10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1395
Okunma
Eğitim ile Öğretimin farkını bilmeyen öğretmenlerimizin zamanımızda çoğaldığını üzülerek belirtmek istiyorum...
Bir çocuk/birey kapasitesi doğrultusunda eğitilebilir. Ama her yaratılmış; özel bir zeka sorunu yoksa öğrenebilir. Gerçek anlamda öğretebilen, öğretme yetisine sahip olan; öğretir/öğretebilir.
Eğitim öncelikle çekirdek aileden başlar ve sürer gider... Arkadaşlar etkendir , okul ve yakın çevre... Ne yazık ki; her çocuk aynı ortam ve imkanlara sahip değil... Onlar şekil verilmemiş bir hamur gidi doğmaktalar. Ustalık şekil veren/verecek ellerde. Ama ne çare; fatura çocuğa kesiliyor çoklukla... Bunu en çok da önce aile sonra öğretmenler yapıyor. Bunu üzülerek söylüyorum. Alınmasın gerçek öğretmenler... Ben de öğretmen kızıyım. Çok küçüktüm babamı yitirdiğimde. Ama yine de öyle silinmeyecek anılar var ki içerimde.
Mesela; köyden kasabaya yürüyerek gelen öğrencileri vardı babamın. Azıksız yufka olurdu torbalarında öğlen yemeği olarak. hafta da en az bir gün anneme bolca yemek hazırlamasını söylerdi babam ve o gün mutfağımız şenlenirdi bir çok taze fidanla. O zamanlar bana göre, kocaman ablalar abilerdi hepsi. Çok severdim masamızda sıkış tepiş yediğimiz o öğle yemeklerini... Öyle severdim ki; unutamadım, babam gibi hatırladım çoğu zaman...
Türkçe/edebiyat öğretmeniydi babam... Öğrencilerinin sınav kağıtlarını okurken bazen bir tek kağıtla saatlerce uğraşırdı. Sıkılır sabırsızlanırdım, bitse de bana yine şiir okusa saçlarımı okşasa uyuturken diye. Ama dakikalarca başını kaldırmazdı o bir tek kağıttan. O zamanlar anlamıyordum, sonradan annem anlattığında daha da çok sevdim babamı, zamansız gittiğine çok kızıyorken...
Öğrencisinin kağıdında not verebileceği bir virgülü bile ararmış benim canım babam...
Eğitime öğretime katkı; okula konan bilgisayarla, yollanan birkaç kitapla bir damlacık olsa bile; bence asıl katkı GERÇEK ÖĞRETMENLERİ YETİŞTİREBİLMEKTE...
Sevgiler ÖZ’ den...