- 700 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIRLANGIÇ
Rüzgarın püfür püfür estiği,kuytu köşelerde kuşların her türlü ezgiyi söylediği,dağlarını zeytin ağaçlarının süslediği ,tepenin üstünde kurulmuş bir köyde yaşıyordu çocuk.Buralarda kayaların dibinde nergisler açar,dağların üstünden göçmen kuşlar geçerdi.Çocuk okuldan artan zamanlarında hayvan otlatırken bu kuşları seyreder,nereye gittiklerini merak eder,onlar gibi uçmak isterdi.
Çocuğun adı Ali’ydi.Ali henüz on üç yaşında bir otrta okul öğrencisiydi.Yaşamın ne kadar zor olduğunu yaşaya yaşaya öğreniyor okumak için altı kilometre uzaklıktaki kasabaya gidip geliyordu sürekli.Kıraç toprakların verimi onun hayallerini siliyordu.Bu yüzden her türlü zorluğa katlanmak zorunda olduğunu biliyor , kar demeden ,kış demeden gidip geliyordu gidişi iniş, gelişi yokuş olan bu altı kilometreyi.Yol kenarlarındaki böğürtlenleri kuşlarla paylaşıyordu.Elleri kıpkırmızı oluyor ama onları yemekten vazgeçmiyordu.
Taşlı ve tezekli tarlalarda çalışan ailesi onun üstüne kol kanat geriyor"okuyacak Ali" diyorlardı. O’da ailesinin bu durumunu görünce daha da hırslanıyor ağuyu bal ediyordu.
Okul yolunda çoğu zaman yaya gidiyorlardı kendi kaderini paylaşan iki arkadaşıyla.Bazen kamyonlar alıyordu onları.Üste binip saçlarını rüzgara vererek eğleniyorlardı.
Okulları bir portakal bahçesinin tam ortasındaydı.Yeşille turuncunun oluşturduğu muhteşem doğal tablo insanın içini ısıtıyordu.Öğlen arasında portakalların dibine oturuyor,annelerinin allah ne verdiyse koyduğu azıklarını paylaşarak tüketiyorlardı.
Ders bitince yola düşüp köylerine ulaşmak için var güçleriyle yürümeye başlıyorlardı.
Yine böyle bir gün,güle eğlene koyuldular yola.Sohbetler ettiler, birbirleriyle şakalaştılar. Yol kenarlarındaki tabelaların arkalarını okudular. Bu tabelaların arkası ilan tahtası gibiydi.Herkes aklına ne gelirse yazıyordu.
Yolda birkaç köpeği taşlayarak uzaklaştırdılar.Bazen köpekler inatlaşıp kaçmıyorlardı ama bu gün kaçmışlardı.Taş onların en büyük silahıydı. YIlanı onunla öldürüyor , bir tehlike anında hemen taşa sarılıyorlardı.
Yolun üst tarafında keçiboynuzları pembenin en güzelini çiçeklerine sürerek doğaya can veriyor, mersinler kısa boylarıyla onlara arkadaşlık ediyordu.Çalılıkların arasındaki telgraf tellerine iki tane kırlangıç konmuştu.Ali hiç birşey düşünmeden yerden bir taş aldı ve onlara doğru gelişigüzel fırlattı.Taş doğruca kırlangıçlardan birine gitti ve göğsüne isabet etti. Kırlangıç -o dünyanın en hızlı kuşlarından biri- kanatlarını açamdan telden aşağı düşüverdi.Ali koştu ve onu avuçlarının içine aldı. Kırlangıcın gözleri kapalıydı. Yarasını aradı ama bulamadı.Kuş yaralı değildi.Ancak cansız gibi yatıyor , minicik kalbi kalbi küt
küt atıyordu.Alinin pişmanlığı gözlerinden okunuyordu. Şimdi elindeki bu kuşa neden taş attığını düşünme sırasıydı. Bir kayanın üstüne oturdu.Arkadaşları da yanına gelmişti. Tarif edilemez bir eziklik hissediyordu yüreğinde.Sızlayan kalbiyle kırlangıcın tüylerini okşuyor yaptığı hatayı düzeltmek istercesine ona şevkat gösteriyordu. Kırlangıca çaresizlik içinde bakıyor ve tekrar uçması için yalvarıyordu.
Zaman geçmek bilmiyor kırlangıç kıpırdamıyordu.Ama kalbi hala attığı için umudunu yitirmiyordu Ali. İçinde ne kadar sevgi varsa paylaştı kuşla.Onunla konuştu ,hatalı olduğunu kabul etti.Gözyaşlarına dönen pişmanlık,dayanılmaz ağrıyı arttırdıkça arttırdı.Hiç bir ateş gönlünü bu kadar yakamazdı.Gözyaşları bu ateşi söndüremiyor aksine çoğaltıyordu.
Kırlangıç birden gözlerini açtı, kıpırdadı ve avcunun içinde oturdu.Aman Allahım.Bu nasıl tarif edilemez bir mutluluk anıydı.Ali’nin gözleri parladı.Ona bir sevgi öpücüğü kondurup havaya fırlattı. Bunu birkaç kez denedi ve yere düşürmeden tuttu.Sonunda kırlangıç incecik kanatlarını açtı ve gökyüzünde birkaç kez çırptıktan sonra kendini hava akımına bıraktı.Özgür mavilikte salına salına uzaklaştı.
Ali kayanın üstünden onu seyrediyor ,sevinçlerin en tatlılarından birini yaşıyordu.Arkasından el sallayarak "Özür dilerim" diyordu.
O günden sonra ne zaman ordan geçse o kırlangıcı hatırladı ve gökyüzünde gördüğü her kırlangıcı o sandı. Ona sürekli el salladı tıpkı bir dost gibi.Çünkü gökyüzünde uçan sadece kırlangıç değil oydu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.