BİRİLERİNİN DEĞİL
Bir zaman geçti öyle sessiz sakin,bihaber... Neden bu huzursuzluk ve neden bu umutlarından elinde kalan hiçlerle yakılan ağıtlar. Sorgulamaksa sorgulayalım,ama kimi ve nasıl?
Yaşantımız çok mu anlamsız? Sevdiklerimiz çok mu uzak? Bizi anlamıyor mu kimse? Bizi mutlu kılan bir şeyler yok mu hala? Ya işimiz,ya sevdamız,ya dostlarımız,ya....
Geçmişe duyulan özlemle gözlerimizi anılarımıza dikiyoruz artık. Ne yazıktır ki o geçmişler de yaşadığımız anları da hiç beğenmezdik,hep şikayet ederdik. Onları arar olduk,ne garip değil mi? Şimdi zamanlar geçsin istemiyoruz,hatta yarınlardan ürküyor ve saklanıyoruz. Zamanla dalga geçmek neymiş öğrendi yüreklerimiz,ya bundan sonrası...
Tecrübe sahibi olan her insan gibi,aslında çok şanslıyız,lakin bunun farkında değiliz. Hatalarımız birer tecrübe ise, kuşkusuz en doğrusu tecrübelerimizden yararlanıp ,ah vah etmektense,serzenişleri bırakıp,kalan uzun gibi görünse de kısacık zamanları bize doğru işletmenin tam sırası değil mi?
Nasıl?
Öncelikte mecbur olduğumuz değil yaşamak istediğimiz şeylere doğru mücadele vermekle başlayabiliriz. Bu güne kadar yaptığımız önümüze gelen neyse onunla yaşamak, avunmak belki de. Bu mücadeleyi vermek bile zamanı boşa değil kendimiz için bir şeyler yapmak olarak düşündüğümüzde sonuçta mutlu olma ihtimalimiz çok yüksek değil mi sizce? Birilerinin idealleri değil,sizin idealleriniz. Birilerinin kurduğu sistemler değil,sizin sistemleriniz. Birilerinin dostları değil,sizin dostlarınız. Birilerinin okumanızı istediği kitaplar değil,sizin okumak istedikleriniz. Birilerinin düşünceleri değil,sizin düşünceleriniz. Birilerinin inandıkları değil,sizin inandıklarınız ve elbette sizin doğrularınız. Düşünsenize bunları yaşamaya başladığınızı ,kim bilir esaretten kurtulur,zincirlerinizi kırarsınız. Yaşam bir başka anlamlı olur sizin adınıza.
Bir yerlerden başlamak gerekiyor. Aman ne yapayım,böyle gelmiş,böyle gider demeyi bırakırsak bir gün,işte o gün bizim için anlamına kavuşan zamanlar başlayacaktır. İşte o zaman insan olmanın ayrıcalığına varacaktır yürekler. Hissetmeyi yeniden algılayacak beynimiz. Belki de artık beynimize giden emirlerin hiç birinde hisler yok,belki de hepsinde somut olan ama mutsuzluğa davetiye çıkaran hayatlar var. Oysa ki bizi tüm canlılardan ayıran irade ve düşünce yeteneği ise neden artık bunları kullanmak yerine hep güdülüyoruz,neden hep bir çobana veya çobanlara tabiyiz. Hep birileri nasıl yaşarsa onları yaşamak durumundayız. Neden artık hiç düşünme ihtiyacı duyup kararlar alıp,kararlarımızda kararlı olamıyoruz,neden bize ait doğrularımız yok ve neden doğrularımıza sahip çıkamıyoruz. Bu bir uyku olmalı. Uyanmalıyız. İbret almalıyız. Nice güçlü milletlerin iç huzursuzluklarının yıkımlarına sebep olduğunu görmemezlikten gelemeyiz. Kendimizle barışık olalım. Kendimizle güçlü olalım. Sevdiklerimizin bizim gibi düşünmelerini beklemeyelim. Onlarında kendi düşünsel dünyalarında mutlu olabileceklerini düşünerek saygı göstermeyi öğrenelim ki,onlarda bize saygı göstersinler. Birilerine tabii olarak değil, dostluğun gücüne sığınarak mutlu olma şansımızın olduğunu artık kavrama zamanıdır. Şimdi başlarsak,yarın bir gün önceye kayıp gözüyle bakmayacağız. Biz insanız kaybetmektense kazanmayı hak ediyoruz. Artık kayıplardansa kazançlara dikelim yüreğimizi...