Sevgiliye (Tek Varlığa) Sesleniş
![Sevgiliye (Tek Varlığa) Sesleniş](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/55247.jpg)
Bir sam yeliydi sitemlerle yüklü, bir sam yeli ki, yalan doğrularla doğru yalanları üflemede, hem ısıtan hem de üşüten…
Sam yeli niçin üşüttü beni, sıcak üşür mü, üşütür mü hiç? Yoksa çöl kumlarıyla gizlenmiş, örtülü buz dağını mı açığa çıkardı da, bu serinlik doldu yüreğime…
Bilirim sen sıcak üflersin, soğuğun bile sıcaktır fakat bu soğuk hissediş neden? Neden bu his oluştu birden, nerden doğdu bu soğuk güneş sanki?
Güneşin soğuğu var mı diyeceksin? Vardır, vardır. Bazı anlar vardır ki o an, güneşin doğduğu yer bütün ışıkları soğurur, yok eder sevdanın karasında. Bütün sıcaklığı emer, savurur kör kuyunun öbür ucundan tıpkı bir kara delik gibi sonsuzluğa…
Yetmez o an ona değil bir, bin güneş bile olsa… Öyle bir kara delik ki bu, yok eder her şeyi, tüm güzellikleri o an, baksana adı bile kara…
Aslında bilir misin kara olan her şey güzeldir de biz fark etmeyiz. Işık yok gibidir karada ama aslında bütün ışığı gizlemiştir içinde de kimse göremez.
Çok kıskançtır kara, bir damlacık olsun çıkartmaz ışığı dışarı, çok sırlıdır, sırlara iyi sahip çıkar kara, tıpkı bir kara baht gibi…
Bütün güzellikleri saklar kara, ancak sen onda yok olduğunda fark edebilirsin o güzellikleri. Işık bekleme karadan, hele sıcaklık, hiç mi hiç bekleme… Bütün iliklerini donduracak bir serinliktir bu kara, seni öldürecek, yok edecek kendinde adeta…
Baksana peygamber sancağı da kara, Huri’nin gözünün karasının tam kara olduğu gibi… Sırrı saklayabilmektir kara, tıpkı hurinin gözündeki gibi…
Sen bir bana, bir de benden olanlara bak! Hangisi benim, hangisi kara sence? Ben bir meyveyim, alem ağacında biten. Rengim kara benim, kimi gün bal gibi tatlı, kimi günse ekşiyim. Kimine göre cennet meyvesi, kimine göre zakkum! Aslında ağaç benim, meyve bende bitmede, bu alemin tohumu benim, alem benden bitmede…
İyi baksana, alem mi senin için var oldu, sen mi alem için? Semayı ayakta tutan direk sensin, sen olmasaydın gökler de yıkılırdı yok olurdu… Peygamber de sana geldi, kitap da, hitap da…
Rengim kara benim, bakma cildimin beyaz olduğuna. Beyaz hürriyettir derler, doğrudur, hürriyet, hiçbir şeye tutulmayan, köle olmayanın halidir. Bak beyazda hiç ışık var mı? Dışı beyaz, İçi kapkara beyazın, bütün ışığı dışarı salmış, kendine almamış bir zerre bile, çünkü o hür, tutsak olmamış ışığa bile… Tıpkı Huri’nin gözünün beyazı gibi, tam beyaz…
Siyahla beyaz yan yana durmuş, iç içe gelmiş, siyahta gizli beyaz geceden çıkan aydınlık gibi.
Nasrettin hoca anlattı ya, ışığın altında parayı arasan da bulamazsın, çünkü o aradığını ışığın olmadığı yerde kaybettin, yani kara’da karanlıkta kaybettin, karada saklandı o….
Neden sevemedin karayı, karanlığı, korktun mu yoksa? Kimse sevmez karanlığı onda ışık yok diye. Herkes aydınlıkta aramada parayı, ama aydınlıkta da para yok ki! Karanlıkta yazıldı senin yazın, karada saklandı. Karada okunur o, karanlıktan verilir sana kendi mektubun!
O zaman boşa mı bunca emek, hayal mi gerçek mi, elde edilenler, var sanılanlar…
Beni sevdam mı yöneltti aydınlık sandığım karanlıklara, ya da aklım mı engel oldu gerçek hazinenin kapısına varmaya…
Oldu sanılan nice şeylerin olmadığını perde kalkınca mı anlayacağız, ya da karanlıkta gören bir çift göz takınca mı? Bütün bildiklerimiz boşa mı çıkacak, rüyadan çıktığımızda, uyandığımızda?
Karada gizli sır gemisisin sen, farkında olmadığın… Düşünce perdesi engel olmuş sana, aklın perdelemiş seni fikirlerle, zaman ayırmış seni zamansızlıktan. Kaldır zamanı aradan, yırt düşünce perdesini de karanın içinde elsiz ve ayaksız bir yolculuğa çık zamansızlık aleminde doğru…
Bütün alemler orda gizlenmiş, karanın içinde… Ne aklın olan ay ışığı orayı aydınlatır, ne de bir şimşek ışığında yol alabilirsin orda. Bildiklerin seni iyice karartmada kendi aydınlığında…
Sen bırak bütün bildiklerini, yaşadıklarını… Hepsini, her şeyi bırak hatta kendini de bırak ki elsiz ve ayaksız yolculuk ancak böyle mümkün. Sus, bir şey de söyleme, ışığın sığmadığı yere ses de sığmaz.. Sus ki dilsiz dudaksız bir yolculuk olsun…
Orda bulacaksın sevdiklerini, sevdiğini, kendini. Kolun kanadın kırılıp yeniden yapılmadan da göremezsin kendini, sızlanma…
Göreceğin ve gördüğün senden başkası değil, sana seslenen de sensin, seninle oynayan da sen. Aynaya bakan da sensin, ayna da sen. Öyleyse kimden bu şikayetin, feryadın, yanışın, haykırışın…?
Kendine iyi bak, gör ve tanı, Şeyh galibin dizelerinde dediğini anla!)
(Hoşçabak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan Ademsin sen )
Şeyh Galip
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/43113.gif)
ışığın sığmadığı yere ses de sığmaz..
ne degisik bir söz bir cok anlam yüklenebilir.
kararan kalbe sevgi de islemez huzur da diyebiliriz.
Göreceğin ve gördüğün senden başkası değil, sana seslenen de sensin, seninle oynayan da sen. Aynaya bakan da sensin, ayna da sen. Öyleyse kimden bu şikayetin, feryadın, yanışın, haykırışın…?
kendim ettim kendim buldum sözüyle de tanimlanabilinir herseyi biliyor insan iyiyi de kötüyüde.
cok farkli buldum ben bu yaziyi türlü düsüncelere salan.
ve isik tutan bir yazi diyebilirim sonuc olarak.
yüreginize saglik hep birseyler veren yazilar.
o yüzden birakamiyorum bu sayfayi.
saygilarimla
![Almuti](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/60927.gif)
Almuti
Teşekkürler tekrar
Esen kalın saygılarımla
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/37916.gif)
Ne mutlu gönül gözü acik olanlara..
Bakipda görmeyenden
duyupda isitmeyenden
konusupda dinlemeyenden sana siginirim Allahim(Amin)
Anlamli yaziyi yazan yüregi kutluyorum..
saygimla
![Almuti](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/60927.gif)
Almuti
okuyan ve duyan yüreklere teşekkür ediyorum.