Bir Tek Oğlum Gelmedi...
Bir müşade odasının birinci katında soldan üçüncü yatakta öylece oturuyordu. Anımsamıyorum adını ama, saçları denizlerde yıkanmış gibiydi. Koklasam kokusunu alacaktım muhakkak. Sanki başını iki yana sallasa, tuzlar saçılacaktı dört bir yana. Sımsıkı toplayıp topuz yapmıştı ak pak tellerini başının tam tepesinde. Gözleri nemde bekletilmiş kır çiçekleri gibiydi. Kırkını çoktan aşmış doktor olduğunu sonradan öğrendiğim kızı evrakların peşinde koşuşturuyordu. Kadın derin bir iç geçirip hikayesini anlatmaya başladı; ‘Ben İzmirliyim. Eşimi orada kaybettim. Ondan sonra kızım beni buraya çağırdı. Ama bir türlü alışamadım İstanbul’un gürültülü sessizliğine. Orada komşularım vardı ne güzel, burada ne gelen var ne giden. Kızım ve damadım işe gidiyor, torunlar okuluna, e ben yalnız kalıyorum bütün gün şu koskoca evde. Şeker hastasıyım, bacağımı kestiler, protez bacakla zorla yürüyorum. Kalp var, tansiyon var...’ ‘Ahhh’ diyordu, ‘canımı alsa ya Allah artık...’
‘Öyle deme’ derken içim titredi. Ölümü aramak, onu istemek ne acı bir gerçekti oysa. Hani derler ya, elden ayaktan düşmeden kavuşayım Hakka... Devam etti; ‘bu hastalık yüzünden oğlumun düğününe de gidemedim. Onun mürüvvetini göremedim. Herkes geldi beni görmeye hastalığım dolayısıyla, bir tek o gelmedi. Canı sağ olsun’ derken gözleri dolu dolu oldu. Uzaklara daldı. ‘Torunlarla beraber yazlığa gittik. Çoluk çocuk hep birlikte tatil yapabilsinler diye. Ama kızım, onlar benim gibi yaşlı kadınla ne yapsınlar ki, gündüz deniz, akşam anneleriyle eğlenceye gittiler. Ben yine yalnız kaldım. Oturun iki çift laf edelim dediğimde gitmemiz lazım anneanne sende gel bizimle dediler. Ben bu ayakla nereye? Tabii onlar gençler, gezerler, bu yaştan sonra gezmek benim neyime? Orada da yalnız kaldım...’
Dedem geldi aklıma... Her İzmir’e gidişimizde biz gezelim isterdik, o oturalım muhabbet edelim. O yaşlarda anlamak zordu dedemi neden gezmek dururken insan muhabbet etmek isterdi ki? Şimdi çok çok iyi anlıyorum. O yaşta ki bir insanın elinde kalan şey sadece anılarla harmanlanmış muhabbetler. Oturup güncel olaylardan bahsetsek de dinleyeceklerdir bizi, kendi yaşantımızdan da... Ama illa ki oturup konuşmalı vakit ayırarak yaşlılarımıza...
Dedem bu dünyadan göçeli 10 sene oldu. Ve şimdi onu anlıyor olmak o kadar acı ki... O hastane odasından ayrılırken saçları deniz, gözleri kır çiçeği olan hanım tekrarlıyordu içinden;
-Bir tek oğlum gelmedi....-
Elif SEZGİN