- 860 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
vazodaki ölü çiçekler
restoranlar kapalıydı.
endüstriyel bıkkınlık tüm çevresini sarmıştı.
gsm’ler,aygıtlar iptaldi.
marketler yanlızlıktı.
zincirleme.
hüzün tabloları vardı hep sokakta.
müzik yolcuları boşlukta yürüyordu.boşlukta yoktuki.
Melis yüzünü yıkadı.sabahın 6’sı.
"günaydın,"dedi aynaya.
"son ne zaman?"dedi"sevgili ayna söyle bana?"
zeytinyağı vardı.
ciciler cicisi saçına sürdü.
"teşekkürler ayna"
"takımımın bugün çok önemli bir maçı var"aynayla konuşuyordu.
ayna yanıt vermezdi.bunu biliyordu.
restoranlar kapalıydı.
nasıl olbilirdi bu?
su döküldüğü zaman ıslanmayan tek şeyi düşündü.
vefasız yüreği kıymet bilmemişti.
kendisi yoktu.
ölüm acısını hiç bilmiyordu.
sevmek yetmemiş miydi O’na
merdivenlerden indi.
kapıcıyla karşılaştı.
"günaydın"
cevap vermedi.
üzgündü.
belli olsun istemiyordu.
"yıllar sonra beni bir kalemde silemezsin,"dedi kendi duyacağı hüzünlü bir sesle.
arabasına bindi.
"senelerimi boş yere harcadın"
"sevilipte seviliyorsan şükretmeyi bilmek gerekir"demişti ablası.
"verilen sözler nerde abla?"
kuaföre uğradı.
rahatladı biraz.
babası.
evet ah.
babası vefat edeli 3 sene olmuştu.
dün mübarek Cuma günüydü.
mezarını ziyaret etmiş,fatiha okumuştu hatırladığı kadar.
"abla hoşgeldin"Aslı’ydı bu.
uzun yıllar tanışıyordu.
O’nu buraya kendisi koymuştu usta kuaför olarak.
çoğu zaman sadece Aslı’yla dertleşirdi.
"hoşbulduk canım.nasılsın?"
"su döküldüğü halde ıslanmayan tek şey nedir abla?"
"bilmiyorum"
bu soruyu yine duymuştu bu sabah.
"bilmece mi?"
"hı hı"
"sen biliyor musun?"
"no abla"
saçını istediği gibi yaptırdı.
gazeteleri okudu.
çay geldi,içti.
çaya hayır demezdi.
"abla efkarlısın sanki"
"biraz"
"Celal abi nasıl?"
"bildiğin gibi"
"abla bu kitabı oku.çok beğeneceksin."
baktı kitabın kapağına.çantasına attı.
"eyvallah"
çıktı kuaförden.
arabasını yıkatmalıydı.
benzinciyede uğradı.
her zamanki çocuk yıkadı arabayı.
bahşişini verdi.
"gıcık çok abla"
"hayırdır"
anlattı Emrah.
güldürdü Melis’i.
arabaya binerken bile gülüyordu.
neşesi gelmişti işte.
çocukluk arkadaşını ziyaret etmek geldi içinden.
Zülal’i görmeliydi.
Zülal yüksek lisans yapıyordu.
üniversite yönüne çevirdi.
Harun bir arkadaşından bahsetmişti aynı üniversiteden.
onuda görebilirdi.
adı Fırat mıydı ne?
Harun onun abisiydi.
onunla dertleşir,konuşurdu arasıra.
zaten dostları işte parmakla sayılacak kadardı.
en güvendiği;Aslı,Harun,Zülal,Emrah yani bunlardı işte onu anlayan,onunda anladığı kişiler.
Zülal kapıda karşıladı onu.
kafeteryaya indiler.
sonra beraber çıktılar.
alışveriş yaptılar.
baharın ilk günleriydi.
hava çok güzeldi.
sahile indiler.
oturdular orda biraz.
Zülal memlekete gideceğini söyledi bu yaz.
"Celal abin beni götürecek,söz verdi.sen de gel Zülal"
"zahmet vermiyim"
"ne demek.daha iyi olur bizim için.biliyorsun biz iki kişiyiz.seninle üç oluyoruz"
akşam Zülal misafir oldu.
"Harun abinin selamı var"
"nerde gördün?"
"işyerine geldi"
"öyle mi?"
"ben de bugün Zülal’in yanına gittim.aldım geldim onuda"
"iyi yapmışsın.nasılsın Zülal?"dedi Celal bey.
"iyiyim abi,sen?"
"arasıra gel böyle.sen yanlızsın burda"
"sağol abi eksik olmayın.Melis ve sen olmasanız canım daha çok sıkılırdı zaten.iyikide varsınız ikiniz"
Zülal odasına çekildi.
kaldığı odada gözüne güzel bir vazo takıldı.
harika bir vazoydu.
ama birşeye üzüldü.
içindeki çiçekler kurumuştu.
çocukken dağ çiçeği topladığı günler geldi aklına.
günlüğünü çıkardı çantasından.
günün tarihini attı.
sadece iki sözcükten oluşan bir cümle yazdı
"vazodaki ölü çiçekler"
sonra yarın erkenden kalkmak için uyumaya hazırlık yaptı.
ve ilk gördüğü çiçekçiden çok güzel kurumayacak bir çiçek almayı düşünerek uyudu.
düşünde çok güzel çiçeklerle bezenmiş bir yerde gördü kendini.
çocukken beraber olduğu arkadaşları yanındaydı.
aynı eskiden olduğu gibi.
ft.
YORUMLAR
güzeldi hep bir merak icinde birakarak son veriyorsun,sürükleyici.
yüregine saglik degerli arkadasim
saygimla
faruk tabak
çok teeşkkür ederim
beğendiğine memnun oldum arkadaşım
selamlar
faruk tabak
selam ve saygımla