorsa iyilikten yana ister istemez; bu ayıp yeter bize!
Ya ağlıyorsak 24 saat anamızla beraber, dudaklarımızda beddualar eksik olmuyorsa asla, yüreğimiz kazığını bekliyorsa geceler boyu bir vampir misali, kötüye çıkmışsa ve iyiye inmiyorsa şanımız ne olacak peki o zaman?
Bir fıkra, hali pür melalimizi özetlemeye kâfi:
İki emekli parkta güvercinlere yem atıyorlarmış.
Birincisi: ‘Şu güvercinlere ne zaman yem atsam siyaset adamlarımızı hatırlıyorum’
demiş. Diğeri ‘Neden?’ diye sorunca eklemiş:
Birincisi: “Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar. Havalanınca da kafamıza ediyorlar…’
Şimdi erken emekliysek ve el vermişsek zamanında bir kodamana ya da devletlûya, vakti geldiğinde o da bize el vermiyorsa ve oradan bizim yemek yediğimiz tabağa ya da su içtiğimiz kaba ediyorsa durmadan ne yapacağız o zaman?
Soranımız yoksa her daim, arayanımız yoksa haftada bir, yananımız yoksa ayda bir, saranımız yoksa yılda bir; ahir zamandayız demek ki!
Kıymeti bilinmeyen bir halkın, senede bir gün dahi olsa sırtı sıvazlanmayın bir halkın, yarasına merhem olunmayan bir halkın, açlığına tokluk olunmayan bir halkın, gözyaşlarına mendil olunmayan bir halkın; zamanı gelince aniden hatırlanması ve bir kıymet arz etmesi insanlık ayıbıdır.
Bu ayıp bize yeter!
Bu yazı elden ele dolaşmayacaksa bir sakız falı gibi, karanlığa küfredenlerle miskin miskin oturup kalacaksa ve bir mum yakmayacaksa, halkı aydınlatmayacaksa güneş gibi, uyandırmayacaksa gafil olanı, fincancı katırlarını ürkütmeyecekse, koltukta oturup ahkâm keseni rahatsız etmeyecekse, bugün git yarın gel diyeni huzursuz etmeyecekse, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptüleri sorgulamayacaksa yuh olsun, yok olsun.
Bu ağır bir başkaldırı, bir pasif direniş, bir ihtilal, bir nota! Kota çok ne bulursan koy; yokluk adına, öfke adına, ihmal adına, hokkabazlık adına, hilebazlık adına, dalavere alavere adına, tuzak adına, rezillik adına, sefalet adına, adam kayırma adına…
Bu potada eritilen ve bir su gibi ülkem insanın içine enjekte edilen değersizleştirme, asimile etme, yozlaştırma siyasetine ve sistemine HAYIR diyorum.
Bu duruştur, tarzdır, tavırdır.
Bu insanca bir haldir.
YORUMLAR
***
İki emekli parkta güvercinlere yem atıyorlarmış.
Birincisi: ‘Şu güvercinlere ne zaman yem atsam siyaset adamlarımızı hatırlıyorum’
demiş. Diğeri ‘Neden?’ diye sorunca eklemiş:
Birincisi: “Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar. Havalanınca da kafamıza ediyorlar…’
***
Duruşunuza,tavrınıza katılıyorum;
---"Kıymeti bilinmeyen bir halkın,...
demişsiniz.
Kim bilecek?
-Dokunulmazlık zırhının arkasında"Haksız mal edinme,kayırma,irtikap" dosyalarını gizleyen
milletvekilleri mi?
-Seçim barajını %10'un altına indirmemeyi "istikrar/demokrasi" diye kakalayanlarmı?
-TÜSİAD,MÜSİAD,TİSK üyesi kalantorlar mı?
-Emekliyi,işçiyi,öğrenciyi,memuru yerlerde sürükleyip,tekme/yumruk/joplayanlar mı?
-daha,daha,daha....bildiğiniz niceleri.
Gürhan bey,halka yanlızca halk acır.Kıymet bilir.Sahip çıkar.
Halk kendine sahip çıkarsa,elinden yem yiyip kafasına pisleyen "zübük"ler tutunamaz.
Varolun hep.Selam,saygı.