- 703 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SEN NE BİR PERDELİK NE BİR KARELİK NEDE BİR DÖRTLÜKSÜN
Hiç sebepsiz yere en mutlu olmamız gereken günde bana küstün ya,
geçen gece yatağımda gözlerimi tavana dikmişken hayalin canlandı
dalıp gittim uzaklara yazlık bir sinemadaydım sanki yanımda yoktun
etrafta sevgilileri ile gelmiş insanlar karşımda koca bir perde vardı
isimsiz bir film başlıyordu akan yazılar ekip yapımcılar ve oyuncular
senarist ve yönetmen sen ve ben filmin mekanı çekildiği yer İstanbul
inanamadım nasıl olur dedim çevremdekiler tanımasın diye yüzümü gizledim
ama müzikleri dinlemeliydin en sevdiğimiz şarkıları toplamışlar çok şaşırdım
film mi bu sanki herşey gerçek yada rüya mı yok bence hayatın ta kendisi...
narin ellerine dokundum kumral saçlarına okşadım ışıl ışıl gözlerine baktım
yanaklarından öpmek sana sarılmak sevişmek istedim sabahlara kadar
gerçek aşktı bu sana duyduğum arzuydu tutkuydu karşı konulmaz istekti
sanki bir soyut resimdi baktıkça anlamlar çıkardığımız Fellini filmi gibi
yada no kaç bilinmez Beethoven bestesi hiç bitmeyecek hayat senfonisi
kimse rahatsız etmemeliydi bizi kesinlikle dur denmemeliydi bu sahneye
sabahın ilk ışığına kadar motor sesi hiç susmamalıydı uyanmamalıydık
bu anı yaşamak ölümsüzdü tabiatın muhteşem büyüleyici gösterisiydi sanki
meyve veren bir ağaç yeni açan bir çiçek uçmayı öğrenen yavru bir kuş
yemyeşil vadiler ormanlar dereler yüzlerce çeşit canlının yaşadığı denizler
yaşamdı bu mutluluktu doğanın düzeni işleyişi ne mutlu sevmek sevilmek
sevdiğinle olabilmek onunla nefes alabilmek ne güzel şey canım demek
her canlıyı sevebilmek korumak ne mutlu sevdiğini üzmemek kırmamak
ne mutlu her karış toprağa sevgi tohumları ekebilmek büyütmek zevkle
kardeşçe yaşayabilmek öldürmemek yıkmamak ne mutlu insan olabilmek
uçurtmalarla süsleyebilmek masmavi gökyüzünü gülen mutlu çocuklarla
koca bir kalp çizmek bulutlara içinde adımızın baş harfleri sen ve ben
adını dağlara tepelere taşa ateşe kuma toprağa suya herşeye yazabilmek
ne güzel şey el ele gezmek seninle adımlamak dünyayı karış karış özgürce
her ülkeye gitmek her kültürü her medeniyeti tanımak fotoğraf çekmek
haksızlıklara karşı çıkmak ezilenlerin yanında olabilmek iki devrimci insan
bir sonbahar akşamı hafif rüzgar esintisinde sırtında kadife ceketimle
sararmış yapraklar dört bir yanımızda bir çay bahçesinde oturup göz göze
yanımıza sokulan tonton tek gözünü kaybetmiş masum kedinin bakışlarıyla
bize ne oldu nerde hata yaptık diyebilmek yanlışları doğruları sorgulamak
bir kış günü Türk kahvesini yudumlarken Bisiklet Hırsızları filmini izlemek
seninle güneşli aydınlık güzel yarınlara inanmak mutlu bir yuva kurabilmek
hayat yoldaşım seni çocuğumun annesi görebilmek sarılmak ikinize sıkıca
sevgiyle büyütmek sevdiğini üzülsekte ülkemizin olumsuz gidişatına yılmamak
Atamızın ışığıyla aydınlatmak çocuğumuzu toplumu bilimle sanatla sporla iç içe
yıllar geçip gitsede bir ömür bir gün ayrı bir gün barışık geçsede kopamayız
maziyi düşünsek sana olan aşkımın ilk kıvılcımlarını heyecanını tatlı telaşını
yanağından süzülen yaşı silsem başını omzuma dayasan sarsam seni kollarıma
albümdeki eski fotoğraflarımıza baksak eski bir şarkıyla hüzünlensek beraber
okusak birlikte sana yazdığım şiirlerimi içimdeki yangınları kopan fırtınaları
ne güzel şey yaşamak ne anlamlı bu hayatı seninle yaşamak ne acı senden ayrılmak
yeniden dünyaya gözlerimizi açtığımızda sevdiğim diliyorum ve umut ediyorum ki
din ve çıkar savaşlarının olmadığı herkesin sağlıklı tok mutlu yaşayabildiği
en güzel günlere yine seninle uyanmak ve yine sadece seni sevmek istiyorum
bu bir film karesi bir rüya bir hayalde olsa sonu iyi yada kötüde bitse çok güzeldi.